Bilmiyorum sizin de başınıza geldi mi?
Eski, karanlık yıllarda dünya üstüme üstüme gelirken, ordan burdan attığı yumruklarla canımı yakarken sabrın tül perdesi yırtıldı. Gün geldi öfkenin zifir rengi bünyeyi kapladı. Kendimi bir gün avazım çıktığı kadar bas bas bağırırken yakaladım. Bağırdım, öte beriyi parçaladım, kalbimi kıranların kalbini kırdım. Sonra nasıl oldu bilmem, banyoya girdim, aynaya baktım.
O da ne?
Aynada vahşi saldırgan ucube, kıllı bir hayvan burnundan soluyor, kanlı gözlerle bakıyordu bana!
Bu ben miydim? Çirkin bir ejderha...
***
Masallarda esir edilmiş güzel prensesi kurtarmak için savaşılan ejderhalar var ya, aslında onlar metafizik bir iç gerçeği anlatır bize! Masalda mitolojide yedi başlı canavarın başını keserler, yerine hemen tık diye bir başka baş çıkar. Ejderhayı yenmenin yolu bütün başlarını kesmektir. Peki nedir bunun hikmeti?
Şudur: Her baş bir zaafımızı işaret eder bize. Hayvani huylarımızın yedi kafası! Nefsi Emmare denen ruhumuzun karanlık tarafı yedi başlı ejderhaya benzetilir. Kin, kibir, ikiyüzlülük, cimrilik, öfke, haset ve mal mülk sevdası denen doymazlık...
Kimde bu huylar varsa onun mahşerdeki makamı da o huylardır, denmiştir. Benciysen fil, kindarsan yılan, onu bunu taklit edip duruyorsan maymun, kazancını fakir fukara ile paylaşmıyorsan domuz, hiddet ve kıyıcılık varsa azman bir yırtıcı...
Yani nefis hangi makamda ise akıl da oradan yürür. Sen eğer yedi başlı yılanla dost isen aklın; kibrin ve kurnazlığın aklıdır. Kendini pek matah biri addedip bir sirk halinde gezersin.
İbn Arabi kendi ürettiği 'Ariflerin Satrancı' oyununda anlatır. O satrançta insan hangi aşamaya gelirse gelsin Nefs-i Safiyye'ye varmadıkça yılanlar peşinden gelir. Safiyye, saflaşmış, süzülmüş, pırıl nefs demek. Ondandır nefsini bilen rabbini bilir, denmiştir. Nefsini öldüren bilir, denmemiştir! Nefsini, kendini, hayvani eğilimlerini ıslah edip ruhunu parlatanlara işaret edilmiştir.
***
Fakat kişinin gönül gözüyle baktığında aynada gördüğü kaba yırtıcı yaratıkla mücadelesinde hiçbir şey kolay olmaz! Tecrübeyle sabittir: Öfkenin, intikamcılığın kafasını kessen, kurnazlık başını kaldırır. Onu yensen kibir gelir. Hasede vursan, inat kafayı çıkarır. O olmazsa laf sokucu çıyan kuyruğunu diker. Yani bu iş uzun soluklu bir maraton koşusudur...
Yunus Emre, 'Yolcuya Öğütler' kitabında arınma yolundaki bireye, bu seyrüseferde insanın iç hâllerinde bazı gelgitler olacağını da hatırlatır. Sıkı gayret ve derin gözlem yaparak gerçeğin hazmedilmesini tavsiye eder.
Ne ki avam iç güzelliğinin dışına çıkması için ahireti bekler. İnsan olmanın anlamını kovalayanlar ise bugüne bakar, galeyana gelmiş ihtirasların canavarıyla savaşırlar. Birbirinin kuyusunu kazmaya devam edenler ondandır, hayvanlar âlemini tercih etmişlerdir. Saf nefsin temsiline her dilde insan-ı kâmil denir, 'Tamamlanmış İnsan' denir. Ki Resul-i Ekrem "Hesaba çekilmeden önce nefsinizi hesaba çekiniz" demiştir...
***
Bazı insanların kıyameti evet, bu dünyada kopar. Ölmeden ölünüz, cümlesi tam da budur. Hayvani huylarını ıslah eden mis gibi yeniden doğar. Çünkü kıyamet dediğimiz her an her salise kopup duran bir şeydir. Dirilmek, yani bizzat farkındalık da öyle...
İçimizdeki yedi başlı, yedi yılan boyunlu ejderhayı yenmek, yer açıp onun boşalttığı yere âdem-i mânâyı, varoluşun eşref-i mahlukatını, iyiliği, olgunluğu, edebi, güzelliği koymak esas mesele...
Diyeceksiniz ki, "E tamam da ne oldu aynadaki o çirkin yüzü gördüğünde? Kıyametin koptuğunda ne oldu?"
Sadece, yıllardır peşindeyim o canavarın, terbiye etmeye çalışıp duruyorum sürekli, diyebilirim size.
İsmet Özel'in "Ben yaşarken koptu tufan / Ben yaşarken yeni baştan yaratıldı kâinat / Her şeyi gördüm içim rahat."
Dizelerini tavsiye edebilirim bir de...
Meraklısına:
Gizli İdris-Bir Mektebe Uğradım- Mustafa Tatcı, kitabının üstünden uçtum.
Şiir: Celladıma Gülümserken.