İnsan olanın bir derdi vardır. Derdi olanın gözü ışıldar, yürüyüşünden belli olur.
Dert nedir? Asıl dert insan olmaktır. İnsanın kendini hayvani olandan kurtarıp yükselmeye sıvanmasıdır...
Kişisel gelişim falan hikaye, İslam Tasavvufu bu mevzuda söylenmesi gereken her şeyi söylemiştir.
Tabii önyargısız kafaya söylemiş. Meseleye, kavramlara kompleksiz gözle bakana, anlayana konuşmuştur.
Biz insanın kendisiyle derdine İslam'ın önerdiği şifalı reçeteye, epistemolojisine, insan-ı kamil yoluna, bilgilenme teorisine bakalım.
Buna göre insan denen 'bina' genel olarak 'nefsi emmare' durumundadır. Kötülüğü emreden ve bundan zevk alan bir benlik halinde.
Yani? Şöyle:
"İnsan insanın kurdudur. Kendi çıkarımdan başkasını takmam. Amaca ulaşmak için her yol mubah..."
Böyle devam eden iç konuşma insan ruhunun bodrum katında yaşayan fitne fücur bücürlerden gelir! Bunlar keçi bacaklı insanımsılardır. Vahşidirler. Rutubetli küflü bir bodrumdur orası.
Yılanlar çıyanlar gezinir odalarında...
***
Oranın üst katı, yani giriş katı, 'Kendini kınama' katıdır. Özeleştiri katı, utanma katı. O kata gelen içine bakar, kötü yanlarını temizlemeye çalışır. Levvame yazar kapı üstünde... Onun da üstü ilhamlar katıdır. Mülhime. Pencerelerinden aydınlanmalar, ilhamlar yağar. Oradan Mutmain katına çıkılır. Doygunluk, sessizlik, güven ve huzur katıdır. Tevekkül, tevazu kanaat, samimiyet ve edep...***
Bu yazıda ruhun teras katına kadar devam edemeyiz. Yer yok. Nefsi Raziyye'de, 'Ürperenlerde' dururuz. Mühim bir duraktır bu. Buradan başka bir ortama atlayacağız çünkü...***
Byung-Chul Han diye Kore menşeili ünlü bir yazar var. Yorgunluk Toplumu kitabı zihin açıcı. İsviçre-Almanya vatandaşı. Eleman filozof ve kültür eleştirmeni. Günümüzde sınıf mücadelesinin Marks'ın dediği gibi toplumsal değil bireyin kendine dönük içsel bir mücadele olarak yaşandığını söylemiş. Okunası, fakat entel bir varoluş! Belki de çevirmeni öyle. Son kitabının tanıtımında demiş ki ne:***
Neyin karşısında kendimizden geçiyoruz? Aradığımız hakikatin, bünyemizdeki arınmanın, zevkli bir sağanak gibi yağan ilhamların, açılımların karşısında...