Hayat bir tarafıyla olumlu işaretler verirken, diğer taraftan insanı deli edecek aksaklıklarla dolu.
Korona'nın sönmesi, Türkiye'nin Rusya- Ukrayna savaşında bizi gururlandıran barış girişimleri, borsaların yükselişi ve baharın, adına Ramazan denen nefs terbiyesiyle birlikte gelmesi hepimize umut verdi.
Aç gözlü kapitalist zihnin yaptığı stokçuluk, fırsatçılık ve milleti abartı bir pahalılıkla sınama dersleri de önümüzde! Hükümetin cansiparane yumuşatmaya ve halka yansıtmamaya çalıştığı dünya krizi hepimizi, kör kâr hırsıyla da yüzleştirdi. Bu bir gerçek...
Bu sistem yani küresel kapitalizm, en güçlü antikapitalistler olarak Müslümanların gözünde olduğu kadar demokrat sosyalistlerin ve vicdanlı seküler bireylerin nezdinde artık kabul edilemez bir tuzak.
Öyle bir tuzak ki, yapılan edilen güzel şeylerin dibini oyuyor. KDV indiriminden önce fiyatlar zıplatılıyor, yağ yok paranoyası yaratılıp insancıkların psikolojileriyle oynanıyor. Sonra da "Abi neden beş galon yağ aldın?" diye dalga geçiliyor. İnsafsızlık değil de nedir bu?
Alın teriyle ev geçindirmenin meşakkati küçümseniyor. Oysa bizim dinimiz garip gurebanın, yolda kalmışın, garibanın dinidir. Biz öyle okuduk, öyle hazmettik, öyle biliriz...
***
Sağlık konusundaki devrimlerin bazı kötü niyetli odalar vesaire tarafından nasıl çürütülmeye çalışıldığını görüyoruz.
Misal, devletimiz 'Tamamlayıcı Sağlık Sigortası' diye bir şey sundu. Olay şuydu: SGK'lı olanlar yıl içine yayılan bin, iki bin lira gibi küçük bir toplamı taksitlerle ödeyecek, SGK'nın geçerli olduğu özel ve vakıf hastanelerinde sağlığın, özel sağlık hizmetiyle birleşerek 'artı bir' korunmasına yarayacaktı. İlk yıl bu şekilde gitti. Herkes memnundu. İkinci yıl ne oldu dersiniz?
Fiyatlar yüzde yüz elli arttı ve insanların sağlık problemleri araştırılarak o alanlara engeller kondu. Hem de kişilere haber verilmeden yapıldı bu. Yani hastaneye kan tahlili için gidiyorsunuz, tam o sırada iptali öğreniyorsunuz ve yüklü bir ücret ödemekle karşılaşıyorsunuz. Vaktinize mi yanarsınız, rezil olmanıza mı yakılırsınız, o sizin bileceğiniz iş!
Mesela çok önceden bir ameliyat olmuşsunuz. Paranızla veya devletin imkanlarıyla. Sonra da devlet denetimindeki özel sağlık sigortası şirketleri tarafından verilen bu tamamlayıcı hizmete üye olmuşsunuz. "Yok" diyor bu şirketler, "Sen ameliyat olmuşsun ben buna engel koyuyorum!"
Hiçbir şey yapamıyorsunuz. "Yahu kardeşim ben size bu kadar ücreti dans etmek için mi ödüyorum?" diyemiyorsunuz. Ha meslek olarak avukatsanız, "Dava açarım filan" diyorsanız, belki geri adım! Mazlum vatandaşsanız avucunuzu yalıyorsunuz. Hem takır takır taksitlerinizi alıyorlar hem de eğer poliçeyi iptal ederseniz paranızın yarısına el koyuyorlar. Nasıl? Güzel tezgâh değil mi?
Peki kim bunlar? Ülkemizin dünya zengini ettiği şirketler. Koçlar, Fransızlar, şunlar bunlar. Sıfır empati, sıfır merhamet.
Denetleyicileri kim peki? Ne olduğu belirsiz. Arayın Google'da mıymıntı bir site bulursunuz. Şikâyet için bin bürokratik engel.
Sağlıkta atılan ve fikrimce tüm gezegene örnek çağdaş atılımların altı işte böyle oyuluyor...
Diyorum ki Cumhuriyetimiz bu atakları yaparken kontrol kurumlarını da net belirlemeli. Gözetlemeli ve bireylere duyurmalı. Sağlık Bakanlığımız ticari oluşumları bu denli serbest bırakmamalı.
Diyeceksiniz ki "Ne yapsınlar, serbest ticaret!" Serbest ticaret halkı kazıklamak üstüne kurulmamalı.
***
Burada devletçilikten veya devlet kapitalizminden bahsetmiyoruz. Bahsettiğimiz özgür bir ortamda haklarımızı koruyacak kurumlara öncelik vermek ve azgınlığı frenlemek.
Resullullah Efendimize pazarda mal satan bir kadın gelip "Önce yüksek fiyat verip sonra indiriyorum, ne dersin?" diye sorduğunda verilen cevabı mıh gibi aklımızda tutmalıyız.
"Yapmasan iyi olur!"
Çünkü Müslümanca hayat aslen odur...
Kalben:
Ramazanımız mübarek olsun, hepimize açılımlar sağlasın inşallah.