Maç sürüyordu. Top havadaydı.
Pandemi eski sistemi, post kapitalizmi sarsınca. Küresel tefeciden gelen sıcak paralarla veresiye safahat takla olunca, tedarik yolları, dengeler şu bu değişince...
Meşin yuvarlak ona doğru yöneldi...
***
Gerçi ortam karışıktı. Kerkenezler blok baraj yapmışlardı. Hakem -ki ecnebiydi- tarafını önceden belirtmiş, en ufak harekette aleyhte düdük çalmak üzereydi...
Öyle bir hava vardı ki stadyumda, karşı tarafın seyircileri küfür kâfur gırla büyük arıza yapıyor, sahaya benzin şişelerini, tombul tombalak trolleri falan atıyorlardı. Yukardaki büyük ekranda gözlerini kocaman kocaman açmış, ağzını büzmüş şirret ehli hatunlar, şakka da şukka da tef çalıyor, rakip takımın her türlü faulünü oybirliğiyle onaylıyorlar, ömrümüzü yiyorlardı...
Onlar gidiyor, yerlerine bastıbacak tipler geliyordu. Her şeye maydanoz aleni cazgırlar, yağlı yüksek faiz ceketleriyle ekonomistler, hepsi zehir saçıyor, kimse bunlara laf yetiştiremiyordu.
Haset fesat tipler, kontrolsüz hiddetler, gözü dönmüş galeyan ve yedek kulübelerinden bile şutlanmış bazı elemanlar hep birlikte, hile hurda, maçı kazanacağız sanmışlardı...
Top işte böyle bir atmosferde havada kavis çizerek orta sahaya inme başladı...
***
Önce, "Kısır döngüden çıkıyorum usta" dedi. "Faizi indiriyorum" dedi. Dediğini yaptı. Bir kere, bir kere daha, bir daha yaptı. "Bundan sonra ihracat, fabrikalar, teknoloji atılımları, yatırım ve istihdam" dedi...
"Dünya devleriyle kafa kafayayız, bundan böyle 1. Ligdeyiz" dedi. Küresel reel sisteme, "Oyundayız ama bizim kurallarımızla" dedi.
Yeni icat çıkarma diyenlere, 'Hadi len' çekti...
Ahali şaşkındı. Borsalar, piyasalar tavan yapıyor fakat dolar da çıldırmış yükseliyordu. Doları bahane eden varyemezler her şeye zam yapıyor, malları stokluyor, bir de üstüne battık bittik çığlıkları atıyorlardı.
İşin enteresan tarafı, onun takımındakilerin bazıları da aynı şeyi söylüyorlardı! "Bilmediği işlere giriyor, Nas filan diyor, bu iş böyle olmaz abicim" şeklinde mırın kırınlar başlamıştı.
Nas'ın helal kazanca değil, tefecilerin faizine bir gönderme olduğu idrak edilemedi. Ezber kafalar için zordu. Daha oraya vardı...
Revizyonist selefiler falan bile, cübbelisi cübbesizi, "şeriat mı geliyor komşulaaar?" diyerekten yaygara ettiler...
***
İlk restini işte o sırada çekti!
Tırak diye asgari ücreti tarihin görmediği düzeylere çıkardı. Komadaki sosyalistlerin yıllardır sayıkladığı şeyi gerçekleştirdi.
Alnı terlilerinin gelir seviyesini yükseltti...
İkinci restin muhatabı TÜSİAD idi... Piyasa dışı tehditleri tahrik etmeyi seven bu darbe müptelâsı burjuvazi, 'Kendinize gelin, cibilliyetinizi biliyoruz!' tadında sağlam bir zılgıt yedi...
Millette gene bir dalgalanma oldu: "Ya güzel yaptı da... Şey olmasın sonra!"
Üçüncü resti neydi derseniz, o tam bir efsaneydi...
Ey halkım dedi, biliyorum çoluk çocuğunuzu düşünüyorsunuz, haklısınız. Ben sizi Türk parasına dönmeye çağırıyorum ve eğer döviz artmaya devam ederse kârınızı karşılamaya da söz veriyorum. Bana güvenin...
Mesajı alan ve kimi ciddiye alacağını bilen insanlar yapacaklarını yaptılar. Dolar, ayarsız asansör misali dibe çakıldı.
***
Maça dönersek. Top hâlâ süzülüyordu...
Karşı takım, bu tarafın çift kişilikli şaşkınlarıyla birlikte kale önünde blokajdaydılar.
Adamı yorgun sanmışlar, uzun boylu ve sıkı futbolcu olduğunu unutmuşlar, birbirlerine adeta kenetlenmişlerdi.
Ne var ki bahsi geçen 'Oyun Kurucu' zannedildiği gibi değildi! İdmanlıydı, hazırlıklıydı... Topa yükseldi, göğsüyle yumuşattı, önüne düşürdü. Gerildi, sağ vuracakmış gibi yaptı:
Herkes, yekûn olarak ters köşeye yattı!
Sonra sol -evet sol- ayağıyla yumuşak, herkesi memnun edecek bir plase ile dokundu.
Topu doksana çaktı.
Hakem, işte o an düdüğünü yuttu...