Solcular arasında bilinen adıyla 'sakallı' 200 yaşında. 1 Mayıslarda bizim garibanlar kendisine peygamber muamelesi yapar. Bir tür kişilik yarılması, bir nevi istilacısına aşk hadisesi.
Hicranlı bir vaziyettir tabii, karşılıksız bir aşktır bu!
Marks, 'beyaz adamdır' çünkü. Doğu'dan tiksinir. Doğu'yu kanla terbiye etmek isteğini söylemiş durmuştur. İngiltere'nin çıkarları için konuşur.
Misal, Londra ve New York gazetelerinde yazmıştır. Ta 1853 de çatır çatır Doğu ülkelerini yağmalamak için kurulmuş İngiliz devlet tekelini, 'Doğu Hindistan kumpanyasını' savunur. Doğu'yu despotizmin değişmeyen hükümranlığı olarak görür. Bu nedenle Hindistan "İlkel inançlarıyla tembellik ve bitkisel hayatta bir barbarlıktır!"
Buranın canlanması için Batı'nın müdahalesi zorunludur. İşin içinde 'aşağılık amaçlar' olabilir! Mühim olan Avrupa bilimi aşılanmış yeni bir sınıfın doğuşudur!
Böyle yazar Marks ve kankası Engels...
***
Osmanlı toprakları onlara göre cennettir ve 'kervan soyan göçebe Türklere bırakılamayacak' zenginliktedir!
Osmanlı'ya böyle hasetle bakar ve neden hâlâ parçalanıp paylaşılamadığını sorar.
Osmanlı cahil Türkler demektir ve ilerlemeye engeldir. Öyle bir solcudur ki Marks, İngiliz hükümetini uysal davranmakla suçlar.
Gelişen Osmanlı ekonomisini işaret eder ve bunu gayrimüslimlere bağlar. Türkleri sürelim der. 'Ticaretimiz bundan zarar görmez, zaten ticareti bizimkiler yapıyor!'
***
O sırada tuvalet-temizlik bilmeyen bir barbarlıktır İngiltere. Hindistan'ın huzurlu, zengin halklarına yağmaya gitmiş, aynısını Osmanlı'ya yapmak istemiştir.
O yıllarda İngiliz sefirinin
Beyoğlu'ndan kovulma sebebi pencereden lazımlık dökmesidir. İngilizler, Londra'da apartmanlardan kafalarına b.k düşmesin diye fötr giymektedirler.
Böyle bir hali 'uygarlık' diye öven Marks, bu zulmün önünde dikilen her şeyi aşağılar. Halkların kendi halinde mutlu yaşamlarına diş biler, kapitalizme geçmemekte direnenleri zem eder.
Sol kafa, vahşi batının insafsız sanayileşmesinin uyuşturucusudur.
"Tarih maddiyatın, teknolojinin peşinden gider!" diyen sömürgecilerin; mazbut, mülayim milletlere uyguladığı yağmadır bu. Barbar bunlardır ve İngilizce konuşan 'Yeni Moğol' zihniyeti, Marks'ın ortasında yer aldığı maddeci-bencil 'uygarlık' fikrinin ardında kümelenir.
***
Maalesef bizimkilerin, mesela şiirlerine âşık olduğumuz
Atilla İlhan gibi aydınlanmacıların kafası ile aynı kafadır bu.
Bütün 'yerli' özellikler tarumar edilecek, üretim ilişkileri gelişecek, bilahare sosyalizm gelecektir!
Öyle bir sosyalizmdir ki, tecavüze sessiz kalmakla hükümlüdür. "Bırak" derler Doğulu halklara, "Bırak tecavüz etsinler, malını mülkünü, beynini yağmalasınlar, ardından cennet gelecek!"
Kurucu tek parti dönemleri yapılmak istenen tam da budur. İşte ondandır, kendine Marksist diyenlerin ceketlerinin altından bağnaz bir Batıcılık çıkar. Halka öfkeli, Doğu'ya öfkeli, kendi munis yaşam tarzlarına öfkeli.
Hırs ve bencilliğin yeniden üretimine tabi olanlar Hindistan'da yaptıklarının tıpkısını Osmanlı'ya yaparlar. Âşık Veysel'i kafasında 'yerli' kasketi var diye
Ankara'ya sokmayanlarla ruh ikizleridir bunlar.
Zamanında adaletsiz bir sisteme isyan eden mazlumların çocuklarına sokuşturulan Marksizm onları mecalsiz bırakmak için kullanılmıştır.
'Gönül yıkmaya değil, gönül yapmaya' odaklanmış felsefesiyle bilge medeniyetimizin dili kesilince, Müslümanlar da aynı maddiyat tuzağının içine çekilerek alternatif olma gücünü kaybedince olmuştur bunlar.
Bugüne gelirsek taklit edeceğimiz bir Batı yoktur, onu söylemek isterim. Orası egoizmin, burası merhametin filizlendiği topraklardır.
Şunu
DEAŞ'tan ve birtakım şekli Müslümanlardan biliyoruz ki bu köleci 'uygarlığın' en rüküş, en süfli yaklaşımlarıyla aynı vahşet ve katılıkta birleşenler şu sağlı-sollu akıl tutulmalarıdır.
Marks'ın foyası akarken; ikizi tekfirci, sansürcü taassubun da foyası akıyor.
'
Yeni Moğollar'a karşı ışık, küllendiği yerden, Anadolu'dan, Doğu'dan parlıyor.
Sırtını dönenin vay haline...