Mahallenin bütün abileri Sıdıka'ya âşıktı. Sıdıka'nın mini mini etekleri vardı. O zaman modaydı. Fazla güzeldi, bir artist kadar uzaktı bana. Ben anneanneme tutkundum. Sonradan çıktı Necla Abla!
Yenikapı, Küçük Langa, Samatya efsane bir yerdir hatıratımda. Çıtır ekmeğin içine kızarmış patlıcan, biber ve kuru köfte. Yenikapı Parkı'nda kaydıraklar, kayıktan salıncaklar. Yerler çakıl, düşersen dizlerin kanar.
Yenikapı Parkı kel bir parktı ama parktı. Kayalara vuran dalgaları seyretmek. Çakıl Gazinosu'nun önünden geçmek. Anneannemin âşık olduğu adamı, Zeki Müren'i afişlerde görmek.
Biraz daha boylandığımda, şimdiki metronun oralarda iki tane yazlık sinema. Kovboylara karşı daima Kızılderililerin yanında.
Sinemanın arkasında uçsuz bucaksız Langa Bostanları. Bostanların ortasında gördüğüm ilk havuz: Bostan kuyusu! Yanına yaklaşırsan seni içine çeker diye korkutulduğum...
Küçük Langalıyım anlayacağınız. Samatya daha bir ilerde. Necla Abla'nın semti!
Ahşap, yüksek tavanlı evlere misafirliğe giderdik oraya. Küçük bir oğlan vardı bir evde. Okuma yazma öğrenirken İngilizce de öğrensin diye Amerika'dan Walt Disney göndermişler. Şımarık bir oğlan, elimi bile sürdürmedi mecmualara. Çok ağladım ama 'anane' sultanın kaş göz işaretiyle çaresiz çöktüm olduğum yere.
"Onlar gayrimüslim" dedi anneannem. "Akrabaları var dışarda." "Bizim niye yok anane? Olsa. Evdeki Kennedy rozeti gibi bir abim olsa. Bana dergi yollasa!" Günah derdi pirim. Gavurluk yapma!
Mazlum bir çocuktum. Sonradan öğrendim Marko Paşaları, Ses ve Hayat dergilerini kağıtçıya satıp Teksas, Tommiks almayı. Evdeki sandıklarda Adnan Menderes acısıyla saklanmış ne kadar basılı hazine varsa hepsini okutmayı! Öğrenince haşladılar ama olsun. Benim bir sandık çizgi romanım oldu. Hem de Türkçe!
Böyle böyle devşirdiler bizi de. Amerikan bağımsızlık savaşını sokarak beynimize.
Ne diyordum? Langa'ya dilini yutturan bir kızdı Sıdıka. Öyle güzeldi ki bir gün aşure getirmiş kapıya, ben açtım, konuşamadım. O dereceydi yani! 'Ananem' bu kadar açık gezerse cinayet işletir bu kız dediydi de.... İlle velakin benim için Necla Teyze gibisi yoktu. Minyon bir zarafetti, oydu!
Âşıktım ona. 'Ananeme' itiraf edince sonum oldu ne var ki! Bütün kadınlar dalga geçtiler. Bir de Necla Teyze'ye söylemezler mi? Utançtan yatağın altına gizlendim.
Necla Hanım Teyze beni öpüp koklayıp "Bana abla de!" deyince fakat, güller açtı yüzümde!
Demek karşılıksız değildi olaylar!
Bir bayram günü Samatya'ya, Necla Ablalara ziyarete gittik. O kocası olacak da koltukta öyle oturmakta. Gözlerini belertti ve dedi ki "Benim hanımı kaçıracakmışsın öyle diyorlar. Nasıl yapacaksın peki, kırarım senin çırpı bacaklarını!"
'Ananeme' baktım, kıkır tadında! Çoktan satmış beni. Kalmışım tek başıma. Üstünüze afiyet pelteğim de oldukça. Peltek olmayı severdim ben aslında. Bıcır bıcır konuşunca bütün ablalar teyzeler sarılıp sıkarlardı "Canıım" diyerekten. Belki ondan bilmiyorum çok uzun sürdü peltekliğim. Anlarım yani şimdi r'leri söyleyemeyen talkshow'cuları. Ama ilkokul 1 numaralarını nasıl yapar zebella gibi adamlar, ona aklım ermez işte.
Biz dönelim büyük aşka. Zeki Bey öyle tangırdayınca, kadınlar da beni yalnız bırakınca... Dedim "Helopteğle kaçıvacam" Sen içeğde uyuğken kapıp götüğecem!" "Nereye kaçıracaksın? Bari bu evde yaşayın!" "Tamam" dedim "o da olur." "Peki" dedi Zeki Bey, "Ben nerede yatacağım? Yazık değil mi bana?"
"Balkonda" diye yapıştırdım cevabı, "Yemeğini de veririz sana orda!"
"Hadi len" dedi. Koskoca bir adamdı. "Öyle diyorsun ama bize geldiğinde hep bana sarılıyor Necla abla. N'aber?"
O oldu giremedim bir daha Necla Abla'nın evine. Yasaklamıştı Zeki kazuleti... Kocaman Zeki Bey'e rakip olmak şişirmişti lakin göğsümü. Aşkımı oraya gömdüm.
Onu diyorum, Samatya'nın en zarif kadınıydı Necla Abla. Sıdıka eline su dökemezdi bir kere.
Mini etek filan hikaye...