Lafa direkt girelim: Paralel Örgüt denen şey -ki başından beri Parabol diyoruz- yani Gülen Hareketi mezhepçi ve ırkçı bir ideolojidir. Kürt düşmanlığı bu yapının omurgasıdır. Kaygan ve kemiksiz bir omurgadır fakat! Her kılığa giren ve bol para üstüne ödüllendirmelerle sürüp giden uluslararası bir proje. Bir sosyal arayış değil naylon bir üretimdir sözünü ettiğim. Bir Mutant!
Bu robotik, tabiatın ve hakikatin genlerine dışardan müdahale ile yaratılmış Mutant, atomik çekirdeklerinde Kürtlere, Şiilere, Alevilere yönelik bir kabile kinini, 'bölücü' bir kavim asabiyetini, para ve güç hırsını imler.
Hz Ali'nin karşısında yenileceğini anlayınca mızraklarının ucuna Kur'an sayfalarını iliştiren ve o mızraklar sayesinde bütün zamanların en sevilesi Muhammedî'sini sırtından bıçaklayan ihanetin, devrimci bir dini, diktatörlerin, para babalarının, cinsiyetçiliğin ve riyakarlığın emrinde, özünden boşaltarak şekli bir biçimciliğe indirgeyenlerin mirasçısıdır bu zihniyet.
Oradan buradan aparma alıntılarla, genel geçer ifadelerle, eski Türkiye'nin faşistleriyle kucak kucağa bir yaşayışla bugünlere gelmiş, başından beri barışın freni olmuştur.
Bu yapının, tek özgün cümleden nasipsiz, eklektik fikriyatı; halka tepeden bakan İttihatçı-ceberut bir dili, her tarafından ceset kokusu gelen bir Tanzimat dilini insanlara boca ederek, onların üstünde 'siz cahilsiniz ben biliyorum' halüsinasyonu yaratmış, kalbî dindarları 'kafaya' almıştır.
Arkasından gelsin mehdi ağızları, ağlama krizleri, beyin radyasyonu, beddua sineması...
Bu zehirli teşkilatın içi hakkında bizi aydınlatan eski şakirtlere gelince, kendilerini boşa yormasınlar! Diyorlar ki başında böyle değildi, hocanın megalomanisi yüzünden yabancı istihbaratlar tarafından devşirildi!
Kusura bakmasınlar hiç inanasımız yok bu 'öncesi-sonrası' analizlerine. Ortaya çıktı ki bu hareket kurmaca, 'hak ve adaletle' alakası olmayan bir hareketti. Irkçılarla birlikte, faşist 12 Eylül generalleriyle kucak kucağa, 28 Şubat paşalarıyla diz dize bir hinlikti.
Kürtlere uygulanan zulmü el altından, el üstünden destekleyen, diğer taraftan münevver, vicdanlı aydınlara "ha hı!" diyerekten göz süzen, kitaplarını bastıran, ilişki kuran...
Ergenekoncularla Balyozcuların sandalyesine oturmak için hukuku yırtan savcıları, Hrant Dink'in çözülemeyen cinayetinin vebali alınlarında polis müdürleri, vesayetçi hâkimleri ile tam bir kabustur bunlar.
Ülkenin faili meçhul, kanlı geçmişiyle yüzleşmesinin ardına gizlenerek yayılmışlardır. Ülkeyi bön, zavallı bir Ekmelizme; Post Kemalizme, bir neo despotizme devirmektir niyetleri. Fethullah Gülen'in 'hareminde' baskıcı bir otoriterliğe, yeni tür bir ulusalcılığa götürmek için kurdukları kumpaslar başlarında paralanan Parabol Holding, an itibariyle sadece küresel bir düşmanlığın ürünü değildir zannımca. Aynı zamanda yükselen ve kendini yeniden tanımlama çabasındaki İslam'ın, hakikatini arayan tasavvufun, dinin ve tarihin sayfalarını tek tek açması beklenen Sufi irfanın da kanlı bıçaklı düşmanıdır! Daha çok budur...
Eğitim kurumlarıymış, filanmış, geçiniz bunları... Alemin gariban Afrikalılarına dandikten Türkçe şarkı ezberletiyorlarmış da, yok yurtları, büyük yayınevleri ve devasa dağıtım şirketleriyle kültür şeydiyorlarmış da! Hepsi fasarya.
Parabolcular art arda sıraladıkları komplo-sabotaj kepazeliğiyle seçilmiş başbakanı hal' etmeye sıvandıklarında Erdoğan'ın yol arkadaşı gibi gözüken bazılarının dut yemiş bülbüle dönmesini, havaya bakarak ıslık çalmasını, iki kafalı bir tavşan gibi bir oradan, bir buradan başını çıkarıp kaybolmasını biz tam da bu noktadan açıklıyoruz!
Yüksek telifler, tamahkâr şişinmeler ve kışkırtılmış bir itibar. Şan, şöhret şehvetiyle ruhunu sansürlemiş bir aydın karakteri. Para bol! Parabol yani...
Bu örgüte hala menfaat sağlayan belediyelerin haberleri de çınlamakta tabii! Erdoğan, "bizi yalnız bıraktılar" derken bunu söylüyor. Kemiksiz bir korkaklığın silik kariyeristleriyle gerçekten hiçbir cacık olmuyor...
Neyse... Biz, neyi seçeceği belli mütevazı insanlar olarak bu yazıyı, 'zencilere' yakışan bir şiirle bitirelim:
Sakalım Güney Afrika, sakalım Sudan! Ne "mehdiler" gördüm, havadan sudan...
(Şiir, Hüseyin Avni Dede: "Mehdiler" yerine ölümler...)