Türkiye'nin en iyi haber sitesi
AHMET ÖRS

Tuhaf balık avı yasağı başladı

15 Nisan'da başlayan balık avlama yasağı aslında göstermelik. Çünkü yasak, sadece 20 metreden büyük tekneler için geçerli. Oysa mesela kalkan balığı, 1 Mayıs ile 30 Haziran arasında yumurtluyor. Yani bizler bugünlerde dişi kalkan yersek, sülalesini de birlikte atıştırmış olacağız

Sevgili balıksever okurlarım; 15 Nisan'dan beri Marmara ve Boğazlarda bir kez daha yürürlüğe giren avlanma yasağını kiminiz, "Oh, ne iyi; hiç değilse bu sayede balıklarımız rahat rahat yumurtlayabilecek, büyüyüp erginleşecekler," diye mutlulukla karşıladınız, biliyorum.
Kiminiz ise kışın ayak diremesine rağmen yavaş yavaş gerçek baharın kendini göstermesinden yararlanıp soluğu rakı-balık sofralarında alıyorsunuz. Gittiğiniz restoranların sahipleri eğer vicdan ve sağduyu sahibi kişilerse, yasak kapsamına giren balıkları bulundurmuyorlar. Böyle bir restorana düşmüşseniz buna içerliyor, gelecek sefere, yasaklara aldırmayan bir yer bulmayı aklınızdan geçiriyorsunuz.
Gelecek kuşakların da Marmara ve Boğaz'ın balıklarını tanımasını gönülden isteyenler bu göstermelik avlanma yasağına kanmasınlar. Göstermelik, çünkü balık yasağı sadece boyu 20 metreden büyük tekneler için geçerli. Daha küçük tekneler serbestçe avlanmayı sürdürüyor. Nitekim 11 Mayıs 2011 tarihli İstanbul Balık Hali'nde oluşan fiyatlara göz attığımda, çinakopun kasasının 300-400 liradan, kalkanın kilosunun 30-40 liradan satıldığını gördüm. Gerçi o gün halde palamut ve torik yoktu. Ama kurallardaki tuhaflığın bir başka örneği olarak dalyanlara her mevsim avlanma izni verildiği için, onların ağlarına takılan palamut ve torikler de serbestçe satılabilecekti. Ve tümü 'havyarlı', daha doğrusu dişilerinin karnı yumurta dolu olacaktı.
Devletin çinakop için belirlediği boy sınırı 14 cm.; henüz yavru. Bırakılsa, en az 24 cm.'e ulaşsa, lüfer olabilse, yumurtlayıp, soyunu sürdürecek. Kalkan için belirlenen boy sınırı ise 40 cm. Kalkan balığı 1 Mayıs ile 30 Haziran arasında yumurtluyor. Şu sıralarda tezgahlara düşen dişi ergin kalkanların hepsi havyarlı. Yani bizler bugünlerde dişi kalkan yersek, sülalesini de birlikte atıştırmış olacağız. Kısacası yavru ya da yumurtlamak üzere balıklar kasa kasa balık haline inmeye devam edecek.
Avlanma yasağının yürürlüğe girdiği günlerde Türkiye'nin peynirleri, ekmekleri, yoğurtları, zeytin ve zeytinyağları, simitleri gibi mutfak kültürümüzün çok önemli malzemeleri hakkında, gelecek kuşaklara her biri birer bilgi hazinesi değerinde eserler bırakan sevgili arkadaşım, Prof. Dr. Artun Ünsal, Boğaz'ın Beş Efendisi başlıklı çok önemli yeni bir kitap yayımladı. Kitabın kapağındaki, "Lüfer, Palamut, Levrek, Tekir ve İstavrit" alt başlığı, Boğaz'ın bu beş efendisinin kimler olduğuna işaret ediyor.

BOĞAZ'IN EFENDİLERİNİ TANIYIN
Kitap "Geçmişten günümüze balık cenneti İstanbul" başlıklı bölümle başlıyor ve bizim denizini kuruttuğumuz bu kentin, balık yönünden ne denli ayrıcalıklı olduğu sayısız örneklerle anlatılıyor. Boğaz'ın Beş Efendisi'ni daha iyi tanımamız için Marmara ve Karadeniz sularının özelliklerine, Boğaz'daki akıntılara ve tuz oranlarına değiniliyor. Sonra teker teker Boğaz'ın efendilerine sıra geliyor. Bu bölümleri okumak, bir balıksever, gerçek bir İstanbullu için doyumsuz keyif.
Boğaz'ın emektar balıkçılarına da yer ayrılmış. Ama kitabın önemli bölümleri bu kadar değil. "Balık Boğaz'a küsmesin: Bir şeyler yapılmalı artık!" başlığını taşıyan bölüm, aşırı, zamansız ve kaçak avlanmanın sonuçlarını gözler önüne seriyor. Birkaç satırı aktarıyorum: "2009-2010 sezonunun raporunu alalım: 'Lüfer çok çıkmadı. Palamut da öyle. Çinakop biraz yaptı; o da, ağla tutma. İstavrit önce hiç yapmadı, sonra bol tutuldu oltacılarca. Tekir ise oltaya gelmedi, ağcılar getirdi sadece. Boğaz'da da oltacılar kalmadı gibi, tuttukları karın doyurmuyor çünkü..'"
Artun Ünsal, iki yıldır kamuoyunda birtakım homurdanma ve kıpırdanmaların başladığını söylüyor ve çinakop katliamına karşı başlatılan kampanyanın diğer balıkların acıklı durumuna da dikkatleri yönelttiğini belirtiyor. Artık endüstriyel balıkçıların kullandıkları ağların 'göz açıklık mesafesinin', Batı ülkelerinde görüldüğü gibi kotası olmadığı için sürdürülen başıboş, vahşi balık yağmasının, "200 metre derine inen, dört futbol sahası büyüklüğünde bir alanı çevreleyen gırgır ağlarının" ardında bıraktığı su çölünün tartışıldığını anlatıyor.
Artun Ünsal'a göre durum özetle şöyle: Sözde, Boğaz'da trol avcılığı da, gırgır teknelerinin Beykoz'dan aşağı inmeleri de her zaman yasak. Gelgelelim, kısmeti giderek daralan Boğaz'da geçimini balık tutarak sağlayan küçük balıkçılar, Boğaz'da yasakları çiğneyerek, büyük küçük balık ayrımı yapmadan avlanan endüstriyel balıkçıları bu durumun suçlusu sayıyor. Ünsal, kaçak avlanma yöntemlerine de değiniyor. Örneğin kaçak avlanan teknelerin yöntemleri arasında Sahil Güvenlik motorlarının denize açıldığını gözetleyen erketelerin durumu balıkçı reislerine iletmeleri, onların ağları şamandıraya bağlayıp hemen sahile yanaşarak, tehlike geçince yeniden avlanmaya devam etmeleri de var.

BALIKÇILIK POLİTİKASI OLUŞTURULMALI
Deneyimli gazeteci ve akademisyen Artun Ünsal çözüm olarak "Hükümet ve Tarım Bakanlığı'nın ilgili birimlerinin yanı sıra, su ürünleri sektörü temsilcileri, üniversiteler ve sivil toplum kuruluşlarının bir araya gelip Türkiye için kapsamlı ve tutarlı bir balıkçılık politikası oluşturarak uygulamasını" zorunlu sayıyor.
Boğaz'ın Beş Efendisi kuşkusuz bu tür insanın içini karartan bilgilerden ibaret değil. Özellikle kitabın sonunda "Balığımızı bulduk, buyurun sofraya" başlıklı bir bölüm var ki, burada yer alan denenmiş tarifleri ve sözü edilen balıklarla ilgili pratik tavsiyeleri okurken insanın ağzı sulanıyor.
Sözde avlanma yasağı 1 Eylül'de sona erecek. Artun Ünsal "Peki ne yapılmalı?" bölümünü "Bari açık kapı kalsın: Şair Ümit Yaşar Oğuzcan, Her Gün Seninle şiirinde 'Balıklar denize muhtaç / Çiçekler toprağa ve suya' diye yazmış, 'Umutsuz yaşayamıyor insan..' Ben de Boğaz'ın suları ve balıklarının bir gün canlandırılacağına inanmak istiyorum," diye bitirmiş. Bu dileğe katılmamak mümkün mü?



Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA