Eğer hayvanlar biz insanlar gibi geleceği planlama yeteneğine sahip olsalardı, koçlarla hindiler ya intihar eder ya da insanların bulunmadığı uzak yörelere kaçarlardı. Allah'tan gerek genç koçlar, gerekse körpe hindiler yılın belirli tarihlerinde bir kasabın bıçağı altında yaşamlarının sona ereceğini bilmedikleri için kaygısız bir hayat sürmekteler. Eğer düşünebilseler, kendilerini neyin beklediğini bilseler, Kurban Bayramı koçların, Yılbaşı da hindilerin karabasanı olurdu. Zira her iki hayvan türünün büyük çoğunluğu insanlar için bir şölen, bir bayram olarak kutlanan bu iki gün için besleniyor, semirtiliyor. Kader günü gelip çattığında da onların sofralarını süslüyor. Koçlar gelecek seneye kadar sıralarını savdılar; haftaya sıra hindilerde. Yılbaşı sofralarının mönüleri çoktan belli oldu. Hepsinde ana yemek, türlü yöntemlerle hazırlanmış yılbaşı hindisi. İyi de, bütün sene hemen hiç adını anmadığımız hindi niçin yılbaşında hatırlanıyor? Büyükanne, büyükbabalarımız da yılbaşında hindi mi yerlerdi? Ne gezer! Hindi bizim Amerikan kültürünü benimsediğimiz 2. Dünya Savaşı sonrasından beri itibar kazandı. Üstelik başlangıçta bizim yerli hindilerimiz eti bir türlü pişmeyen, sıska, zavallı hayvancıklardı. Bir akrabam 1950'li yıllarda Türkiye'deki Amerikan üslerinden birinin gümrükçülüğünü yapıyordu. Onlar için Amerika'dan getirtilen bir hindiyi gördüğümde, hayretten ağzım bir karış açık kalmıştı. Bu hindi değil, hindi azmanıydı. Aklınızdan, "O halde Amerikalılar Yılbaşı'nda hindi yiyor olmalılar," düşüncesi geçebilir. Baştan belirteyim, kesinlikle hayır! Zira Amerikalılar hindiyi Yılbaşı'nda değil, her yıl kasım ayının dördüncü çarşambasında kutladıkları 'Şükran Günü'nde sofralarına getirirler. Şükran Günü'ne gelince, Amerika'ya göç etmek üzere Mayflower adlı gemiyle yola çıkan ilk İngiliz göçmenlerin yarısı gemide açlıktan ölmüştü. Eğer Amerika topraklarında yaşayan Kızılderililer onlara mısır ekmeyi öğretmemiş olsa, geri kalanların da hayatta kalmaları söz konusu olamayacaktı. İlk göçmen grubu, daha sonra hemen tamamını yok edecekleri Kızılderililerin yerel tarım ürünlerini nasıl yetiştireceklerini kendilerine öğretmeleri sayesinde ikinci kez yiyecek sıkıntısı çekmediler. İşin ilginç yanı, göçmenler yeni kıtaya ayak basmalarının üçüncü yılında, 1621'de, Hıristiyanlar ile yerli halkın aynı günlere denk düşen hasat şölenini Kızılderili komşularıyla birlikte ilk kez Şükran Günü olarak kutladıklarında, ana yemekleri karaca kızartmasıydı. Ancak hindi kısa sürede bütün diğer seçenekleri devre dışı bıraktı ve Şükran Günü sofrasının tek ve vazgeçilmez ana yemeği haline geldi. 1950'lere dek lüks bir yemek malzemesi sayılan hindi cinsi zamanla ıslah edildi, fiyatı ucuzladı, artık herkesin kolaylıkla alabileceği bir hayvansal protein kaynağı haline geldi. Amerikalı astronotlar Neil Armstrong ve Buzz Aldrin'in ayda yedikleri ilk yemek, soğuk hindi söğüştü. Guinness Rekorlar Kitabı'na göre, en iri hindi rekoru ise 12 Aralık 1989 tarihinde Londra'da düzenlenen bir yarışmayı kazanan hindiye aitti. Bu hindinin canlı ağırlığı tam 30.09 kiloydu.
ORTA AVRUPA'DA KANATLI YENMİYOR
Görüldüğü gibi, hindi hakkında sizlere bir yığın bilgi aktardım ama bir türlü hindi ile Yılbaşı arasındaki bağlantıya gelemedim. Bunun nedeni basit; çünkü böyle bir ilişki yok. Hindi Hıristiyan dünyasına İngiltere'den başlayıp, Amerika üzerinden yayıldı ama Amerika dışında Hıristiyan dünyasında sadece Noel akşamı yeniyor. Bizim gibi Yılbaşı'nda hindi yiyen pek yok. Kaldı ki, birçok ülkede Noel'de bile hâlâ ülkelerin geleneksel yemekleri sofraya gelmeye devam ediyor. Hatta Orta Avrupa ülkelerinde yılbaşı akşamı kesinlikle kanatlı hayvanlar yenmiyor. Aksi takdirde kısmetin uçup gideceğine inanılıyor. 24 Aralık Noel akşamı hindi kızartmasını aile sofrasında afiyetle atıştıran İngilizler yılın ilk gününde komşularını ziyaret edip birlikte şarap eşliğinde ev yapımı kek ve çörekleri atıştırıyorlar. İskoçya'da geleneksel kara ekmekleri eşliğinde, ulusal yemekleri olan bir tür işkembe dolması, Haggis yeniyor. Ruslar borç çorbası ile çeşitli tahıl ürünlerinden yapılmış bir tür lapa, Kutya yiyorlar. İspanya'da geceyarısı 12'yi çalan saatin her vuruşunda bir üzüm tanesi yemek geleneği var. Yeni yılda şans kaçmasın diye son vuruş gerçekleşmeden bütün tanelerin yenmesi lazım. Ardından herkes kucaklaşarak yeni yılı kutluyor. Yılbaşı Batı dünyasında eğlencelerle ve bol içkiyle kutlanıyor. Yılbaşının olmazsa olmaz içkisi şampanya. Nitekim bizde bile ithal şampanyanın yüzde 90'ı yılbaşında tüketiliyor. Ancak buz gibi soğuk kuzey ülkelerinde sıcak şarap gibi insanın içini ısıtan içkiler şampanyanın yerini alıyor. Yılbaşı'nı coşkuyla karşılamak giderek bizde de yayılmaya başladı. Önce yiyip içtikten sonra Taksim Meydanı, Ankara Güvenpark, İzmir Alsancak Meydanı gibi alanlarda toplanan binlerce kişi havaifişek görüntüleri eşliğinde yeni yılı coşkuyla karşılıyor. Ama bundan önce Amerikalıların Şükran Günü, İngilizlerin Noel akşamı yemeğini Yılbaşı'na taşıyor, hindimizi afiyetle yemiş oluyor, ardından tutucu İslam ülkeleri hariç dünyanın hemen her yanında insanların yaptıkları gibi, yeni yıla girişi büyük umutlarla, beklentilerle kutluyoruz. Bu arada yıllardır ev dışında kutlamadığım Yılbaşı'nda benim soframda hindi olmuyor. Bütün bir yıl aklıma bile gelmeyen hindiyi sadece Yılbaşı'nda hatırlamayı saçma buluyorum. Bunun yerine oğlak ya da körpe bir kuzu kızartma bana az sonra terk edeceğim eski yılın hoş olmayan tüm anılarını unutturuyor, yeni yıla daha olumlu bakabilmemi sağlıyor.