Bugün size bir bilim adamının başına gelenlerden bahsedeceğim. İddianamede tanımlandığı şekliyle Ergenekon terör örgütü tarafından linç edilmek istenen bir liberal entelektüelin hikâyesini yazacağım size. Liberal Düşünce Topluluğu'nun uzun süre başkanlığını yapmış, siyaset felsefesi profesörü Atilla Yayla'nın "liberal fikirlerinden ötürü" linç edilme hikâyesini...
Aydın Doğan'ın patronajındaki ve Ertuğrul Özkök'ün yönetimindeki Hürriyet gazetesinin Hrant Dink ve Ahmet Kaya cinayetlerini hepimiz biliyoruz. Hrant Dink'i Ermeni olduğu, Ahmet Kaya'yı da Kürt olduğu için yok etme operasyonu bizzat Hürriyet gazetesi eliyle yürütülmüştü. Dink ve Kaya aleyhine atılan Hürriyet manşetlerini bu köşeden yayımladık,yeri geldi mi yine yayınlayacağız....Çünkü Deccaller deccali olan bu zihniyet "yandaş" "cemaatçi" ve "liboş" gazetecileri çeşitli yöntemlerle kucağına oturtmayı,onları helva gibi yapmayı çok iyi biliyor...
Muhafazakar-demokrat ve liberal-demokrat medya güçleri halen "Temelsiz ego şişkinliğine bağlı gerzeklik" "Başbakan'ın kendilerini bizzat arayıp akıl almamasından kaynaklanan nevrotik düşmanlık takıntısı" "Aşağılık kompleksine bağlı salaklık" "Eziklik psikopatolojisine dayalı sümsüklük" "Talimat almadan inisiyatif alamamaya dayalı pısırıklık" gibi hastalıklardan muzdarip olduğu için ÖzDeccalgiller hala güçlü... Neyse biz yine de elimizden geldiği kadar mücadelemizi sürdüreceğiz,başka çaremiz yok...
Söylediğimiz gibi Hrant Dink ve Ahmet Kaya olaylarında Hürriyet gazetesi "üstüne düşen" vazifeyi yapıyordu, önce kamuoyu oluşturuluyor sonra psikolojik operasyon yapılıyordu, "son nokta"yı da ilgili terörist birimler koyuyordu...
Hrant Dink ve Ahmet Kaya "neticelenen" iki alçak cinayet operasyonuydu. Ergenekonmedya ittifakıyla linç edilmek istenen ama çok şükür hâlâ hayatta olan iki isim daha vardı: biri Orhan Pamuk, öbürü de Atilla Yayla idi... Özelikle "Atilla Yayla linci" birçokları tarafından unutuldu. Ama bilsinler ki o hesap daha bitmedi... Bu linç operasyonunu planlayan, uygulayan ve destekleyenler de er geç adaletin önüne çıkacak, yargılanacak ve hesap verecekler... Ahlak, vicdan ve hukuk adına olması gereken budur.
Bundan tam 6 yıl önceydi... 6 yıl önce 18 Kasım 2006'da AK Parti İzmir İl Gençlik Kolları bir sempozyum düzenlemişti. Moderatör dönemin AK Parti milletvekili Zekeriya Akçam idi, Ali Bulaç ve Atilla Yayla konuşmacıydı..
Atilla Yayla, Atatürk'e dair şu sözleri söylemişti o sempozyumda:
"Dışarıdan ülkemize gelenler, bizlere 'Neden her yerde aynı adamın (Atatürk) heykelleri, fotoğrafları var' diye soruyorlar, soracaklar. Üstünü örtemezsiniz. Bu mutlaka tartışılacaktır."
Sadece bu sözü, bu tesbiti yüzünden 19 Kasım 2006'da Yeni Asır gazetesi sekiz sütuna HAİN diye manşet attı... Yayla'nın söylediği "aynı adam" sözünü kasten çarpıtarak "bu adam" yapmışlardı ve liberal profesör, Atatürk'e "bu adam" dediği için çarmıha geriliyordu...
O günü çok iyi hatırlıyorum. İzmir'den çıkan nadir liberal-demokrat entelektüellerden, Yayla'nın da yakın dostu olan iktisatçı Doçent Birol Kovancılar telaşla beni aramıştı. İzmir kaynıyordu, cinayete azmettiren bu linç manşeti nedeniyle sabahtan İzmir televizyonları "provokasyon"a başlamıştı, sonradan Ergenekon'la bağlantısı ortaya çıkan "sivil toplum örgütleri" nefret kusan açıklamalar yapıyordu.
Şu an ETÖ üyesi olmakla yargılanan bir STÖ başkanı "Hangi otelde kalıyorsa orayı bu Atatürk düşmanı adama dar edeceğiz, aklı varsa derhal İzmir'den gitsin" bile diyebilmişti... İşte bu ortamda Birol Kovancılar, Atilla hocayı hemen İzmir dışına çıkarmıştı. Hoca oradan Ankara'ya geçti... Ama Ergenekon, bu hadiseyi İzmir'le sınırlı tutma niyetinde değildi...
Aynı gün, yani 19 Kasım 2006 günü, şu an Ergenekon terör örgütünün elebaşlarından olmaktan ötürü ağırlaştırılmış müebbet hapisle yargılanan, dönemin ADD (Atatürkçü Düşünce Derneği) Başkanı Orgeneral Şener Eruygur, 44 tane sivil toplum örgütü adına şu açıklamayı yapıyordu:
"İrtica kendini İzmir'de göstermiştir. Kubilay'ın şehit edildiği yerde bu görüşün hortlaması planlı bir düşüncedir. Bu, planlı bir toplantıdır. Gerici AK Parti hükümeti kendi söyleyemediklerini başkalarını kullanarak dile getirmekte ve düşüncelerini açığa vurmaktadır. Bu, ülkemizin karşı karşıya bulunduğu tehlikenin ne denli ürkütücü olduğunu gözler önüne sermektedir. Türk ulusunun önderi Atatürk'e 'bu adam' diyecek kadar saldırgan bir tavır içersine girme ülkemizin karanlığa sürüklendiğinin bir göstergesidir.Fakat bilinmelidir ki, Türkiye hiçbir zaman karanlığa mahkûm edilmeyecektir. Yüce Atatürk'ün dediği gibi devletimize ve ulusumuza musallat olanlar ve ayağımızdan çekenler geldikleri gibi gideceklerdir."...
Haftaya bu linç sürecinde Hürriyet'in yaptıklarını tek tek anlatacağız...