Gazeteci Yazar İdris Gürsoy'la Beyaz TV'deki Adalet Masası programında ele aldığımız Turgut Özal'a suikast konusunun yankıları halen sürüyor.Şunu vurgulamak gerekir ki Turgut Özal'a suikast meselesinin aydınlatılması Türkiye'nin sadece dününü ve bugününü değil yarınını da aydınlatacaktır.Rahmetli Cumhurbaşkanı'na niye suikast düzenlendiği, onun o güne dek yaptıklarıyla olduğu kadar, yakın çevresine açıkladığı gibi, yapmayı planladıklarıyla da birlikte değerlendirildiğinde anlam kazanacaktır.Ki bu planlar arasında bugün giderek büyüyen ve giriftleşen Kürt Meselesi'ni çözmek gibi hayati konular da vardı.
Geçen hafta da söylediğimiz gibi eldeki somut bulguları birleştirdiğimizde karşımıza çıkan sonuç bellidir: Turgut Özal şehit edilmiştir.Eski rejimin terörist devlet yapılanması Özal'ı 18 Nisan 1988'de olduğu gibi yıllarca bir suikast tehdidi altında yaşatmış ve nihayet bunu gerçekleştirmiştir.Geçen haftaki yazımızda Devlet Denetleme Kurulu'nun raporuna dikkat çekmiş, bu raporda suikast gerçeğiyle ilgili gözden saklanamayacak tespitlerin olduğunu vurgulamıştık.Bu resmi rapordan da yararlanarak suikastin gerçekleştiği 17 Nisan 1993 günü yaşanan akıl almaz olayların ilk 12 maddesini yazmıştık. Bu hafta kaldığımız yerden devam ediyoruz.
13.İlaç listesinde olmamasına rağmen yüksek miktarda tansiyon düşürücü dilaltı hapı izordil alındığı tespit edildi. Bu ilacı kim aldı, kullanmasına nasıl izin verildi?
14.ABD'den gelen 5 Şubat 1993 tarihli raporlara göre; 17 Nisan'dan üç ay önce yürümekoşu testleri yapılıyor, dosyasına 'Sağlığı ile ilgili ciddi sorun yok, kalp yolu ile ani ölüm beklenmiyor' yazıyordu. 16 Nisan'daki kokteyle giderken de yokuş yukarı yürüdü. O gece aile münasebeti yaşamış olsa da kalbi için sorun değildi. 17 Nisan sabahı görevi başında ani şekilde ölmesi neden şüphe sebebi sayılmadı ve kalp krizi dendi?
15.Hacettepe'de alınan kanda yapılan rutin testlerin sonuçlarında fosfor oranı çok yüksek çıktı. Zehirlenme göstergesi olan bu sonuç açıklanmaya muhtaç olduğu halde herhangi bir inceleme yapılmadı. Fosfor oranının yüksekliğini gören doktorların hemen zehirlendi mi diye düşünmesi, sebebini araştırması gerekiyordu.
16.Hacettepe'ye geldiğinde Özal ölmüştü. Hayata geri dönmeyeceğini bile bile yapılan müdahalelerde aşırıya kaçıldığı saptanıyor. Ayrıca kan gazının neden az sayıda çalışıldığı ile ilgili tıbbi belgelerde bilgi olmadığı anlaşılıyor. Biyokimyasal tetkiklerin sayıca az yapıldığı, bazı tetkiklerin (tam kan sayımı, kanama pıhtılaşma parametreleri gibi) ise hiç yapılmamış olduğu belirlendi.
17.Kayıtlardaki bilgilere göre resüsitasyon sırasında verilen sodyum bikarbonat miktarının (2550 ml) çok yüksek olduğu tespit ediliyor (En fazla 500 ml olabilir). Sağlıklı insan için bile hayati sonuçlar doğuracağı, beyin hücrelerindeki suyun çekilmesine sebep olacağı bilinmesine rağmen neden sodyum bikarbonat bu kadar yüksek veriliyor? Hastane dosyasında bu konuyu açıklayacak bir değerlendirme de bulunmuyor. Özal sağ olsaydı bu işlem onu öldürecekti.
18.Kan örneği, rutin tahlillerden sonra adli tıbba kapsamlı bir tahlil için gönderilmedi. Doç. Özkuyumcu, 'Devlet büyüğü olması nedeniyle yarın ihtiyaç olabilir' diye kan örneğini sakladı. Bozer ve ekibi bunu neden düşünemedi? Kan, doku ve kıl gibi örnekler alınmadı? Otopsi yapılmadı?
19.Hacettepe doktor gözlem raporunda Özal'ın hastane öyküsü yok. 'Spor yaparken öldü' kim diyor? 'Yatağında öldü' dense bakış açısı farklı olurdu. Dezenformasyon yapılarak kamuoyu ve doktorlar yönlendirildi.
20.Özel doktoru Cengiz Aslan yurtdışındaki bütün ameliyat ve gezilerinde yanında olmasına rağmen yurtiçinde yalnız bırakıyor. Kalp ameliyatından sonra yüzde 20 de olsa ölüm riski taşıyan Özal için neden 7 gün 24 saat doktor görevlendirilmesi önerilmedi?
21.Raporda ölüm sebebi yok. Prof. İlhami Paşaoğlu 'Bu şekilde verilen esasen afakîdir' diyor. Peki raporu neden imzaladı?
22.Meclis Araştırma Komisyonu raporu sonuç vermedi, daha önce başlatılan bir soruşturma kapatıldı. MİT, Genelkurmay ve Emniyet iddialarla ilgili işlem yapmadı.
23.Bilgisine başvurulan bazı kişiler, bazı evrakın Cumhurbaşkanlığı arşivinde olacağını belirtmesine rağmen arşivde yapılan incelemede Turgut Özal dönemine ilişkin inceleme-araştırma konusuyla alakalı hiçbir doküman bulunmadı.
24.Köşk'te görevli personelin isim ve iletişim bilgileri temin edilemedi. Kurumlarda gerek görevli personele ve gerekse o gün yaşanan sürece ilişkin herhangi bir tespit-kayıttutanak tanzim edilmediği için bilgilere ulaşılamadı. Aynı sorun Hacettepe Üniversitesi'nde de yaşandı. 17 Nisan 1993'te yaşanan sürecin belirlenmesine katkısı olabilecek kamera görüntüsü, iletişim tespiti ve kaydından yararlanılamadı. Türk Telekom, Köşk'e ait telefon kayıtlarının mevcut olmadığını bildirdi.
Buradan yayınevlerine sesleniyorum. Devlet Denetleme Kurulu'nun sözünü ettiğimiz raporu ekleriyle birlikte basılmalı ve okuyucular tarafından satır satır ve ibretle okunmalıdır. Buna benzer olayların tekrar tekrar yaşanmasını önlemek yolunda bu kitap büyük bir hizmet olacaktır.