Can Ataklı'nın Bahattin Yücel'in istifası ile ilgili anlattıkları, 28 Şubat darbe sürecinin gözden kaçırılan çok önemli bir boyutunu akla getirdi...
Dönemin DYP'li milletvekillerinin zorla istifa ettirilme süreci başlı başına önemli bir olaydı o darbe sürecinde...
Gerçekten, Refahyol'u devirmek için DYP'li vekillerin şantaj, tehdit ve zorbalıkla zorla istifa ettirilmeleri, her biri ayrı bir illegal dosya olan vakalardır...
Sadece Bahattin Yücel hadisesi değil...
Yıldırım Aktuna'nın zorla istifa ettirilme sürecini, rotahaber.com'da Memduh Bayraktaroğlu yazdı. SABAH gazetesi başyazarı Mehmet Barlas da bunu aynen alıntıladı...
Rahmetli Aktuna'nın başka bir vekille şakadan yaptıkları bir fotoğrafı alıp basmakla tehdit edenler kimlerdi? Herkesin bildiği şeyler bunlar. Defalarca tanıkları durumu itiraf etmiş, anlatmış. Bu işleri yapanlar, rakı masalarında bu yaptıkları illegal operasyonları 'başarı' diye etrafına anlatmış... Ama şimdi ufukta 28 Şubat soruşturması olunca, seri inkar süreçleri başladı... Tıpkı şike soruşturması başlayınca, her yerde "İlk yarı maç alarak, ikinci yarı maç satarak kulübümü yıllardır idare ediyorum," diye övünen yöneticilerin seri inkar hareketlerine giriştiği gibi... Maalesef eski medya düzeni böyleydi... Uzun süre işler 'manşeti at, ihaleyi kap' şeklinde işledi.
Medya gruplarının rekabeti adeta birbirileriyle 'kirlenme yarışı'na girmelerini sağladı. Öyle sofistike de yürümüyordu bu işler... Mesela bir medya grubu patronu açıkça, çok büyük başka bir sermaye grubunun patronuna "O ihaleye girmeyin, eğer girerseniz spastik çocuğunun görüntülerini bütün gün bizim ekranlarda döndürürüm," diyebiliyordu. Böyle aşağılık bir tehdit üzerine bu aşağılık medya patronu hedefine de ulaşabiliyordu... Neler neler yapılmadı ki o süreçte... Bu, sadece bir örnek...
Şu an Türk medyasının amiral gemisi olan SABAH grubunu dilediğiniz kadar eleştirin. Her medya organı gibi bu grup da farklı açılardan eleştirilebilir...
Ama herkes kabul etmek zorunda ki, bu medya grubu asla ve asla manşetleri kullanarak, şantaj ve tehditle haksız kazanç elde etme amacını taşımaz. Buna tenezzül etmez...
Üstelik Turkuvaz Medya Grubu'nun şu sahip olduğu potansiyel güç daha önce hiçbir medya grubunda olmamıştı... Daha evvel de yazdım, eğer bu medya grubunu yöneten irade "Eskiler hep böyle yaptı, bu Türk medya geleneğinde var," diye düşünseydi, sistematik yayınlarla istediği medya grubunu, istediği an batırırdı...
Aynı şekilde reklam pastasının bütün dengelerini de alt üst edebilir bu grup eğer isterse... "Geçmişte bu ülkenin en baba medya grupları ne yapmışsa, biz de aynısını yapalım. Bu hakkımızdır," dendiği an biter bu iş.
Bunu, bu ülkenin tüm medya patronları iyi biliyor...
Hatta bazen aralarında "Yahu potansiyellerini hiç kullanmıyor bunlar, bu fırsat ele her zaman geçmez, deli mi bunlar?" diyorlar... Eski Türkiye'nin medya zihniyetinin "Delilik," dediği şeyi, aslında 'normal' olanı yapıyor SABAH grubu ve asla gücünü diğer medya grupları üzerinde manşetlerle ve sistemli provakatif yayınlarla şantaj, tehdit gibi yöntemlerle kullanmıyor... Herkes bu gerçeği teslim etmek zorunda...
OKUNMASI GEREKEN İKİ KİTAP
Bu arada herkes soruyor...
28 Şubat soruşturması ne zaman iddianame ile nihayete erecek?
Gölcük belgeleri nedir? 28 Şubat soruşturması kimleri kapsayacak?
Bu konuda uzun uzun yazacak değilim. Ama Gölcük belgeleri denilen illegal darbe talimatnameleri yığınının anca yüzde 1'ini teşkil eden kimi belgeleri okuyabileceğiniz bir kitap çıktı...
Hafta içi köşemde de değindim. Aslan Değirmenci'nin, Çıra Yayınlar'ından çıkan 28 Şubat'ın Çözülen Kodları kitabını okuyun...
Abdurrahman Babacan'ın editörlüğünde hazırlanan ve Pınar Yayınları'ndan çıkan üç ciltlik Binyılın Sonu kitabını da muhakkak edinin...