Gunumuzde, Meksika sınırını aşarak Amerika'ya gecen sığınmacı sayısındaki artış dikkat cekici boyutlara ulaşmış durumda. Bu akın, binlerce Turk vatandaşının da icinde bulunduğu ceşitli milletlerden gelen sığınmacıları kapsıyor. Peki Amerikan ruyası diye umutla cıktıkları yolda onları Amerika mı karşılıyor, yoksa geldiklerine pişman mı oluyorlar? Gelin Meksika sınırından iltica eden kişilerden dinleyelim... Amerikan ruyası peşinde yollara duşenlerin başından gecen olaylar filme konu olacak turden zorluklar iceriyor. Amerikan ruyası gercek mi değil mi, iltica edenlerden dinlemek icin araştırmaya başladım. Amerikan ruyasını takip eden sığınmacıların buyuk bir kısmı, ulkeye vardıktan sonra hayal kırıklığına uğruyor. Yuzde 80'i mutsuz, gelenler, gelmeyi duşunenleri arayıp gelmeyin diyor hatta. Sınırı gecebilmek adına bazı sığınmacıların iltica gerekceleri maalesef gercek dışı, sınırda şartlar oldukca kotu sonrası hapishane sureci duruma gore uzayabiliyor, iki ay kalan da var beş ay kalan da!
ARABA YIKAYAN BİLE VAR
Turkiye'den Meksika'ya uculuyor, genelde Meksika Juarez uzerinden sınırdan yuruyerek El Paso geciliyor ya da Tijuana'dan San Diego'ya ulaşılıyor. Amerikan ruyasıyla iltica eden kişilerin yuzde 80'ı hayal kırıklığı yaşıyor ve mutsuz. Cok az bir grup, calışma izni hemen cıktıysa ayakta kalabiliyor. Genelde TIR şoforluğu, araba yıkama işlerde calışıyorlar. ODTU mezunları tır şoforluğu yapıyor. Son zamanlarda keşfedilen yeni bir rota, sığınmacılar icin Amerika'ya ulaşmanın alternatif bir yolunu sunuyor.
GÖÇ SONRASI TRAVMA BAŞLIYOR
Turk sığınmacılar, şebekenin anlaştığı kişiler aracılığıyla Kuba'ya turist gibi gonderiliyor. Burada bir sure kaldıktan sonra, deniz yoluyla Amerika'nın Cancun şehrine geciş yapıyorlar. Ardından, ucakla sınır şehri Juarez'e ulaşan sığınmacılar, sınırı gecerek Amerika'ya ayak basabiliyor. Ancak, bu rota maliyetli olduğu icin sadece belli bir kesimin tercih ettiği belirtiliyor. Bir Amerikan ruyası diye yollara duşup, hayatının en buyuk travmasını yaşamak nasıl bir şey? İltica eden kişilere sordum.. İltica kararını nasıl verdiler, sınırda neler yaşadılar, gelin kendilerinden dinleyelim....
MUTLU MUYUM? HEP BİR YANIM EKSİK
Üç ay önce iltica eden 26 yaşındaki oyuncu Taha Uçanlar iltica kararını ve başına gelenleri anlattı: "Hayallerimi gerçekleştirdim aslında. Türkiye'de başroldüm bir projede. Beş ay sonra proje askıya alındı. Ne paramı alabildim ne başka bir şey! Menajerlerimle kavga ettim, depresyona girdim. Türkiye'de üç arabam vardı, sponsorun verdiği arabalar lüks arabalar bunlar, kendimi alkole verdim, kaza atlattım. Hatta biri köprü üzerinde. Bir ay hastanede yattım. Kazada alkollü olduğum için tüm masraflar bana kaldı. Kapıma mafya geldi neredeyse. Gerçekten başıma gelenlerden dolayı çok üzgündüm. Ve iltica kararını böyle verdim aslında. Herkes 'Zor, yapma, iltica etme' dedi. Ben her şeyi göze aldım. Amerika'da bir büyüğüm vardı zaten. O bir şebekeye yönlendirdi. O şebeke 'Meksika sıkıntılı diyerek direk ülkene geri gönderiyorlar' dedi. 17 Eylül'de İstanbul'dan Kolombiya uçağıyla Kolombiya'ya geldim. İki gün Kolombiya'da kaldım. Otel odama hırsız girdi, paralarımı çaldı. Cebimde paralar vardı Allah'tan 1000 dolar kadar, sırt çantamla sınıra Mesika/Tijuana'ya uçtum. Pasaportu verdim polise, Türk pasaportunu görünce 'Ardımdan gel' dedi. Bizi bir odaya aldılar, 'Çantayı çıkarın' dediler. Eşyalarımızı bıraktık, bir odaya aldılar 26 siyahinin olduğu bir odaya girdik. 19 saat kaldım o odada. Bir öğün yemek verdiler sadece. Bilgi vermediler asla bir imza attırmak istediler. Onu da imzalamadım. Sonra 'Kolombiya geri dönüyorsun' dediler. Bir baktım, son kalan paralarımı da çantamdan almışlardı. Kolombiya'ya geri yolladılar beni. Beni almadılar ama ben pes etmedim başka yollar aradım ve buldum.
OYUNCULUĞUM SINIRDA İŞE YARADI
Kolombiya'dan ilk Kosta Rika, sonra Honduras, sonra El Salvador, Belize'ye gittik. Bir şebekeye ulaştım, 6 bin dolar istediler, verdim. El Salvador'dan Tijuana geçtim her şey ayarlanmıştı. Rahat bir şekilde geçtim. Sabahın 5'inde sınıra bizi bırakacak araba kalkıyordu. Arkası açık pick up arabalar geldi. 20 Türk, 30 Pakistanlı vardı. Sınıra geldik, kayalıkların üzerinden atladık yürümeye başladık. Artık Amerika sularındaydık. Bizi sınıra bırakan ekip uyarmıştı; 'Karşıya geçtiğinizde polis gelecek, sizi alıp götürecek, ardından işlemleriniz başlayacak' diye. Tam da öyle oldu. Polis geldi, hiçbir şey söylemeden bize bileklik taktı. Kampa geldik, 'Yemek yok, iki şişe su var' dediler. Tuvalet mi? 'Doğada istediğiniz yere yapın' dediler. Ben o her şeyin berbat olduğunu o an anladım. İçeride neredeyse 150 Türk vardı. Orada kiminle konuşsam, 'Bize çok kötü davranıyorlar, köpek muamelesi yapıyorlar resmen' diyordu. Günlerdir aylardır orada tutulan insanlar varmış. Daha bunun hapishanesi var düşünün, bu sadece başlangıç.
KENDİMİ TIRNAKLARIMLA PARÇALADIM
Tırnaklarım uzundu, vücuduma batırmaya başladım, parçaladım resmen bütün vücudumu tırnaklarımla, tam deli rolündeydim. Kapıya vurmaya başladım, polis koşarak geldi, doktor lütfen dedim. Kapı açıldı, ben doktora doğru koşmaya başladım, ağlıyorum o an. Sedyeye yatırdılar beni bilerek titremeye başladım, kendimi kaşımaya da devam ettim. Beş günde beni çıkarma kararı aldılar hapishaneden. Şanslıydım, kısa zamanda çıktım ben, San Diego kamp alanına götürdüler bizi. Parmak izleri alındı, odaya aldılar. Odada 80 kişi kalıyor. Çok soğuktu, kokudan dolayı havalandırmayı çok açmışlardı. Sabah oldu, beni çağırıp bir arabaya bindirdiler bizi. İnince özgürsünüz dediler. İnsanlar mutluluktan ağlıyordu o an. Toplam 13-14 saatte her yerden çıktım ben, rekordu bu gerçekten. Çıldırdık mutluluktan kimse beklemiyordu bu sınır işinin bu kadar hızlı olacağını."
İsmini vermek istemeyen mülteci rehber:
HERKES ÖNCE HAPİSHANEYE GİRİYOR
İltica edenlere bir yıllık rehberlik eden, ismini vermek istemeyen, kendi de iltica etmiş, kod adı 'Rehber'den sınırda yaşananları dinledim. Rehberin Türkiye'de bir dalış okulu vardı, dalış dersleri veriyordu. Tehdit alıyordu can güvenliğinin olmadığını düşünüyordu. 2022 yılında Meksika sınırından Amerika'ya iltica etti. Türk yemeklerini ve ailesini çok özlüyor. Nisan ayında ise karar duruşması var. "Gelenlerin çoğu Ağrı'dan Giresun'dan... İltica edenlerin sayısı 33 bin deniyor. Elbistan boşaldı neredeyse Ağrı'nın yarısı geldi. Gerçek rakamlar 400 binin üzerinde. Türkiye'nin başkenti neresi desen bilmiyorlar ama Amerika'ya gelmişler bir Amerikan rüyasıyla. İsimlerini değiştiriyorlar hemen. Kırk yıllık Serhat oluyor Steve, Tolga oluyor Tony" diye ekliyor kod adı Rehber... Ve devam ediyor yaşadıklarını, şahit olduklarını anlatmaya: "15-20 bin dolardan rakamlar 12 bin dolara kadar düştü. Uçak dahil Meksika uçuluyor, genelde Meksika Juarez üzerinden sınırdan yürüyerek El Paso geçiliyor ya da Tijuana'dan San Diego'ya geçiliyor. Amerikan rüyasıyla iltica eden kişilerin yüzde 80'ı hayal kırıklığı yaşıyor ve mutsuz. Çok az bir grup şansına çalışma izni hemen çıktıysa ayakta kalabiliyor. Genelde tır şoförlüğü, araba yıkama işinde çalışıyorlar.
ODTÜ'lü kişiler tır şoförlüğü yapıyor. Boğaziçi elektrik, elektronik mühendisliği okuyanlar Kaliforniya'da bilişim sektöründe çalışıyor. Benim hikayem şöyle başladı: Meksika'daki dalış okulundan bir teklif geldi, oraya gittim. Cancun'da Türklerle karşılaşmaya başladım. Bir gün bir kişiyle tanıştım, o sınırdaki bütün sistemi yürüten kişiler. Bir aileye yardım ettim, onların çıkışına destek oldum. Sonra dedim ki 'Ben bu insanlara neden yardım etmeyeyim, rehberlik etmeyeyim?' Ağrılılarla tanıştım, 15-18 bin dolarla başladılar ilk. 10'lu 20'lu 30'lu gruplarla yapıyorlar. İlk ne zaman 300 kişilik grup olunca konu patlıyor. Havalimanları 1500 dolarla 3000 dolar arasında rüşvet istiyor. İstanbul'da kuyumcuya emanet para bırakılıyor. Ne zamanki Meksika'ya geliniyor. Türkiye'den para serbest bırakılıyor. Belli saatlerde karşıya geçiş var, sınırda sizi karşılıyorlar. Kanal var, bazen paçalarına kadar suya giriyorlar. Sırt çantalarıyla geliyorlar, eşyayla gelenler, genelde acemiler. Sırt çantasını bile almıyorlar aslında. Aklımda hiçbir zaman iltica etmek yoktu ama ben de iltica ettim. Bir yıl sığınmacılara rehberlik ettikten sonra sığınma talebinde bulundum. 2022'nin haziran ayında sınıra uçtum, Juarez'den geçtim. 4-5 gün orada tatil yaptım, sonra tamam artık karşıya geçeyim dedim. Sınırın arka tarafı düz bir nehir yatağı, Amerikalı arabalar devriye yapıyor orada. Tek başıma koşarak geçtim dereyi. Devriye arabası geldi, 'Nereden geliyorsun?' dedi Türkiye dedim, beni yürüttü. Cüzdan ve eski bir telefon aldım yanıma, hiçbir eşya almadıklarını bildiğim için yanıma eşya almadım. Tel örgü var, herkes orada bekliyor. Artık El Paso sokaklarında dolaşıyorsunuz. Hapishaneye götürülüyorsunuz, fotoğraf çekiliyor, üzerinizdeki her şeyi alıyorlar, pantolon ve bağcıksız kalıyorsunuz.
RANZADA AVUKAT NUMARALARI MEVCUT
Bir numara ve dosya veriliyor, geçici hapishaneye geçiliyor. Bir zabıt tutuluyor, üzerinizdeki son kalan giyeceklerle içeri alınıyorsunuz. Üniforma ve iç çamaşırı veriyorlar. Lacivert, yeşil, kahverengi renklerinde üniformalar var. Suçluların giydikleri üniformaların renginden statüleri anlaşılıyor. Beş gün çıkardılar, 50 kişilik bir odada soğukta tuttular. Sonra herkesi zincirlediler, eller ayaklar zincirli. Havalimanına gidildi o zincirlerle, kelepçelerle uçağa bindik. El Paso'dan Atlanta'ya uçtuk. Atlanta'da 18 gün hapishanede kaldım. Kalabalık bir koğuştu çok. Oradan Georgia'ya geçtik, 18 gün de Georgia hapishanesinde kaldım. Bu bölgede çok kötü muamele vardı. Ben sürekli şikayet yazıyordum, 'Neden burada beni tutuyorsunuz!' diye. En sonunda ifadeye çağırdılar. Sonra çıkışım verildi. Beş ya da altı dakikalık 10 arama hakkın var ana hapishanede, Türkiye'den ailesini herkes böyle arayabiliyor. Ranzalarda avukat numaraları var, herkes bir avukat arayabiliyor. Tampa'ya eşyalarımı yollamıştım. Herkes sponsorunun adını yazıp, uçak biletini alıp gidiyordu. Bizi havalimanına bıraktılar. Ben de Tampa'ya gittim. Avukat ve iltica sürecim başladı. Ağrı'da olduğu gibi Türkiye'de köylerde ve kahvelerde iltica duyuruları yapılıyor. Türkiye'de Meksika sınır organizasyonunu yapan kişiyle iletişime geçiliyor. Meksika bileti alıyorlar turist gibi. Meksika'da havalimanında karşılanıyorlar sonra sınıra uçuyorlar. Sponsor ve kalacak yer gerekiyor Amerika'da çünkü sınırdan geçtikten sonra ifade verirken Amerika'da yer ve sponsor ismi vermek zorundasınız. Yoksa hapishaneden çıkamıyorsunuz. Türkiye'den en çok Ağrı bölgesinden, Giresun'dan, Maraş'tan ve Kayseri'den gelen var. Bu gelenlerin yüzde 80'i Kanada'ya gitti.
GELENLER "GELMEYİN" DİYOR
Amerika'ya yönelik beklentiler inanın hiç karşılanmadı. Gelenler diğerlerine gelme diyor. Hayal ettiklerini bulamadılar maalesef. Önce taksicilik sonra tır ya da araba yıkamacılığı, benzinliklerde çalışıyorlar. Saati 10 dolardı saati artık 8 dolara düştü.
GELENLER PLANSIZ GELİYOR
Vizesi red olanlar, siyasi baskı, ekonomi, kürdüm, Alevi olmayan ama aleviyim diyerek geçenler bile var. Can güvenliğim tehlikede, düşmanlarım var tehdit alıyorum. Sosyal medyadan birkaç tehdit mesajı delil sayılıyor. Gelenlerin yüzde 60-70'i plansız geliyor, parkta da yatarım diyor, sığınma yerleri de var ranza sistemli yerler.
10 BİN DOLAR KEFALET ÖDENİYOR
"Herkes mutlaka hapishaneye giriyor mu?" diye soruyorum, kişisine ve dosyasına göre belirlendiğini söylüyor: "Örneğin bir aile El Paso'da hapishane üniformalarıyla 18 saat sonra çıkıp alışveriş merkezine gidip bana fotoğraf attılar. Aylarca içeride kalanlar da var tabii. El Paso bölgesinde dağıtım oluyor, herkes dosyasına göre dağıtılıyor. Louisiana var mesela. Hapis daha çok sürüyor ve onlar kefalet ödeyip çıkıyor. 10 bin dolar kefalet. Parası olmayanlar, 3-4 ay kalıyorlar hapishanede. 6-8 bin dolar da var ödeyen. Avukat hikayenizi dinliyor, müracaatınızı yapıyor, çalışma ve sosyal güvenlik numaranızı alıyorlar. Mahkeme günü belirleniyor, hakim onaylarsa greencard almış oluyorsunuz. Avukat hizmetleri falan hepsini kendiniz sağlamak zorundasınız."
HÜNGÜR HÜNGÜR AĞLAYANLAR VAR
Taha Uçanlar, ABD'ye giderken yaşadıklarını anlatırken zaman zaman şahit olduklarını anlatmakta zorlandı: "Bir araba geldi, sadece aile ve kız çocuklarını alıyordu. Hüngür hüngür ağlayan kocaman Türk adamlar vardı ama polis asla almıyordu arabaya. Ben polisle bir an göz göze geldim, 'Kanserim iğne vurulmam gerekiyor' dedim. Ağlıyorum bir yandan da. Bu aslında oyunculuğun verdiği bir durum, vücudumdaki lekeleri gösterdim hemen sonra. Bugüne kadar oyunculukta bütün aldığım eğitimleri belki de sınırda kullandım. El işareti yaptı gel diye, hapishane arabasına bindirdi beni. Sadece iki Türk aldı 150 kişi arasından düşünün. Günlerdir orada olan insanlar vardı, biri 20 gün dedi diğeri 30 gün. Açlıktan mahvolmuşlar. Karakola geldik sonra üzerimizi soydular, ben yine kanserim dedim ama çok da sallamadılar burada. 10 kişi odaya aldılar bizi, insanlar günlerdir yıkanmadığı için çok kötü kokuyordu oda. Çok kötü bir duygu, berbat bir histeydim."
AİLEMİ ÇOK ÖZLÜYORUM
Taha Uçanlar'ın sınır hikayesini dinledikten sonra peki şimdi mutlu musun diye sordum: "Mutlu olsam da mutluluğumu paylaşacak kimse yok burada. bir yanım her zaman eksik. Amerika'da çok güzel bir arabayı alabilirim, belki çok para kazanabilirim burada. Ama ailemle arkadaşlarımla değilsem benim için anlamı yok. Hep eksiksin. 1.5 yaşında yeğenlerim oldu, en çok onları özlüyorum. Anne babamı özlüyorum. Mahkeme tarihimi bekliyorum şu an. Ondan sonra süreç şekillenecek. Ben oyuncu olma isteğimden vazgeçmedim. Travmadan yeni çıktım aslında. Sağlıklı beslenme düzenli hayat, sporla toparlandım. Önceden çok para kazanmak önemli derdim artık sağlık diyorum. Mutlu olmaya odaklıyım. Araba yıkama işi yapıyorum şu an. Arıyorlar insanların garajına gidiyorsunuz sonra yıkıyorsunuz. İngilizce kursuna gidiyorum aynı zamanda."