FERHAT ÜNLÜ

Tarihin tekerrürü talihin tezahürü

Tarihsel bakış; yalnızca tarihin zamanda tekerrürünü göstermesi bakımından değil, bir anlamda talihin tarih içindeki tezahürlerini keşfetmek açısından da bazen benzersiz emsaller sunar bize. Bu perspektifle bakarak, tarihte İkinci Dünya Savaşı öncesinin koşullarını en çok andıran dönemin içinde bulunduğumuz dönem olduğunu söyleyeceğim. Ancak peşin peşin bu dönemin bir Üçüncü Dünya Savaşı'yla sonlanmayacağı öngörüsünde de bulunacağım.
İkinci Dünya Savaşı'na hazırlık evresi gibi görebileceğimiz 1930-39 evresinde ülkeler birbirlerini işgal yarışına girmişlerdi. Daha doğrusu gücü yeten, yettiğinin toprağını işgal ediyordu. 1931'de Japonya, Mançurya'yı işgal etti. 1936'da İtalya Etiyopya'nın işgalini tamamladı. 1936'nın 25 ekiminde Nazi Almanyası ile Faşist İtalya işbirliği antlaşması imzaladı. 1937'de Japonya, Çin'i işgal etti.
Savaşın resmi olarak başlamadığı 1939'a gelmeden herkes kafasına göre her yeri işgal ediyordu. Nihayetinde 1 Eylül 1939 günü Almanya, Polonya'yı işgal edince İkinci Dünya Savaşı da resmen başlamış oldu. Bu bakışı, takribi 85 yıl sonrasına uyarlayalım: 7 Ekim 2023: İsrail, Hamas eylemini gerekçe göstererek tüm Gazze'yi işgal etti. Ve aradan günümüze kadar geçen zaman diliminde Gazze'yi yaşanmaz bir yer haline getirdi.
24 Şubat 2022: Rusya, 21. Yüzyıl başına, hatta Soğuk Savaş'ın bitiş yıllarına dayanan toprak ihtilaflarından dolayı Ukrayna'yı işgal etti. Seksen beş yıl sonraki, bugünkü Ukrayna'nın konumunu 1930'ların sonunun Polonya'sı ile özdeşleştirmekte bir beis yok.
Nitekim 3 Eylül 1939'da İngiltere ve Fransa, Polonya'nın sınırlarını garanti altına almaları nedeniyle Almanya'ya savaş ilan etti. Tıpkı Rusya'ya karşı Ukrayna'yı savunmak adına 2022'den bu yana ABD ile birlikte yaptıkları gibi... Bu arada 17 Eylül 1939'da Sovyetler Birliği de Polonya'ya doğudan saldırdı. 29 Eylül 1939'da başkent Varşova teslim oldu. Böylece Almanya ve Sovyetler Birliği, Polonya'yı kendi aralarında bölüştüler.


TRUMP VE PUTİN'DEN TANIDIK TAKTİK
İmdi... Burada bir nefes alalım. Çünkü SSCB, daha savaşın başında bile 'Faşist Almanya' ile Avrupa'yı bölüşmeye başlamıştı. Tıpkı altı yıl sonra ABD ile yapacağı gibi... Bugün Ukrayna'nın yaşadığı durum da bunun bir benzeridir. Ama bu kez Avrupa, Kıta Avrupası elbette -İngiltere hariç, onlar Anglosakson paktından ayrılmazlar- Ukrayna Devlet Başkanı Zelenski'nin arkasında. Zelenski, ülkesini yıkıma sürükledi, doğru. Ama Ukrayna'nın bugün ABD ve Rusya arasında, daha doğru bir deyişle Trump ve Putin arasındaki bölüşülmesini Zelenski'nin mazideki şaklabanlığı ve stratejik hatalarından bağımsız olarak ele almalıyız. Çünkü ne olursa olsun bu yaşanacaktı. Türkiye, bu noktada Ukrayna'ya bir koruma şemsiyesi tutan büyük komşu konumunda. Ama Trump ve Putin, tıpkı Roosevelt, Stalin ve Churcill'in yine bir şubat günü 1945'te Yalta'da kurduğu gibi bir masa kurdu ve Ukrayna'yı bölüşmenin yollarını arıyor. Putin; tahsilatını toprak olarak yapacak; Trump ise doğal kaynak... Sesi hangi ölçüde duyulur ve hesaba katılır olursa olsun Türkiye'nin bu çizgisinden taviz vermeyeceği inancındayım.
Şimdi maziye dönelim: 1940'ta Sovyetler Birliği, Finlandiya'ya saldırarak Kış Savaşı olarak adlandırılan savaşı başlattı. Finler, ateşkes talep etti. SSCB bunu yaptı, Almanya durur mu? Onlar aynı senenin yazında Danimarka'yı ve Norveç'i işgal etti. Danimarka, saldırı günü teslim oldu. Norveç ise 9 Haziran'a kadar dayandı. Beş yıllık uzun savaş döneminin ayrıntılarını es geçiyorum. 16 Nisan 1945'te Sovyetler, Berlin'i kuşatan son saldırılarını başlattı ve 30 Nisan 1945'te Hitler intihar etti. 14 Ağustos 1945'te Japonya da -elbette Hiroşima ve Nagazaki'nin yarattığı tahribatla- koşulsuz teslimiyet prensiplerine uyarak teslim olunca İkinci Dünya Savaşı sona erdi.

PAYLAŞIM VARSA MUHATAP DEVREDEN ÇIKARILIR
O gün Avrupa'da sahneye konan oyunla bugün oynanan oyun arasında çok benzerlik var. Avrupa, bunun farkında olduğu için Türkiye'ye yanaşmanın yollarını arıyor. Zelenksi de, Ankara'dan garantörlük istiyor. Dünya yeni gelişmelere gebe. Ama buradan bir küresel savaş senaryosu çıkmayacak.
Belki de hiç hesaplamadığımız bir biçimde ABD'nin kendi içinde bir hesaplaşma sürecine girdiğine şahit olacağız. Trump yarım asır sonra CIA tarihinde, 1977'den bu yana en büyük tenkisata girişti. Trump'ın özelleştirmeci kafasıyla Amerikan güvenlik bürokrasisi içinde boşluklar ve hatta kusurlar yaratacak böylesi bir stratejiye yönelmesi akıllıca değil. Bu gidişle 'America first' derken, ABD'de iç savaş olasılığı yavaş yavaş yükselebilir. Tarihin tekerrürleri ve talihin tezahürleri bazen tam tersi istikamette de kendini gösterebilir.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.