"Kırk beşinci ABD Başkanı'nın baba tarafından dedesi Frederick Trump, 1869 yılında doğduğu Almanya'dan henüz 16 yaşındayken göçtüğü Amerika Birleşik Devletleri'nin çeşitli eyaletlerinde ve Kanada'da berberlik, lokantacılık, seyyar satıcılık ve hatta genelev işletmeciliği yaptıktan sonra altın arama işine girdi ve nihayet bu sayede köşeyi döndü.
Dolarla 'yeşillenince' de soluğu memleketinde aldı ve 33 yaşındayken Elizabeth Christ ile dünya evine girdi. 1902-1904 arasında New York'ta oturdular, sonra Almanya'ya döndüler ama dede Trump, asker kaçağı olduğu için 1905'te sınır dışı edilince gerisin geri 'Yeni Dünya'ya yerleştiler.
Bu arada 45. ABD Başkanı'nın babası Fred Trump doğdu. Üç sene sonra da (1918) Frederick Trump, bugünün Korona'sı gibi o dönemde dünyayı kasıp kavuran bir pandemide, İspanyol Gribi'nden mevta oldu.
Yetim büyüyen baba Trump, dönemin siyahi karşıtı ırkçı örgütü Ku Klux Klan'a üye oldu, kısa bir süre hapis yattı. İkinci Dünya Harbi'nden sonra babasının işlerini büyüttü ve servetini katladı. 1935 yılında İskoç göçmeni olan Mary Anne Mecleod ile, yani Donald Trump'ın anasıyla evlendi. Beş çocuklu bu ailenin
-dedesinin adaşı olan- en büyük erkek çocuğu Frederick Trump Jr., 1981 senesinde alkol bağımlılığından hayatını kaybetti.
Bu olayın Trump üzerindeki etkileri büyük oldu. Hayata bir 'savaş' olarak bakan ve 'Pirus Zaferi'yle sonuçlanacak bile olsa girdiği her çatışmayı kazanmayı şiar edinen Donald Trump, ağabeyinin ölümünden sonra daha da 'bıçkın' (tough) bir adam haline geldi."
'BELGE ÖĞÜTÜCÜ' MÜ, 'BELGE HIRSIZI MI'?
Yukarıdaki uzun alıntı, 11 Ekim 2020'de bu köşede yayınlanan 'Kapitalizm'in şatosundaki bıçkın CEO' başlıklı yazıdan. Donald Trump; evi -ABD tarihinde hiç görülmedik biçimde- Federal Soruşturma Bürosu (FBI) baskınıyla arandığı için bir haftadır gündemde.
Daha sekiz yaşındayken, 1954 senesinde bile babadan dolar milyoneri olan Trump, 'yenilmekten pek hazzetmeyen' biri. Bununla birlikte hayatın, yenilgilerle de kaim olduğunu bilecek kadar gerçekçi ve yenilgileri merhum şair Sezai Karakoç'un deyişiyle' büyüyen bir zafere dönüştürmeye çabalayacak kadar da azimli.
Peki, 8 Ağustos'ta FBI'ın Trump'ın Florida'daki konutunda ne işi vardı? Gizli belge aradılar. Trump'ın Beyaz Saray'dan kaçırdığı ileri sürülen belgeleri… O LaLa! ABD'nin 37. Başkanı Richard Nixon'ı koltuğundan eden Watergate Skandalı döneminde bile kimse 'Başkan'ın evini böyle bir gerekçeyle aramaya cesaret edememişti.
İddia şu: Biden, Kasım 2020'deki seçimlerde ABD'nin 46. Başkanı olarak seçildikten sonra 20 Ocak 2021'de Trump, Beyaz Saray'dan kutularla eşyalarını çıkarırken devletin kozmik belgelerini de götürdü. Suçlama böyle. Eğer gerçekten öyleyse ABD müesses nizamının kötü polisi FBI, Trump'ı içeri atmaya bile yeltenebilir. Ama bu, çok düşük ihtimal. Belki de FBI değilse bile ABD müesses nizamı, tersinden bir şey yapıyordur; sonunda aklanacağı aşikâr olan bu belge arama operasyonuyla Trump'ı 2024 seçimlerine hazırlıyordur. Öyle ya, bizde 2023 seçimleri heyecanla beklenirken, onlar da 2024 seçimini bekliyorlar.
Trump'ın belge denilen şeye, istihbari açıdan 'çok gizli' olanları hariç önem veren bir adam olmadığı her halinden belli. Devleti bir CEO gibi yönetmeye çalıştı. Emlak krallığını yönetir gibi... Belli bir ölçüde başarılı da oldu açıkçası.
Ama iyi bir belge okuyucusu veya arşivcisi olduğunu izlenimini hiç uyandırmıyor.
Hatta hoşuna gitmeyen belgeleri yırtıp çöpe attığı biliniyor. Bu belgelerin korunması da yasalar gereği elzem olduğundan yırtılan parçalar hummalı, zahmetli bir çalışma sonucu yapıştırılarak birleştiriliyormuş. ABD medyası öyle diyor.
Bu da, çok eski bir istihbarat yöntemidir. Yırtılmış belgeleri bir araya getirerek istihbarat elde etme yöntemi… Bu yüzden kâğıt imha makineleri üretilmiştir, ama kıymaya çevrilmiş kâğıtlar profesyonellerin eline geçerse bu da işe yaramayabilir. Görünen o ki, Trump istihbaratçılara yeni mesailer çıkarmış. Bu arada bazı belgeleri yırtıp atarken bazı belgeleri evine götürdüğünün ileri sürülmesi de enteresan.
'TRUMP'IN ŞAMANLARI'
Trump, 8 Ağustos'taki FBI baskınına sert tepki gösterdi ve ABD'nin eski Başkanı ve şimdiki Başkan Joe Biden'ın hamisi Barack Obama'nın Beyaz Saray'dan kaçırdığı 33 milyon sayfalık belgelerin peşine neden düşülmediğini sordu.
ABD'de son dönemlerde hakikaten tuhaf şeyler oluyor: Cumhuriyetçilerin ve Demokratların yakın olduğu silahlı, ideolojik gruplar var. Bizdeki terör örgütü PKK gibi örgütlü biçimde silahlı değilseler bile ABD'de 'silahsız' birini bulmak zor olduğu için 'silahlılar' diyorum.
Bunlardan biri Cumhuriyetçiler'i destekleyen QAnon. Bunlar arasında Trump fanatikleri var. Hatta bu ezoterik grubun kimi üyeleri Kongre Binası baskınında rol aldı. Bir de Demokratlara müzahir Antifa var. Hem Antifa, hem de QAnon, en ılımlı ifadeyle yorumlasanız bile potansiyel terör grupları olarak görülüyor.
Her iki grup da aslında yer yer kont-terörizm bağlamında yine FBI'ın, yani Federal Soruşturma Bürosu'nun uzmanlık alanına giriyor. FBI'ın QAnon ve Antifa'yı iç terör tehdidi olarak görmesi boşuna değil.
QAnon grubu 500 binden fazla üyeye sahip olmakla övünen bir grup. Sahiden yarım milyon üyeleri var mı bilinmez. Zira kendi güçlerini abartmaya müsait komplocu ve totemik bir anlayışları var. Öyle ya, Kongre binasını işgal eden protestocuların sembol ismi Jake Angeli (şu boynuzlu 'Şaman' arkadaş), kendisini 'çok boyutlu', hatta 'hiper boyutlu varlık' olarak nitelendirmişti!
QAnon'cuların 'Konstantin Trump' dediği Trump da, bu tuhaf Ezoterik grupla ilgili soruya aynen şöyle cevap vermişti:
"Pekâlâ, hareket hakkında pek fazla şey bilmiyorum, benden çok hoşlandıklarını öğrenmek dışında… Ki buna da minnettarım. Duydum ki bu insanlar, ülkemizi seven vatandaşlar."
ABD müesses nizamı, Trump'ın Şaman taraftarlarından ürkmese bile onlara güvenmediği kesin. Dolayısıyla Trump'a yönelik FBI operasyonu, QAnon'a yönelik dolaylı baskının bir tezahürü olarak da yorumlanabilir.
KONGRE BASKINININ ÖCÜ MÜ ALINIYOR?
ABD'de tuhaf şeyler döndüğü muhakkak. Belki de müesses nizam, 'Anglosaksoncasıyla' 'establishment'; 6 Ocak 2021 Kongre Baskını'nın intikamını alıyor.
Gerçi o baskın da darbeyle nihayetlenecek bir şey değildi. Daha ziyade Trump taraftarlarının içini soğutan bir tiyatro gibiydi. ABD'de devlet içinde bir darbe olmadan, 'darbe olmaz'. Bunu en iyi Amerikalılar bilir. Çünkü biz dâhil -hatta başta olmak üzere- darbe yaptıkları her ülkenin önce devlet yapısı içinde darbe yapmışlardır.
Trump, Ulusal Muhafızlar adlı devasa askeri kadroyu da tam anlamıyla kontrolüne alamadığı için Kongre İsyanı'nın darbeye dönüşmeyeceği belliydi.
Pentagon ve Ulusal Muhafızlar, Trump'a destek vermedi ama eski başkanının üzerine de fazla gitmedi. Ne kızı verdi, ne düğürcüyü küstürdü bizim oraların deyişiyle.
Trump'a oy veren Evanjelist tabana gelince... Demek ki ABD'nin paralel devleti olarak nitelendirdiğimiz Evanjelistler'in de ABD müesses nizamı içinde, daha doğrusu FBI gibi kritik devlet kurumlarında pek gücü yokmuş. Eğer olsaydı Trump baskınını engellerlerdi. Bir başka deyişle Evanjelistler, FETÖ'den daha 'örgütsüz ve pasif' çıktı.
Toparlarsak… 1792'den beri her dört yılda bir yıl seçim yapılan Amerika Birleşik Devletleri'nde 60. Başkanlık seçimine daha iki sene var. Ancak bu yılın kasım ayında ara seçim yapılacak. FBI'ın, ara seçimlerin sonuçlarını etkileyeceğini bile bile bu baskını yapması da rastlantı değil. 45. Başkan Donald Trump, 47. Başkan da olmak istiyor. Trump, 2024 seçimlerinde tekrar başkan adayı olabilme garantisiyle müesses nizama çeşitli taahhütler verebilir, anlaşabilirler.
ABD'de bu tür durumlarda genelde kötü polislik rolünü oynayan FBI'ın operasyonu, günün sonunda (2024'te) Trump'a yarayabilir. Plan, FBI'ın öz planı olsa da, olmasa da…