Cuma günü sabah.com.tr'de yayınlanan yazının devamı niteliğindeki bugünkü yazıya; çok değil, yalnızca üç gün öncesine doğru kısa bir zaman yolculuğuna çıkıyormuşçasına girizgâh yapalım:
Geçtiğimiz cuma günü, SABAH'ta Abdurrahman Şimşek imzalı 'İşte İsveç'in göbeğindeki Kandil' başlıklı sürmanşet haberin yayınlanmasından yedi saat kadar önce, saat tam 22:23'te çarpıcı üç fotoğraf sosyal medyaya düştü. Ertesi gün SABAH'ta yayınlanacak haber; yalnızca terör örgütüne müzahir unsurlarca çekilmiş bu fotoğraflara değil, bizzat Abdurrahman Şimşek'in çektiği onlarca kareye ve edinilmiş özel bilgilere dayanıyordu. (Haberin ayrıntıları için bkz: https://www.sabah.com.tr/galeri/gundem/son-dakika-isvecin-gobeginde-kandil-turkiyeyi-hakli-cikaran-goruntuler-sabah-stockholmdeki-pkknin-inine-girdi)
Stockholm'de üç gün önce, 13 Haziran pazartesi günü çekilmiş bu fotoğraflar; İsveç'in başkentinin sembol binalarından meşhur Stadshuset'a yansıtılan PKK flaması ve Öcalan görselinden müteşekkildi.
Fotoğrafları Abdurrahman Şimşek İsveç'ten getirdiğinde şaşırma eşiği yüksek bir haberci olarak epey şaşırdım, yalan yok. Çünkü bu Stadshuset, öyle yabana atılacak bir bina değildir. Eski şehrin kurulduğu meşhur Gamla Stan Adası'nı gözetleyen, ama yalnızca eski değil, yeni şehre de hâkim konumda olan bir belediye binasıdır. Ama bundan daha önemlisi 'Nobel Şöleni'nin de yapıldığı yerdir.
Bak hele bak diyesi geliyor insanın; İsveçliler Nobel yemeğinin verildiği yeri hangi 'kültürel' amaçlar için kullanıyorlar. İşlerine gelince 'siyasetten azade ve üstün kültür'ün en büyük üreticisi ve dağıtıcısı olurlar. İşlerine geldiğindeyse siyasetin en düşüğünü, en şeytanisini, yani terörü kültür tapınaklarının üzerine utanmadan giydiriverirler. Bu konuda 22 yıllık bir romancı olarak da söyleyecek çok lafım var; ama biz şair Hilmi Yavuz'un deyişiyle bahsi şu kısa cümleyle kapatalım: Romanı yazılacak şeyi bir ima ile geçiştirdik.
NATO ÜYELİĞİNİ RİSKE ATAN AŞK!
Terör örgütü PKK, 1980'lerden itibaren İsveç'e göçen birçok Kürdü sadece etnik kimliğinden dolayı kendine bağımlı hale getirdi. İsveç'e göçmen olarak gelen birçok Kürt, PKK'nın propaganda aracı haline geldi, getirildi.
Ayrıca, İsveç'te PKK'ya müzahir TV kanalları da kuruldu. Her yıl milyonlarca Euro aktarılan Newroz TV 2008'de açıldı. PKK/PYD'yi destekleyici yayınlar yapan Newroz TV'ye kara para aklama, örgüte para gönderme gibi konulardan soruşturma açıldı ve kanal kapatıldı. 2012'de Runahî TV açıldı. 2017'de de Aryen TV yayın hayatına başladı. Bu iki kanal yayın faaliyetlerini halen sürdürüyor.
1980'li yıllarda bir terör örgütü olarak PKK'nın, bir devlet olan İsveç'e nasıl çökebildiği hakikaten ciddi bir şüphe konusudur. PKK'nın o dönemde kıta Avrupası'nda Fransa ve Almanya gibi hamileri vardı. İsveç de kendi başbakanlarını öldürdüğü halde Stockholm Sendromu ile PKK'ya âşık oldu. Stockholm Sendromu malum, rehinenin zorbaya ya da işkence görenin, işkencecisine âşık olduğu bir negatif psikolojik durum. Psikiyatr Nils Bejerot tarafından adlandırılan sendrom, ismini 1973 yılında İsveç'in başkentinde gerçekleşen bir banka soygunundan ilham alıyor. Rehine kadın, soyguncu için nişanlısını bile terk etmişti, hesap edin.
İsveç de her nasılsa PKK ile 1980'lerde çekişti, 1990'lardan itibaren de örgüte âşık oldu. Bir devlet bir örgüte nasıl âşık olabilir diye sormayın, oluyor. Hem de NATO üyeliklerini riske atma pahasına bir 'toksik ilişki' bu.
Son olarak İsveç'in yalnızca PKK değil, İranlı rejim muhalifleri için de iyi bir diaspora cenneti olduğunu belirtelim. Hatta İsveç'te 14 yıldır sürgün hayatı yaşayan, ayrılıkçı Ahvaz hareketinin ikinci ismi ve El Nida hareketinin lideri olan Habib Farajollah Chaab, 8 Ekim 2020'de İsveç'ten başlatılan bir gizli servis operasyonuyla İstanbul'da kaçırılmıştı.
Milli İstihbarat Teşkilatı; Chaab'ın, İran'da yaşayan sevgilisi Saberin Saiedi'nin tuzağına düşürüldüğünü tespit etmişti. Emniyet ise Chaab'ın sevgilisi Saiedi ile birlikte hareket ettiği belirlenen çetenin yakalanması için 27 Kasım'da operasyon düzenledi. Operasyonda yakalanan 9 şüpheli çıkarıldıkları mahkemece tutuklanıp cezaevine konuldu.
İran istihbarat servisi MOİS'in elemanı olduğu belirlenen Saiede'nin "Gel, artık evlenelim" isteği üzerine İstanbul'a gelen Chaab, burada paketlenmişti. Yöntem; daha önce bu köşede okuduğunuz Mossad'ın Mordehay Vanunu adlı nükleer sır ifşaatçısına yönelik bal tuzağı operasyonunun birebir aynısıydı diyebiliriz. (Ayrıntılar için bkz: https://www.sabah.com.tr/yazarlar/pazar/ferhat-unlu/2016/10/02/nukleer-israilin-kurucusu)
Bir cümleyle toparlarsak… Stockholm; bal tuzağından sendromuna ve Nobel'inden 'terör multivizyonu'na garip olayların yaşandığı bir ülkenin başkenti. Skandallarından güzelliğini görmeye fırsat bile bulamadığımız bir başkent…