Herhalde yaşasaydı Bitcoin'e en fazla saydıracak düşünürlerden biri Karl Marx olurdu. Elbette Bitcoin'in akrabaları Ethereum'a, alt koinlere ve hatta sınırsız üretilen ucuz koinler dâhil uzak akrabalara da… Çünkü Marx, kendi emek-değer kuramına göre emeği; bütün zenginliğin kaynağı olarak da görmezdi ama öte yandan emeğin 'artık değer' için, dolayısıyla da -önüne komprador sıfatını koyup işi politikleştirmeyeceğim ama- burjuvazinin sermaye sürekliliği için ne kadar önemli olduğunu da biliyordu. Yani emeğe hakkını veriyordu.
Öte yandan emeğe dayanmayan bir sermayenin kapitalist manada kalıcı olmayacağını, mutlaka sisteme uyum sağlaması gerektiğini, evrim geçirmezse öleceğini varsayan bir düşünce sistematiği de vardı.
Marx, Bitcoin'i muhtemelen yeni küresel piyasayı enfekte eden bir tür Kovid-19 virüsü gibi görürdü, ama mutasyonunu da muhtemelen izlerdi. Evrimsel olarak ayakta kalabilecek mi diye… Friedrich Engels'in, Charles Darwin'i keşfedince coşkuyla kendisine yazdığı gibi bir tür 'ekonomik Darwinizm' fikrine de kapılabilirdi.
KAPİTAL'DEKİ 'BİLİNEN ZİNCİR' SATIRLARI
Marx'la girdik, onunla devam edelim, çünkü ideolojik kehanetleri bir kenara bırakılırsa bu konularda en fazla kafa yormuş, teori üretmiş düşünür. Aşağıdaki uzun alıntı (Kapital Birinci Cildi'nin 134. ve 135. sayfalarından) bugünün piyasalarını, hatta kimi yerde Bitcoin'i anlatır gibi:
"Eğer metaların kitlesi sabit kalırsa, dolaşımdaki para miktarı, bu meta fiyatlarındaki dalgalanmalara göre değişir. Fiyat değişikliği sonucu toplam fiyatlardaki artış ya da düşüş yüzünden para da artar ve eksilir.
…
Fiyatlardaki değişme, ister meta değerlerindeki fiili değişmeye tekabül etsin ya da yalnızca piyasa-fiyatlarındaki bir dalgalanmanın sonucu olsun, dolaşım aracı miktarı üzerindeki etkisi aynı kalır.
Diyelim ki, aşağıdaki mallar aynı anda farklı yerlerde satılıyor ya da kısmen başkalaşıyorlar: bir kilo buğday, 20 yarda keten bezi, bir İncil ve dört galon kanyak. Eğer her kalem eşyanın fiyatı 2 sterlin ise gerçekleşen fiyat toplamı 8 sterlin olur ve dolayısıyla 8 sterlinlik bir para dolaşıma girmek zorundadır. Öte yandan, eğer bu aynı mallar bildiğimiz başkalaşımlar dizisinin, yani 1 kilo buğday–2 sterlin–20 yarda keten bezi–2 sterlin–1 İncil–2 sterlin–4 galon kanyak–2 sterlin, bizce çok iyi bilinen bir zincir ise bu durumda 2 sterlin, değişik metaları birini ötekinin arkasında dolaştırır ve bunların 8 sterlinlik toplam fiyatlarını ardışık olarak gerçekleştirdikten sonra, en sonu kanyakçının cebinde istirahate çekilir. İki sterlin böylece dört hareket yapmıştır." Bu son iki cümle, Blokchain'i ve Bitcoin başta olmak üzere kripto paraları, yani koinleri hatırlatıyor. Asıl mesele, Bitcoin'in yeterince ucuz ve bol miktarda hangi küresel burjuvazi gruplarının kasasında istirahate çekileceği. Kim bilir kaç milyarıncı hareketten sonra üstelik… Ama bir yerde duracak ve o zaman da büyük ihtimalle, fiktif ama yine de değer atfedilen bir para birimi (currency) olacak. Misal altın gibi meta olmasa da sanal manada bir özgül değer de kazanacak.
Kimi analistler -aralarında, tamamına katılmasanız da bu konuda yazıp çiziyorsanız satır satır okumanız gerekenler de var- Bitcoin'i, nihayetinde bir fiyaskoya yol açacak dijital altın fantezisi olarak görüyorlar. Bunlardan biri Emrah Irzık'ın konuk yazar olduğu bir sitede yayınlanan makalesi. Yazının ana fikri şu cümlede:
"İddiam, Bitcoin'in (ve genel olarak kripto paraların) tehlikeler barındırsa da özünde devrimci nitelikte bir teknoloji değil, A'dan Z'ye kusurlu, uç sağ bir ekonomik teoriye dayanan ve pratikte haksız kazanç elde etmeye odaklı olarak işleyen bir toplumsal ziyan ve zarar mekanizması olduğudur." Bitcoin altın değildir, onun gibi kullanım değeri yoktur diyor. Ki bu kâğıt üzerinde doğru. Altın küresel bir geçer akçedir, çünkü ilk çağlardan beri kullanım değeri yüksek diyor, bu da doğru.
Ulusal para birimleri de, kendi ulus devletlerince büyük türbülanslar geçirse bile var olur, çünkü 'pula dönüşse' dahi en azından devlet açısından vergilerde bir kullanım değeri vardır görüşünde. Bitcoin'in bir devleti de yok, kim koruyacak demeye getiriyor.
Kim olacak, söyleyelim: Ulus devletlere karşı mücadele veren küresel sermaye odakları. Onlar Bitcoin'in büyük bir fırsat oluşturmuşken öylece çekip gitmesine izin vermezler. Onu tamamen batırmazlar. Bu, nihayetinde eğer bir Ponzi Oyunu ise bile daha büyük bir spekülatör güç (aklıma nedense spekülatif masonluğu benimseyen küreselci localar geldi) tarafından değeri maksimum seviyeye eriştikten sonra, nihai platosundan düşüşe geçip (Gerçi pandemi gibi platoya da erişmiyor, sürekli inişli çıkışlı dağlık bölgelerde çünkü) o dönemde dip yaptığında satın alınır.
O arada batan batacaktır. Çıkan da çıkacaktır.
Ne olursa olsun, şu konjonktürde kendi başına bir değer üretmediği halde Bitcoin'in kısa, orta, uzun vadeli yatırım aracı olarak işlem gördüğü izahtan vareste.
Eski kuşakların; Bitcoin için "Elime almadığım şeye inanmam" demeleri de, yalnızca dijital soyutlama melekeleri yeni kuşaklar kadar hızlı gelişmediği için değil.
Bu yüzden koin yerine sarkastik biçimde 'koyun' diyen büyüklerimiz var. Bunu, farkında olarak veya olmayarak para koyma kelimesiyle cinaslı kullandıklarından da eminim.
Ona kalırsa, bankada da para veya altın da sayı olarak duruyor, ama onun bir güvencesi var. Güvence Bitcoin'de de oluştu artık. Hiçbir küresel, güç bu saatten sonra, doların hegemonyasını kıracak en büyük para birimini öylece kaldırıp çöpe atmaz.
Şu nüans da çok önemli: Üretilmesi öngörülen nihai 21 milyon Bitcoin'in 18.7 milyonu, yani yüzde 90'a yakını halihazırda üretilmiş vaziyette. Bitcoin'in en büyük avantajı, sınırlı sayıda olması. Bugün toplam 7 bin 375 kripto para var ve çoğu elenecek. Kalanları da büyük bankalar alacak.
Piyasadaki Bitcoin zengilerine de bir bakalım. Kripto para borsası FTX'in kurucusu Sam Bankman-Fried'in şirketinin değeri 18 milyar dolar.
Coinbase'in sahibi Brian Armstrong'un şirketinin değeri 11,5 milyar dolar.
Chris Larsen: 6 milyar dolar.
Cameron and Tyler Winklevoss: 4.3 milyar dolar ile dördüncü ve beşincilikte kafa kafaya.
Fred Ehrsam: 3.5 milyar dolar.
Jed McCaleb: 3 milyar dolar.
Bu isimler haricinde Elon Musk, Kanye West ve Mike Tyson gibi ünlü isimlerin de yüksek miktarda BTC yatırımı olduğunu hatırlatalım.
Bu arada Aralık 2020 verilerine göre en çok Bitcoine sahip kurumlara da bir bakalım.
Satoshi Nakamoto'nun (Grup sayıyoruz, çünkü kim olduğu bilinmeyen biri. Tek kişi idiyse bile öldüğü düşünülüyor) yaklaşık 69 milyar dolar değerinde BTC'si var. Bulgaristan devleti: Bulgar polisi, 2017 yılında ülkedeki bir suç örgütüne baskın yaptı ve çok sayıda BTC ele geçirdi, böylelikle iddiaya göre Bitcoin zengini devlet haline geldi.
Winklevoss ikizleri: İlk Bitcoin milyarderleri. Piyasadaki toplam BTC'nin yüzde 1'ine sahipler.
Bitfinex: Listede dördüncü sırada. Müşterilerine soğuk cüzdan (flash diskle ile taşınabilir) hizmeti de verdiği için avantajlı. Soğuk cüzdan, internet olmadan da varlığınızı garanti altına aldığı için önemli. Tabii internet çökse 'kim kime dum duma' vaziyeti olur, o ayrı mesele.
FBI: Evet yanlış okumadınız. Amerikan Federal Soruşturma Bürosu, listenin beşinci sırasında. Zira onlar da Bulgaristan devleti gibi bir operasyonda ele geçirdiği BTC'leri elinde tutmaya devam ediyor.
'DÜNYANIN BÜTÜN BALİNALARINA KARŞI BİRLEŞİN!'
Rakamlar hariç biraz spekülatif bir yazı oldu kabul ediyorum, ama zaten spekülatif bir konudan bahsediyoruz. Yazının başlığındaki ana fikre dönerek toparlayayım: Marx; herhalde üretim ekonomisinin gücünü en fazla bilen, yazan düşünür olarak 'çok iyi bilinen bir zincir' üzerinden fiyatı spekülatif biçimde oluşan bir değerin piyasayla etkileşeceğini 19. Yüzyıl'ın ikinci yarısında da görüyordu. Yani Marx bile piyasanın varlığını kabullenmişti.
Marx, Bitcoin'in, dijital resimlerinde görüldüğü gibi göz alıcı, cezbeden, bir dijital altın olamayacağını örnekleriyle açıklasa bile bunun bir küresel para birimi olabileceğini de kabul edebilirdi.
Ve daha önemlisi; bu defa Fransız Devrimi'nin tersine ulus devletlerin kuruluşuna değil, devletler üstü birleşik bir güç merkezinin oluşumuna çalışan küresel sermayeye karşı Bitcoin'in, takas değeri ekseninde proletarya sınıfı için de bir geçer akçe haline gelebilmesini devrim ve proletarya diktatörlüğüne giden yolda avantaja çevirmeye bile çalışabilirdi!
"Dünyanın bütün küçük balıkları, balinalara (Kripto para piyasasında dev yatırımcılara verilen metaforik isim) karşı örgütlenin" de diyebilirdi. İktisat, ne de olsa hayatta kalmanın da, hatta genellikle bunun için savaşmanın da bilimidir. Kapitalist değil, Marksist iktisat bile olsa…