Türkiye'nin en iyi haber sitesi
FERHAT ÜNLÜ

Bir gizli servisin tereddüdü

31 Mayıs pazartesi akşamı Kırgızistan'ın başkenti Bişkek'in Oktyabrsky semtinde Maldibayeva Caddesi'nde bir araç durduruldu. Lexus 470 marka bu araç, önceleri Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) Kırgızistan İmamı olan ve sonradan Orta Asya İmamlığı'na 'terfi eden' Orhan İnandı'ya aitti.

Söz konusu araç, saatler sonra sabaha karşı saat 04:20 sularında kapısı açık ve lastiği patlamış halde polis tarafından bulundu. İnandı'nın son olarak saat 21:00'de görüşme yaptığı telefon dâhil olmak üzere iki telefonu aracın içindeydi. Önemli detaylardan biri, olay ânına kadar araç içi kamera görüntülerinin mevcut olması, ancak sonrasındaki görüntülerin silinmiş olmasıydı.

Kırgız polisi, İnandı'ya ait aracı incelemek ve gizemli (!) olayı çözmek üzere 'deneyimli müfettişlerden oluşan bir soruşturma-operasyon grubu' oluşturdu. Hâlbuki İnandı'nın aracını durduranlar, Kırgız Gizli Servisi Gosudarstvenniy Komitet Nasyonalnoy Bezopasnosti'ye (GKNB), yani Devlet Milli Güvenlik Komitesi'ne mensup kişilerdi. Yani ortada bir operasyon varsa da bu, Kırgız Servisi'nin yürüttüğü bir operasyondu.

31 Mayıs'tan beri kayıp olan Orhan İnandı'nın bulunması için karısı Reyhan İnandı'nın öncülüğünü yaptığı bir uluslararası kampanya başlatıldı. Ülkedeki bilumum FETÖ'cülerin iştirak ettiği ve başka ülkelerdeki FETÖ'cülerin de sosyal medyadan destek verdiği bu kampanya, Türkiye'yi karalama kampanyasına dönüştürüldü. Reyhan İnandı, Avrupa menşeli medya kuruluşlarının da aralarında bulunduğu basın organlarına verdiği demeçlerde eşinin can güvenliğinden endişe ettiğini, ona işkence edilmesinden kaygı duyduğunu falan söylüyor.

FETÖ'cüler de Türkiye Cumhuriyeti'nin Bişkek Büyükelçiliği önünde toplanıp, "Orhan Bey nerede?", "Orhan İnandı nerede?", "Bulunsun" yazılı pankartlarla eylem yaptılar.

Bu hafta Üç Boyutlu Portre'de bu son olayın aslını, bilinmeyenlerini anlatacağım.

FETÖ'cüler, eylem için özellikle Türkiye Büyükelçiliği'nin önünü seçtiler. Burada amaç, sanki Cemal Kaşıkçı hadisesinin bir benzeriyle karşı karşıya imiş izlenimini yaratmak. Bu kara propagandanın sonuç vermeyeceğini kendileri de biliyor aslında.

Türkiye, Suudi Arabistan gibi bir 'kabile devleti' değil. Milli İstihbarat Teşkilatı'nın dünyanın farklı ülkelerindeki FETÖ'cüleri yakalayıp getirdiği biliniyor, evet. Ancak ülkemizin geleneğinde terör suçlularını yurtdışında infaz etmek gibi bir yöntem yok, asla olmadı. FETÖ'yle mücadelenin beynelmilel düzlemde başladığı 2016 sonrasından bu yana yurtdışından 100'ün üzerinde FETÖ'cü getirildi, bunların çoğu üst yönetici kategorisindeki mahrem imamlardı. Yakalanan ya da o ülkenin gizli servisiyle işbirliği içinde teslim alınan her imam, ülkemize getirildi ve yargı önüne çıkarıldı.

TALİMATI KENDİ CUMHURBAŞKANLARI VERDİ

Orhan İnandı, Maraş Andırınlı. 15 Temmuz darbe girişiminin mimarı Adil Öksüz'ün hemşerisi. Daha önce bu köşeyi okuyanlar Orhan İnandı ismine aşinalar. 6 Eylül 2015'te yazdığım 'Gülenizm'in Orta Asya stratejisi' başlıklı yazıda Orhan İnandı'nın Kırgızistan faaliyetlerini şu cümlelerle anlatmıştım:

"Kırgızistan'da uzun yıllardır ve halen tüm okulların başında olan şahıs Orhan İnandı, aslında Fethullah Gülen'in 'Asya İmamı'dır. Kırgız Devleti ile irtibatlı olan esasen odur. Büyükelçiden hiçbir farkı yoktur. TC Devleti de bu şahıs üzerinden Kırgız yönetimi ile irtibat kurmaktadır.

Bu kısa girizgâh, yaşamı ve hatta ölümü hâlâ gizemini koruyan eski MİT mensubu Kâşif Kozinoğlu'na atfedilen mektupların birinden alıntı. Bu mektuplarda yanlış bilgilerin yanı sıra doğru bilgiler de yer alıyor. Ve yukarıdaki alıntıda sözü geçen Orhan İnandı'nın Kırgızistan'daki etkinliğiyle ilgili bilgiler ikinci gruba giriyor.

Kırgızistan'daki cemaat okullarının vakfı olan Sebat Vakfı'nın Başkanı Orhan İnandı'nın ülkedeki etkinliği halen devam ediyor. İnandı, son olarak 28 Ağustos Cuma günü saat 14:00 sularında Kırgızistan'ın İstanbul Başkonsolosluğu'na gelmiş ve Başkonsolos Renat Tuleberdiev ile görüşmüş. Tuleberdiev, tıpkı Amerika Birleşik Devletleri'ndeki Kırgızistan Büyükelçisi Kadir Toktogulov gibi cemaat okullarından yetişme. Ve Kırgızistan dışişleri bürokrasisi içinde Bişkek Hükümeti'nden çok Gülen Örgütü namına çalışan bir isim. Bir başka deyişle Gülen Örgütü'nün Kırgızistan içinde, Bişkek'e rağmen kurduğu 'Paralel Devlet'in temsilcilerinden biri. Bunu anlamak için Tuleberdiev'in eğitim vizesi politikasına bakmak yeterli.

Gülencilere ait Kırgızistan'daki Sebat Vakfı'nın toplam 21 okulu ve hali hazırda 9 bin 36 öğrencisi var. Sebat okullarından mezun olanların sayısı ise 12 bin 468.

Sebat Vakfı'nın okulları Tokmok Sebat Lisesi'nde öğrencilere eşek eti yedirme skandalıyla da gündeme geldi. Eşek eti yedirme ile ilgili iddialar, devlet televizyonu KTRK'nın muhabirlerinin konuyu 24 Şubat'ta TV ekranlarına taşımalarıyla başlamış. Hatta skandalın patlak vermesinden sonra Sebat okullarının kapatılması önerileri bile ortaya atılmış. Öneriyi getiren de Ata Jurt Partisi'nin milletvekili Cıldızkan Coldoşeva. Ancak sonra okulda zehirlenen 57 öğrencinin zehirlenmesine yol açan maddenin peynirde bulunan Stafilokok olduğu iddia edilmiş." (Ayrıntılar için bkz: https://www.sabah.com.tr/yazarlar/pazar/ferhat-unlu/2015/09/06/gulenizmin-orta-asya-stratejisi)

Bu uzun alıntıdan da anlayacağınız üzere Orhan İnandı, Fetullahçı Terör Örgütü'ne ait Sapat Okulları'ndan sorumlu isimdi. Eski adı Sebat olan Sapat Eğitim Kurumları, 2 Mayıs 1992'den beri Kırgızistan'da faaliyet gösteriyor. Okullar, 15 Temmuz 2016 hain darbe girişiminden bir yıl sonra Kırgız devletine devredildi ve adını da Sapat olarak değiştirdi. Sapat'ın Kırgızistan'da 100 milyon doları aşkın mal varlığının olduğu tahmin ediliyor. Türkiye, Bişkek yönetiminden FETÖ'ye ait olduğu bilinen okulların Maarif Vakfı'na devredilmesini istiyor. Afrika'daki pek çok okul Maarif Vakfı'na devredildi, ancak Kırgızistan henüz bu yönde bir karar da almadı.

Kırgızistan eskiden beri FETÖ'nün etkin olduğu bir ülke. Öte yandan Türkiye'yi model alan da bir ülke. Parlamenter sistemlerini, olduğu gibi bizden almışlar, hatta kanunlar bile bizimkinin hemen hemen aynısı… Ancak Türkiye, Cumhurbaşkanlığı sistemine geçtikten sonra onlar da referandumla başkanlık sistemine döndüler. Ve Sadır Caparov başkan seçildi.

Önemli nüanslardan biri şu; Caparov, Türkiye'den siyasi destek alamazsa -ki bu da FETÖ'yle mücadele konusunda Türkiye ile işbirliği yapmasına bağlı- önümüzdeki ekim ayında bir tür sivil darbe girişimiyle karşı karşıya kalabilir. Rakiplerinin siyasi ve bürokratik kadrolarında da FETÖ etkisi belirgin.

Bu yüzden Caparov'un

-Ankara ile işbirliği yapmak koşuluyla- iktidarda kalması FETÖ mücadelesi açısından Türkiye'nin lehine bir durum.

FETÖ'CÜLER YÖNETİME BASKI YAPIYOR

Kırgızistan'ın FETÖ'nün üssü olduğunun sayısız göstergesi var. Sırf Orhan İnandı'nın bile çeyrek asırdır bu ülkede örgüt adına eğitim faaliyetlerinde bulunması ve imamlık yapması bunun göstergesi. Türkiye, Kırgızistan'ın Orta Asya'daki önemli FETÖ üslerinden biri olmasından rahatsız. Bu rahatsızlık, müteaddit defa diplomatik ve istihbari kanallar üzerinden Bişkek'le paylaşıldı.

Kırgızistan Cumhurbaşkanı Sadır Caparov'un önümüzdeki günlerde -tam tarih de verelim 8-10 Haziran arasında- ülkemizi ziyaret etmesi planlanıyor. Türkiye, 1995 yılında Kırgızistan'a yerleşen, 2010'da Kırgız vatandaşlığına geçen ve FETÖ'nün terör örgütü addedilmesinden sonra Türkiye'ye gelmek için birkaç defa lobi faaliyeti yürütüp, ardından örgüt baskısıyla bu kararından vazgeçen İnandı'yı resmi olarak arıyor. İnandı, İçişleri Bakanlığı'nın arananlar listesinde yeşil kategoride yer alıyor. Bu yüzden Kırgızistan'ın, Cumhurbaşkanlığı seviyesinde bir ziyaret öncesinde Orhan İnandı'yı Türkiye'ye iade etmek istemesi şaşırtıcı olmaz. Caparov'un, 31 Mayıs'tan önce "İnandı'yı bulun" talimatı vermiş olması da…

Ancak Kırgız Cumhurbaşkanı, olayın kendi bürokrasisi tarafından ifşa edilmesi yüzünden zor durumda kaldı. FETÖ'cüler İnandı konusunda Kırgız yönetimi üzerinde baskı kurmaya çalışıyorlar. Orhan İnandı'nın eşi Reyhan İnandı'nın açıklamalarının satır aralarında bunun mesajları var. Şu cümleler bile başlı başına bunun kanıtı:

"Benim endişem eşimin Türk makamları tarafından rehin tutulması veya tutsak alınması. Kırgız vatandaşlığı 2010 yılında alınmıştır. Buna rağmen, Türkiye'ye deport edilmesinden endişe duymaktayım. Biz 1995 yılının Eylül ayından itibaren Kırgızistan Bişkek'te Sebat eğitim kurumlarında vazife yapmaktayız. Kırgız makamlarından, halkından ve gençlerinden tek talebim bu süreçte bize destek olmaları. Eşimin bu süreç içerisinde Kırgızlarla gönül bağı kurduğuna eminim. Bu sebeple Kırgız devletinden eşime sahip çıkmalarını istiyorum."

İnandı, eşinin Türkiye'ye götürülmüş olabileceği iddiasını da ortaya atıyor. Bu da doğru değil. Doğru olsa İnandı'nın Türk bayrağı önünde fotoğrafları basına verilmiş olurdu, biz de gazetelerden okur, televizyonlardan izlerdik.

Fethullah Gülen'in yeğeni Selahaddin Gülen de geçtiğimiz günlerde Milli İstihbarat Teşkilatı operasyonu ile vaktiyle Abdullah Öcalan'ın da yakalandığı Kenya'dan ülkemize getirildi. Bu önemli gelişme haber oldu bildiğiniz üzere.

FETÖ, KIRGIZ BÜROKRASİSİNDE ETKİN

FETÖ'cüler, Orhan İnandı olayıyla ilgili kara propaganda faaliyetlerine büyük önem veriyorlar.

Zira Kırgızistan, onların Orta Asya'daki en güvenli üslerinden biri. Bir başka deyişle Kırgızistan, örgüt için 'Adriyatik'ten Çin Seddi'ne Amerikan rüyasının merkezi'.

İlk suçlu iadesi gerçekleşirse bunun devamının da geleceğini biliyorlar.

FETÖ'nün Kırgızistan bürokrasisinde çok etkili olduğu, İnandı'nın sorumluluğundaki okullardan mezun olan pek çok Kırgız bürokratın Bişkek'te etkin konumda olduğu da bir sır değil. İşte bu etkinlik sayesinde Caparov'un talimatını verdiği operasyon, Fetullahçı Terör Örgütü'ne sıcağı sıcağına haber verildi.

Komplo ürettiğimi düşünmeyin, ama görüştüğüm kaynakların verdiği bilgilerden anladığım kadarıyla Kırgız Servisi içindeki bir kanat, Cumhurbaşkanı'nın talimatını uygulamaya çalışırken, diğer kanat operasyonu ifşa etti. Tacikistan'la son çatışmasında Rusya ve Çin'den bir destek göremeyen Kırgız Cumhurbaşkanı ise yüzünü Türkiye'ye dönmek istiyor. Ancak kendi devleti içindeki derin FETÖ'cü unsurlar bunu engelleme çabasında.

Kırgızistan Cumhurbaşkanlığı'nın sitesinde, "Devlet başkanı, kolluk kuvvetlerine Kırgızistan vatandaşının nerede olduğunu belirlemek için gereken arama önlemleri alma talimatı verdi" cümlesinin yer aldığı bir açıklama konuldu. Ülkenin İçişleri Bakanlığı da İnandı'yı bulmak için arama çalışması başlattı. Bu durumda kendilerinin yürüttüğü operasyonun kontr-operasyonunu başlatan bir konuma düştüler.

Kırgız medyası da devletlerinin FETÖ konusundaki kararsızlığını zaman zaman eleştiren haberler yapıyor. Ülke medyasında FETÖ'nün faaliyet alanları, varlıkları, devlette kadrolaşma yöntemleri haber ve köşe yazısı konusu oluyor. Maydan adlı gazete geçenlerde 'FETÖ okulları mankurt fabrikası' başlıklı bir makale bile yayınlandı.

Aramızda suçluların iadesi anlaşmasının bulunduğu Kırgızistan, FETÖ'cülerin Türkiye'ye iadesi konusunda sicili parlak bir ülke değil. Geçen yıl Sapat liselerinde çalışan Senan Yılmaz ve Sancar Abdulhakim adlı iki örgüt mensubu, Kırgız mahkemesinin iade kararına rağmen Türkiye'ye verilmedi.

FETÖ'cüler karşı davalarla emsal teşkil edebilecek iadelerin önüne geçmeye çalışıyorlar. Bu iki FETÖ'cü, en son Kırgız Gizli Servisi'nin gözetimindeydi. Henüz iade edilmiş değiller, edilmiş olsalar Türk medyasında haber olurdu.

On bir bin vuruşu aştık… Toparlarsak… Peyami Safa, Bir Tereddüdün Romanı adlı eserinde, nazariyede kuşkuculuğun ve tereddüdün başarı için gerekli olduğunu, ancak ameliyedeki, yani pratik hayattaki tereddüdün başarısızlıkla sonuçlanacağını söyler. İstihbarat da teoriden ziyade pratik bir iş olduğuna göre Kırgız Servisi ve giderek Kırgız devleti FETÖ konusunda tereddüt ettikçe başarısızlığa mahkûm olacak demektir.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA