"Küçükler büyüklerin üstesinden geliyorlar. Nil sıçanı timsahı, kılıçbalığı balinayı öldürüyor, kitap da yapıyı öldürecek."
Victor Hugo'nun, 1831'de yazdığı Notre Dame'ın Kamburu'nda başpiskopos Dom Claude Frollo karakterine söylettiği bu sözler 2019'daki yangının kehaneti değildi elbette. Yazar, genel anlamda, dönemin başat eğlence kaynağı olan romanın; mimariyi geçeceğini, belki özel anlamıyla da kendi romanının görkemli gotik katedralin şöhretini geride bırakacağını öngörmüştü.
İlk basıldığında, Hugo'nun başyapıtı Sefiller kadar hızlı olmasa bile kapış kapış giden Notre Dame'ın Kamburu, 15 Nisan'daki yangından sonra yeniden best-seller oldu.
Roman, ilk çıktığında binlerce turistin Paris'e gelmeye başlaması üzerine katedralin restore edilmesine vesile olmuştu. Dünyanın canlı yayında izlediği büyük yangının olduğu altı gün önce Mescid-i Aksa'nın güneybatı kısmında bulunan Mervani Mescidi bölgesindeki kabinde de yangın çıkması sabotaj, kundaklama, komplo iddialarına zemin hazırladı. Hatta Türkiye'de Ayasofya'nın etrafındaki güvenlik tedbirlerinin artırılması istendi.
Paris sokaklarının kan gölüne döndüğü, mazgallardan oluk oluk kan aktığı Fransız Devrimi'nde fazla zarar görmemiş, İkinci Dünya Savaşı'nda bile ayakta kalmış Notre Dame Katedrali'nin yanmasını 'küreselci paganların' Katolik Hristiyanlığa saldırısı olarak yorumlayanlar oldu. Olay; Fransız savcılığı ve polisine göre restorasyon sırasında meydana gelen bir kısa devre kazası, Alman radikal sağcılarına göre ise Hristiyanlığa karşı bir komplo.
MOLAY'NÜN İDAM EDİLDİĞİ YER
Yangının bir komplo olup olmadığı bilinmez ama Notre Dame'ın 900 yüzyıllık mazisini, tarihin bazı büyük komplolarıyla ilişkilendirmek mümkün. Yapının inşaatına başlandığı zamanlarda Tapınak Şövalyeleri yeni ortaya çıkmış ve gücünü artırmaya başlamıştı. İnşaat, ilk Tapınakçı üstadı Huge de Payens'in ölümünden yirmi yedi yıl sonra (1163'te) başladı.
Bugün katedralin bulunduğu yerde Milattan Sonra dördüncü yüzyılda bir Roma şapeli varmış. Bu şapel, Paris Piskoposu Maurice de Sully'nin talebiyle yıkılmış. Kral VII. Louis'nin hükümdarlığı döneminde başlayan Notre Dame inşaatının temel taşını Maurice de Sully'nin mi, yoksa Papa 3. Alexander'ın mı koyduğu tartışma konusudur. Fakat her ikisinin de projenin hayata geçmesi için çok çaba gösterdiği tarihçilerin üzerinde mutabık kaldığı bir gerçek.
Eserin, Haçlı Seferleri için Ortadoğu'ya geldiklerinde Suriye'deki bir kiliseyi gören ve buradan esinlenerek gotik mimari tarzını üreten Hristiyan mimarlar tarafından yapıldığı söylenir. Notre Dame'a ilham verdiği (Adı Kutsal Bakire, Meryem Ana anlamına geliyor) söylenen kilise ise 2011'de Suriye İç Savaşı'nın başladığı İdlib'teki Kalb Lovze Kilisesi. (Bu yüzden Notre Dame'ın ön cephesinin Kalb Lovze Kilisesi'ni andırdığı belirtiliyor.)
Bu kilise Reyhanlı'ya sadece beş kilometre mesafedeki bir Dürzi köyünde yer alıyor. Beşinci yüzyılda yapılmış. İç savaşta zarar görmemiş, ancak yine de restorasyona ihtiyacı var tabii.
1345'te inşaatı biten Notre Dame, daha inşaatı bitmeden 1314'te Île de la Cité'de yakılarak idam edilen Molay'nün ölüm ânına tanıklık eder. Burayı mimleyelim. Zira yaklaşık beş yüz yıl sonra 1789'daki devrimin ardından Concorde Meydanı'nda Kral 16. Louis giyotinle idam edildiğinde kalabalıktaki Jakobenlerden birinin (muhtemelen Masondu) "Jacques de Molay! İntikamın alındı" dediği söylenir.
Yangın da bir intikam mıydı, intikamsa neyin intikamıydı bilinmez. O dönemde
ulusçuluğu temsil eden burjuvazinin şimdi küreselleşmiş versiyonunun Hristiyanlığın sembolik mabedini neden hedef seçmiş olabileceğine esaslı bir açıklama getirilmiş değil.
DEVRİMDE ERİTİLİP TOP YAPILAN ÇAN
Notre Dame Katedrali'nin Batı Cephesi, merkezinde yer alan Batı Gül penceresi etrafında şekillenmiş. Bu gül penceresinin merkezinde ise Bakire Meryem ve çocuk heykelleri yer alıyor. Batı Cephesi'nin zemini, gül pencerenin altında yer alan üç taç kapıdan oluşuyor. Bu taç kapıların üzerinde ise Yahudi Krallarının heykelleri var. Güney Gül penceresinin ortasında ise bir İsa tasviri yer alıyor. Bakire Meryem ve Eski Ahit'ten tasvirler içeren Kuzey Gül penceresi ise 21 metre yüksekliğinde.
Notre Dame Katedrali yılda ortalama 13 milyon ziyaretçi alıyor. Paris'e gittiğinizde Eyfel ve Louvre'dan daha fazla buraya akın olduğunu görürsünüz.
Victor Hugo'nun romanından yayınlanmasından sonra yapı, 1864 yılında 23 yıl sürecek bir restorasyon sürecine girdi. Bu restorasyon çalışmalarını Eugene Emmanuel Viollet le-Duc yürüttü. Bu yüzden Katedral'in başat çanının adı Emmanuel. Katedralin güneydeki kulesinde13 ton ağırlığındaki bu çanın (Quasimodo'nun çaldığı çan) yalnızca tokmağı yarım ton ağırlığında.
Dökümü 1680-82 yıllarında yapılan Emmanuel Notre Dame'ın en eski çanı.
Bunun haricinde sekiz adet kuzey kulesinde, yedi adet de ok olarak adlandırılan bölümde çanlar bulunuyor. Güney kulesinde bulunan Marie adlı çan ise Fransız Devrimi'nden sonra top yapılmak üzere eritilmiş. (Altı gün önceki yangında çan kulesi tamamen yok oldu.)
Hugo'nun 15. yüzyıl Paris'inde 11. Louis döneminde geçen romanında bu çanı çalan bir zangoç olan Quasimodo, çirkinliği ve kamburluğu sebebiyle kimse tarafından sahiplenilmeyince rahip tarafından evlat edinilmiştir. Bu karakter, Yeşilçam'ın 'Çirkinler de Sever konsepti'ne uygun olarak çingene kızı Esmeralda'yı görünce ona âşık olur.
Bu arada metnin başında atıf yaptığımız Başpiskopos Dom Claude Frollo da Esmeralda'ya âşıktır. Frollo bir entelektüeldir, simya ile ilgilenir. Esmeralda'ya duyduğu çekim dönemin bilim ve din adamı için bir istisnadır, bu istisnayı da keşfetmek ister. Esmeralda ise Yüzbaşı Pheobus'a âşıktır. Hikâye bu eksende gelişir ve herkes 'kaybeder.'
Roman, pek çok kez müzikal, sinema filmi ve televizyon filmine uyarlandı. The Hunchback adlı bir televizyon filmi versiyonunda Esmeralda'yı Salma Hayek oynamıştı. Esmeralda rolü, aslında gençliğinde Monica Bellucci'nin de oynayacağı türden bir roldü.
BURJUVAZİNİN ATASI: TAPINAKÇILAR
Fransız Devrimi'nin yapıya etkileri, burjuvazi ve Tapınak Şövalyeleri'yle devam edelim: Burjuvazinin, kendi sınıflarının erken dönemdeki ataları diyebileceğimiz Tapınakçıları rehber kabul ettiğinin pek çok emaresi var. Tapınakçılar, Fransız Devrimi'nden beş yüz yıl önce büyük parasal güce erişmiş ve bunu siyasi güce dönüştürmek istemişlerdi. Bu yüzden tıpkı burjuvazi gibi aristokrasiyi devirme ve kiliseyi geriletme riskine binaen yok edildiler. Bu bir 'erken doğum' ölümüydü.
Burjuvazi ve Fransız Devrimi'nin öncüsü Jakobenler, Notre Dame Katedrali'nden pek hazzetmezlerdi. Katolik Hristiyanlığın merkezlerinden biri olması aristokrasinin yanı sıra Papalığa da karşı olan seküler Jakobenleri rahatsız ediyordu. Fransız Devrimi'nde idamlar, Papalık döneminde olduğu gibi Notre Dame'ın önünde değil, yeni merkez Concorde Meydanı'nda yapıldı.
Notre Dame, devrim döneminde ihmal edilmekle kalmadı, horlandı. Öyle ki katedraldeki Yahuda ve İsrail'in 24 kralının heykelinin kafası, heykeller Fransız krallarına ait olduğu sanıldığı için koparıldı. Kralın giyotinle idam edilmesi yetmemiş olacak ki Jakobenler, son Tapınakçı'nın intikamını heykellerden de aldılar! (Hugo Fransız Devrimi'nde horlanan yapının itibarını romanıyla iade etmiş oldu.)
Notre Dame yangınında komplo var mı orası meçhul. Olmasına gerek de yok, çünkü yapının mazisi zaten başlı başına bir komplo.