15 Temmuz hain darbe ve iç işgal girişiminin Türkiye tarihindeki diğer darbelerden pek çok farklı yönü var. Bunlardan biri, Fetullahçı Terör Örgütü'nün, personel yetersizliğinden ötürü darbeyi hava kuvvetleri ve ondan daha fazla kara havacılık eksenli olarak hayata geçirmeye çalışmış olması.
Kara havacılık, 15 Temmuz'un nirengi noktası. Çünkü artık herkes biliyor ki, bu menfur kalkışmada askeri araçların çoğu, helikopterler başta olmak üzere ilk olarak kara havacılık tarafından kullanıldı. Cumhurbaşkanlığı Külliyesi, Genelkurmay Karargâhı ve Milli İstihbarat Teşkilatı (MİT) binası kara havacılıkta görevli FETÖ'cü subayların kullandığı helikopterler tarafından ateş altına alındı. Bu subaylar Türkiye'deki dört ayrı kara havacılık üssünü kullanarak darbeye katıldılar.
Şimdi bu FETÖ'cü subayların çoğu, şairin deyişiyle, her şey hepimizin gözünün önünde yaşandığı, kimin bu büyük cürüme karıştığı kamera kayıtları ve güvenilirliği test edilmiş tanık ifadeleriyle sabit olduğu halde aklımızla alay edercesine "Biz darbeye katılmadık" diyorlar, diyebiliyorlar. Şener Şen'in meşhur "Yaz kızım" repliğindeki yüzsüzlüğün fersah fersah ötesini sergileyebiliyorlar.
Ama işte '15 Temmuz'un havadaki şifreleri'ni çözmemize olanak sağlayan kara havacılık iddianamesi bütün bu inkârları geçersiz kılıyor. Bu hafta Üç Boyutlu Portre'de tam 2489 sayfalık bu iddianameden ayıkladığım bazı kısımları paylaşacağım. İddianamede çoğu kara havacılık, dolayısıyla helikopter pilotu olan tam 155 şüpheli bulunuyor. Bu şüpheliler arasında darbeyi MİT'e ihbar eden Binbaşı O. K.'nın o gece birlikte hareket edeceği Murat Bolat ve Deniz Aldemir de var. 16 Aralık 2016'da bu köşede anlatılan Hayalet Adam (H. A.) kodlu subayın ifadeleri geçtiğimiz günlerde ortaya çıkmıştı.
İSTENEN SONUÇ ÇIKMIYOR
Binbaşı O. K., FETÖ'nün planını deşifre edince süreç tersine dönüyor. Binbaşı'nın ihbarı yaptığı saatten birkaç saat sonra kara havacılıkta hummalı bir darbe hazırlığı başlıyor. İddianameden aktaralım: "15 Temmuz 2016 günü saat 18:00'den itibaren Kara Havacılık Okul Komutanlığı kurs birliği silahlığında hareketliliğin başladığı, silahlığa eylemciler tarafından mühimmat getirildiğinin görüldüğü, saat 18:37'de Kara Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Salih Zeki Çolak'ın Kara Havacılık Komutanlığı Karargâhına geldiği ve Tümgeneral Hakan Atınç tarafından karşılanarak makam odasına geçtiklerinin görüldüğü..." Çolak, darbe girişimi ihbarı alınınca teftiş için kara havacılığa gidiyor, ancak bu hamleden istenen sonuç çıkmıyor ve darbe harekâtı başlıyor.
Son olarak darbenin önemli isimlerinden olan Murat Bolat'ın ifadesinden bir cümleyi alıntılayalım: "Ben 'Bu saatte belirlenen hedeflerin hiçbirisini alamazsınız, halk direnir çok kan dökülür' dedim."
Yazının başında belirttiğimiz gibi 15 Temmuz'a karışan herkes, FETÖ'cü olmadığını, darbeye katılmadığını söyleyebiliyor. Katıldıklarını itiraf edenler ise Murat Bolat'ın ifadesinde gördüğünüz üzere "Biz itiraz ettik" diyorlar, utanmasalar "Direndik" diyecekler. Karakolda doğru söyler mahkemede şaşar misali iddianamelerle mahkeme ifadeleri arasındaki çelişkiyi gördükçe insan şunu sormadan edemiyor: "Peki bu darbeyi kim yaptı, uzaylılar mı?" Mecazi manada evet. Çünkü artık tekmil Türkiye kamuoyu biliyor ki FETÖ'cüler dünyadaki bütün ırklardan farklı bir ırk. Yaşamak için başka bedene ihtiyaç duyan ve her girdiği bünyenin şeklini alan uzaylılar gibi...