"Doğa'nın gerçek adı Seher Çağla Demir. (…) 1992'de Marmara Ereğlisi'nde doğup büyümüş. (…) Ereğli, Yunan mitolojisindeki Herakles'ten geliyor. (…) Herakles, yarı tanrı olarak doğmuş, ceza diye verilen tüm görevleri başarmıştır. Prometheus'u sonsuza dek acı çekmek için zincirlendiği kayalıklardan kurtaran da odur. (…) Herakles adı Ereğli'ye dönüşürken Osmanlı egemenliği dönemidir. Tarih bir gün AKP-Saray egemenliğinin en kanlı döneminde adeta mitolojiyi yeniden canlandıracak, Ereğli-Herakles bir kez daha rolünü oynayacaktır."
Yukarıdaki satırlar, HDP Eş Başkanı Selahattin Demirtaş'ın terörist ağabeyi Nurettin Demirtaş'ın 2 Mayıs'ta PKK'nın Avrupa'da yayın yapan gazetesi Yeni Özgür Politika'da yayınlanan yazısından alıntı. Anne karnındaki bir bebeğin de aralarında bulunduğu 37 insanımızın hayatını kaybettiği Ankara Güvenpark saldırısını düzenleyen canlı bomba Seher Çağla Demir'i göklere çıkaran ve Borges'in deyişiyle 'alçaklığın evrensel tarihi'ne şimdiden kaydedilen bir yazı bu.
Diyor ki yazıda, "Doğa, asla bir ölüm ya da intihar eylemcisi olarak tanımlanamaz. (…) DAİŞ'in intiharcılığı ancak Hitlerin yetiştirmesi robot askerlere benzetilebilir."
DAEŞ'in intihar terörü kötü, bizim intihar terörümüz iyi demek istiyor, ama en az DAEŞ kadar insanlık düşmanı olduklarını itiraf da etmiş oluyor. Bir başka alıntıyla devam edelim:
"Avustralya ve çevresi adalarda yaklaşık olarak 50 bin yıldır yaşadıkları tahmin edilen yerli halklara, kökenden gelen anlamında 'Aborjin' deniliyor. (Doğrusu Aborijin. F. Ü.)
Aborjinler inançlarına düş zamanı adını vermişlerdir. (…) Ereğli'nin Seher'i zulme isyan etmiş bir 'Düş Zamanı' insanıydı. Reel zaman, yalanın zamanıyken düş zamanı hakikatin kendisi olmaktadır."
Reel zaman, düş zamanı… Bu kelimeler, ancak beynindeki dopamin seviyesi uyuşturucuyla tavan yapmış ve 'zaman algısı'nı yitirmiş birinin ağzından çıkabilir.
Haşhaşiler'in Lideri Hasan Sabbah da fedailerini cennet düşleriyle kandırıp eyleme göndermiyor muydu. Zaten intihar eylemlerinin kökü de Haşhaşiler'e kadar gidiyor.
IŞİD, örgüt mensuplarını nasıl ki cennet vaadiyle bir ayine dönüştürdükleri intihar eylemlerine yönlendiriyorsa PKK da benzer yöntemlerle bunu yapıyor. PKK'nın, 20. yüzyılda modern dünya dini haline getirilmiş Marksizm'le de bir alakası kalmadı. Örgütlerine ta pagan dönemin titanları, sembolleriyle eleman devşirmeye çalışacak kadar, hatta Pagan dönem öncesi Aborijinlerden, Animizm'den, ilkel dinlerden medet umacak kadar primitifleştiler.
TERÖRÜN ABSÜRT RETORİĞİ
"Doğa fedailiği Zilan fedailiğidir; hiçbir bahaneyle asla lekelenemez olan nilüfer çiçeğidir" diye devam ediyor 'ağabey Demirtaş'. Zilan dediği de Zeynep Kınacı. 1996'da PKK'nın ilk intihar saldırısını düzenleyen kadın terörist.
Demirtaş, yazısını şu tehditle bitiriyor: "Ya durdurun bu kanlı, bu vahşi, bu insanlığın yüz karası soykırım saldırılarınızı ya da Kürdistan gençliğinin tümden Doğalaşmasına şaşmayın!"
Türkiye Gazetesi yazarı Yıldıray Oğur, 9 Haziran'da yazdığı 'Antropolojik bir sorun olarak PKK' başlıklı yazıda Nurettin Demirtaş'ın, yazıyı örgütün potansiyel canlı bombalarına talimat vermek üzere kaleme aldığını belirtiyor.
O talimatı alan teröristlerden biri, geçtiğimiz Salı günü İstanbul Vezneciler'deki intihar saldırısını düzenledi. Saldırının faili L. Ç., tıpkı Seher Çağla Demir gibi robotlaştırıp masum insanları öldürmeye gönderdikleri kadın teröristlerden biriydi. Kadın canlı bombaları 20 Mart 2016 tarihli 'İntihar terörizminin anatomisi' başlıklı yazımda işlemiştim. L. Ç. ile birlikte zaten yüzde 70 olan örgütteki kadın canlı bomba oranı bir ölçü daha arttı.
PKK, Demirtaş'ın yazısındaki gibi mitolojik safsatalarla terör eylemlerine gerekçe üretiyor, insan kaynağı devşiriyor. Terör karanlığının yok edilmesi için örgütün absürt retoriğinin de çökertilmesi gerekiyor. Bu, Kürtlerden başlayarak milletiyle, devletiyle tüm Türkiye'nin görevi.
Demirtaş'ın yazısı, örgütlerde var olduğunu daha önce yazdığım 'kolektif şizofreni' halinin de bir tezahürü. (Dopamin seviyesine bağlı olarak…) PKK da tıpkı FETÖ gibi bu hastalığa düçar olmuş bir örgüt. Ve bütün ileri 'para-şizofreni' hastaları gibi tek anladığı tedavi lisanı da cebir.
İNSAN KAYNAĞI SURİYE'DEN
Terörle mücadelede en önemli ayrıntılardan biri kurumlararası koordinasyon. İstanbul Emniyet Müdürlüğü ile Milli İstihbarat Teşkilatı İstanbul Bölge Başkanlığı arasında terörle mücadele konusunda güçlü bir işbirliği var. MİT TIR'ının 1 Ocak 2014'te Hatay'da durdurulduğu dönemde TIR'ları arattırmayan Hatay MİT Bölge Müdürü yakın bir geçmişte MİT İstanbul Bölge Başkanı oldu.
İki kurumun bilgi paylaşımı, İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı'nın terör saldırılarını soruşturduğu dönemlerde daha da artıyor. İstanbul Emniyeti bu aralar terör konusunda yoğun mesaide. Kimi personel birkaç gün istirahatsiz çalışıyor. Bu da İstanbul'da yeni personele ihtiyaç olduğunun bir göstergesi. Hali hazırda İstanbul'da 35 bin Emniyet mensubu var. Bunlardan 1.000 tanesi terör polisi. Terör şube kökenli İstanbul Emniyet Müdürü Mustafa Çalışkan, personelin tamamının canlı bomba ve diğer terör saldırılarına karşı özel bir eğitimden geçirilmesi talimatını verdi. Ve eğitimlere başlandı.
Şu bilgiyi de ekleyelim: İstihbarat birimlerinin tespitlerine göre örgüt son dönemlerde insan kaynağının bir kısmını PYD denetimindeki Suriye topraklarından devşiriyor. Türkiye; Irak'ta yürüttüğü başarılı hava operasyonlarını, coğrafyası elverişli olduğu için Suriye'de daha kolay biçimde yürütebilir. Bu seçenek devletin ajandasında var. Ancak şimdi değil, orta vadede…