Türkiye'de 2008'den bu yana işlenmiş sekizinci Çeçen cinayeti olan Vahid Edelgiriev suikastında rol aldığı tespit edilen iki Rus ajan geçtiğimiz hafta İstanbul'da yakalandı. Ajanlardan biri, Rusya'da -yani alkolizm sorunu olduğu için alkolizme karşı ulusal mücadele başlatan Devlet Başkanı Vladimir Putin'in ülkesinde- yaygın bir alkol ürününe ismini veren Pyotr Arsenievich Smirnov'un (soy)adaşı idi: Aleksandr Smirnov. Diğer ajanın adı ise Iurii Anisimov'du.
İstihbari açıdan büyük önem taşıyan bu esrarengiz operasyonu ilk yazan gazeteci Habertürk'ten Bülent Aydemir oldu. Habere göre Rus ajanlar, yeni eylem için keşif yapmak üzere Türkiye'ye geldikten sonra, 8 Nisan'da Milli İstihbarat Teşkilatı (MİT) ve Emniyet'in birlikte yürüttüğü operasyon sonucu İstanbul'da yakalanmışlardı.
MİT'in tespitlerine göre iki ajan, son olarak 1 Kasım 2015'te Çeçen muhalif Edelgiriev'i öldürmek üzere Türkiye'de bulunuyordu. Şüpheliler 4 Nisan'da tekrar İstanbul'a geldiler. Araç kiralayıp Yalova'ya geçtiler. Bu arada sürekli izlendiler ve tekrar İstanbul'a döndüklerinde gözaltına alındılar.
Bu operasyona ilişkin bazı ek bilgiler edindim. Öncelikle şu bilgiyi not düşeyim: Edelgiriev'in öldürülmesinden önce Rus istihbaratının sızdırdığı dezenformatif haberler 2012'de Rus basınında yer aldı. Bu haberlerden biri, 26 Şubat 2012'de Rus televizyonu Perviy'de yayınlandı. Haber, Ukrayna'nın Odessa şehrinde sorguya çekilen suikast girişimcilerinin Putin'e bir saldırı düzenleme hazırlığında olduklarını itiraf ettikleri savına dayanıyordu. Haberin Türk basınındaki çevirilerinde Edelgiriev'in ismi yer almasa da Edelgiriev, Rusya'da Putin'e suikast düzenleyecek kişiler biri olarak gösterilmiş ve Ukrayna'da bir intihar bombacısının yanlışlıkla yeleğini patlattığı sırada yanındaymış gibi lanse edilmişti. Bundan üç yıl sonra da 1 Kasım 2015'te İstanbul Başakşehir'de Edelgiriev suikastı gerçekleşti. Cinayet anında silah tutukluk yapmış, Edelgiriev yaralanmış. Bu nedenle öldürücü darbeyi vurmak üzere 'kama' kullanmışlar. Zaten bu yüzden Türk güvenlik birimlerinin operasyonuna 'Kama' adı verildi.
RUS AJANI OLDUKLARI KESİN
İki Rus'un, ülkelerinin gizli servisine çalıştıkları kesin. Çıkarıldıkları mahkemece tutuklanan iki ajan, sorgularında yazılı olmayan temel istihbarat yasası gereği konuşmayı reddetmişler. Biri konuşmuş ama yanıltıcı, çelişkili bilgiler vermiş. Diğeri hiç konuşmamış. Yazılı olmayan bir diğer temel istihbarat yasası gereği Rus gizli servisi SVR de ajanlarını sahiplenmemiş.
Ajanlar, Rusya'nın iç istihbarattan sorumlu, yani FBI muadili teşkilatı FSB (Federalnaya Slujba Bezopasnosti-Federal Güvenlik Servisi) değil de Rus gizli servisi Sluzhba Vneshney Razvedki'nin-SVR'nin (Dış İstihbarat Hizmeti) görevlileri.
Ajanların üzerinde sahte Interpol kimlikleri (Her iki ajan da sahte pasaportla Türkiye'ye giriş yaptı), Rus devlet görevlilerine ait fotoğraflar, flash bellekler, 5 telefon ve Amerikan dolarları ele geçirildi. Flash belleklerde iki Rus'un Türkiye'deki keşif-istihbarat faaliyetlerine ilişkin fotoğraf ve bilgiler yer alıyordu. Ayrıca -ülke ismi vermeyelim- bir Avrupa ülkesinde yaptıkları keşif-istihbarat çalışmalarının mahsulü olan çok sayıda fotoğraf da…
Ajanlar, telefonlarında ve flash belleklerinde yer alan fotoğrafları izah edememişler. Fotoğraflardan anlaşıldığı kadarıyla güvenlik kameralarını ve otellerin gözden uzak kısımlarını tespit edip, görüntülemişler. Ruslar, iki ajanları yakalandıktan sonra, elemanları Interpol kimliği taşıdıkları için Moskova Interpolü üzerinden bilgi almaya çalışmışlar. Bu da dolaylı bir sahiplenme anlamına geliyor.
Ajanlardan biri ifadesinde "Bir yardım kuruluşunun mensubuyuz" demiş. Ancak üzerinden çıkan Interpol kimliğiyle ilgili tatmin edici bir açıklama yapamamış. Ajanlar kendilerine yemek verilirken "Bizi zehirleyeceksiniz" gibi paranoyakça sözler de sarf etmişler.
İmdi… Bu önemli operasyonu Türkiye-Rusya ilişkilerinin düzeltilmesine yönelik istihbari ve diplomatik temaslarla birlikte ele almak gerekiyor. Çünkü bütün parametreler birlikte ele alındığında bu olayın Türkiye-Rusya ilişkilerinin yeniden rayına oturtulmasına bir engel teşkil etmeyeceği, aksine yararlı olabileceği söylenebilir. Neden mi? Biraz açalım: Operasyon, Türkiye'nin, istihbari açıdan ABD'ye karşı olduğu gibi Rusya'ya karşı da bağımsızlaştığını ve ülkesinde bilgisi dışında bir faaliyete izin vermeyeceğini gösteren ciddi bir işaret. (Avrupa ülkeleri ve dünyanın diğer ülkelerindeki Rus suikastlarına karşı böyle bir operasyon yapıl(a)madı.)
Bu bağlamda Türkiye-Rusya ilişkilerinde uzlaşma; Ankara'nın politik, askeri ve istihbari konulardaki kırmızı çizgilerinden taviz vermediği bir noktada olacaktır.
Yoğun gündemde kaybolup giden dört önemli gelişme, iki ülke arasındaki ilişkilerin düzelmesi için altyapı oluşturulmaya çalışıldığının göstergesi. Bu gelişmeler; Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın ABD'de Rusya ile krizi yumuşatacak türden açıklamalar yapması, Rus askeri heyetinin iki hafta önce Türkiye'yi ziyareti, Rus pilotu öldürdüğü söylenen Alparslan Çelik'in tutuklanması ve MİT Müsteşarı Hakan Fidan'ın, görüştüğüm yetkililer tarafından 'ne doğrulanan ne de yalanlanan' Rusya ziyareti bilgisi. (Eğer gittiyse bundan daha doğal bir şey yok. İstihbarat teşkilatlarının bu tür durumlarda devreye girmesi zaten görevlerinin gereğidir.) Rus askeri heyeti, 29-31 Mart arasında İzmir Foça'da konuşlu Amfibi Deniz Piyade Tugay Komutanlığı'nı ziyaret etti ve incelemelerde bulundu. Genelkurmay Başkanlığı'nın internet sayfasında yer alan bilgiye göre, 3 kişiden oluşan Rusya Federasyonu Değerlendirme Ziyareti Timi, Güven ve Güvenlik Artırıcı Önlemlere İlişkin Viyana Belgesi gereği denetimde bulunmak üzere Türkiye'ye geldi.
Heyet buradayken Türk F-16'sının düşürdüğü Rus uçağının pilotunu Suriye topraklarında öldürdüğü söylenen Alparslan Çelik gözaltına alındı. Sonra da çıkarıldığı mahkemece tutuklandı. Çelik, ifadesinde Rus pilotun o bölgeden kendisine bağlı grup ya da farklı bir grup tarafından öldürülmüş olabileceğini, kendisinin kesinlikle ateş etmediğini, ama olaydan sonra komutan olarak o açıklamaları yaptığını söyledi. Alparslan Çelik'in bu ifadesi üzerine savcılık, Rus pilotun öldürülmesi olayında yeterli delil olmadığı için tutuklama istemedi. Ancak Çelik, harp silahı taşımak suçundan tutuklandı.
Bunlar olurken Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan nükleer zirveye katılmak üzere ABD'deydi. Ve orada, Brookings Enstitüsü'nde yaptığı konuşmada "Bölgede yaşanan sorunlar Türkiye-Rusya arasında işbirliğini zorunlu kılıyor" dedi.
ÖLDÜRMEDEN ÖNCE 'TERÖRİST' DEDİLER
Çeçenlere yönelik seri suikastlar, 6 Eylül 2008'de eski Çeçen Komutan, Fenerbahçe kampı sorumlusu Gazi Edilsultanov'un İstanbul Başakşehir'de öldürülmesiyle başladı. Edilsultanov, başından 2 kurşunla vuruldu. Çeçen cinayetleri faillerinin, erişimin kolay olduğu Başakşehir gibi semtlerde, kolay hedef olabilecek kişilere suikast düzenlediği biliniyor.
Edilsultanov'un kendisine tuzak kuran iki kadınla birlikte Başakşehir'e gittiği belirlenmişti. Anglosakson servislerinin Ballı Tuzak (Honey Trap-Kadınla tuzak kurma-) ismini verdiği operasyon yöntemini Ruslar'ın da kullandığı hesaba katılırsa bu şaşırtıcı bir detay değil. Ancak suikastta Rus servisinin parmağı olsa bile Gazi Edilsultanov'un öldürülmesi bir iç hesaplaşmanın sonucu olarak değerlendiriliyor. Bir başka deyişle Rus istihbaratı, Çeçenlerin kendi aralarındaki hesaplaşmaları da kullanarak muhaliflerini ortadan kaldırıyor.
Yapılan istihbari çalışmalar Rus servisinin doğrudan karıştığı suikastlarda lojistik destek bulmakta zorlandığını gösteriyor. Mesela Vahid Edelgiriev suikastında bir hırsızlık şebekesinden tedarik ettikleri eski bir tabancayı kullanmışlar.
Ruslar, güvenlikli sitelerde oturan Çeçenlere yönelik suikastlara girişmekten kaçınıyorlar. Ama Türk Emniyet ve istihbarat birimlerinin uyarılarına rağmen dikkatli davranmayan Çeçenleri hedef seçebiliyorlar.
Devam edelim: Çeçen savaşına katılan İslam Canibekov, 9 Aralık 2008'de eşi ve çocuklarıyla misafirlikten dönerken arkadan başına üç el ateş edilerek öldürüldü. Canibekov, Çeçenistan'a gönderilecek paraları toplayan kişiydi. Net olmamakla birlikte bu cinayet de iç hesaplaşmanın sonucu olarak değerlendiriliyor.
Kafkas Emirliği Dış İlişkiler Sorumlu Yardımcısı Ali Osaev, 27 Şubat 2009'da Zeytinburnu'nda BMW marka bir araçtan inen kişiler tarafından açılan ateş sonucu öldürüldü.
Türkiye'ye gelen Çeçenlere yardım yapan Çeçenistan İçkerya Cumhuriyeti Türkiye Fahri Konsolosu, iş adamı Medet Önlü (Türk basınında yanlış olarak Ünlü diye geçiyor) 22 Mayıs 2013'te Ankara'daki iş yerinde uğradığı silahlı saldırıda hayatını kaybetti. Bu suikast da Rus istihbaratının işi. Ancak cinayet ihalesi, adi suçlara karışmış 'taşeron'lara verildi.
Rus istihbarat servisinin doğrudan gerçekleştirdiği suikastlar ise Zeytinburnu cinayetleri olarak bilinen olay. Osaev'in öldürülmesi sonrası onun yerini alan Berg Hacı Musayev'le birlikte Rüstem Altemirov ve Zaurbek Amriyev 16 Eylül 2011'de Cuma namazı çıkışında Zeytinburnu'nda öldürüldü. Yakalanan iki Rus ajanın, bu olayı gerçekleştiren ekiple irtibatlı olduğu düşünülüyor.
Zeytinburnu suikastında öldürülen üç Çeçen de 2011'de Moskova'nın en işlek havalimanı Domodedovo'da bombalama eylemine karışmakla suçlandı. Haber, 2011'de kavkazcenter.com adlı Rus internet sitesinde yayınlandı.
BU TÜR BİLGİLERİ SIZDIRAN DA RUS İSTİHBARATI.
Çeçen cinayetlerinde Rus istihbaratının parmağı olduğu yönündeki iddialar Bakırköy Cumhuriyet Başsavcılığı'nın hazırladığı iddianameye de yansımıştı. Bu iddianamede cinayetten önce nasıl keşif-istihbarat çalışması yapıldığı ve araç kiralandığı detaylarıyla anlatılmıştı. İddianamede, cinayetleri işledikleri iddia edilen Temur Makhauri, Alexander Zharkov, Nadim Ayupov'un 'tasarlayarak kasten adam öldürmek' suçundan ağırlaştırılmış müebbet hapisleri istenmişti.
Son yıllarda dünyanın çeşitli ülkelerinde Rus servisinin adının karıştığı pek çok cinayet işlendi. Bu cinayetler şunlar:
- Çeçenistan eski Devlet Başkanı Zelimhan Yandarbiyev'in 13 Şubat 2004'te Doha'da bir bombalı saldırıda öldürülmesi.
- Yazılarında Çeçen trajedisini dile getirdiği için hedef seçilen Putin karşıtı Rus gazeteci Anna Politkovskaya'nın 8 Ekim 2006'da öldürülmesi.
- Ramazan Kadirov karşıtı Sulim Yamadayev'in 30 Mart 2009'da Dubai'de öldürülmesi.
- Çeçen trajedisini mahkemelere taşıyan Rus avukat Stanislav Markelov'un 19 Ocak 2009'da Moskova'da öldürülmesi.
- Öldürülen gazeteci Anna Politovskaya'nın haber kaynağı olan insan hakları aktivisti Natalya Estemirova'nın 15 Temmuz 2009'da öldürülmesi.
- Kadirov karşıtı olan ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'ne (AİHM) Kadirov aleyhine başvuruda bulunan Umar İsrailov'un 13 Ocak 2009'da Viyana'da öldürülmesi.
- Putin'e muhalif görüşleriyle tanınan eski Rus ajanı Aleksandr Litvinenko'nun 23 Kasım 2006'da Londra'da zehirlenmek suretiyle öldürülmesi.
PARALEL GİTTİ, İŞBİRLİĞİ ARTTI
Bu arada Paralel Devlet Yapılanması'nın Çeçen cinayetlerini sümen altı ettiğini de yeri gelmişken hatırlatalım. Paralel Yapı'nın Emniyet'te etkin olduğu dönemde terör ve istihbarat şubelerinin, cinayet büronun raporlarında güçlü şüpheli olarak nitelendirilen kişilerle ilgili niçin gerekli araştırm ayı yapmadığı, HTS ve baz istasyonu kayıtlarını neden etraflıca araştırmadığı ciddi bir soru işareti. Paralel Yapı'nın, Çeçen cinayetlerini aydınlatmadığı, aydınlatmak isteyenleri de engellediğini güvenlik ve istihbarat çevrelerinde bilen biliyor. Söz konusu raporlar bende mevcut. Ama bu, başka bir yazının konusu. Şu kadarının bilinmesi önemli: Paralel Yapı gittikten sonra MİT ile Emniyet arasındaki işbirliği arttı. İki Rus ajanın yakalandığı operasyonda MİT İstanbul Bölge Başkanlığı ve İstanbul Emniyet Müdürlüğü koordineli çalıştı.
Türkiye-Rusya ilişkilerine tekrar dönersek... Türkiye, krizin çözümünü sağlamak için hazır. Ancak aynı şeyi Kremlin'in de istemesi ve gerginliği artıracak söylemlerden kaçınması gerekiyor. Putin, geçtiğimiz günlerde bir TV programına çıktı ve Türkiye'nin Güneydoğusu'nda fiilen iç savaş olduğunu söyleyebildi. Bu tür açıklamalar çözüme hizmet etmiyor.
Rusya ile krizin sonlandırılması için yapılacak diplomatik görüşmelerde Ankara'nın elini güçlendirecek epey bilgi, doküman var. Rus istihbaratının Türkiye'deki yasadışı faaliyetlerinin Türk istihbaratı ve emniyetinin başarılı operasyonuyla engellenmesi bunların başında geliyor. 21 yıldır istihbarat üzerine yazıp çizen bir gazeteci olarak söyleyebilirim ki, ilk kez böylesi operasyonlara tanık alıyorum. Ve son olarak kişisel bir tahmin: Eğer Türkiye-Rusya ilişkileri yeniden rayına girerse tutuklu Rus ajanların sınır dışı edilmeleri dahi gündeme gelebilir. Bu esrarengiz öykü nasıl sonlanacak, hep birlikte izleyip göreceğiz.