ALAN MAYDANOZU: Adından tahmin edilebileceği gibi bir maydanoz türü bu. Bazı yerlerde kazayağı da deniyor. Şekli maydanoza benziyor ama tadı anasonlu sanki. Çiğ de yemek mümkün ama kavurması ayrı güzel. Yoğurtlayın.
BEZELYE: Ama top top değil, yaprak yaprak olan. Körpecik sultani bezelye. 'Ce' dedikten az sonra da veda eden, ömrü sadece haftalarla sınırlı olan o ince ve çıtır güzeli fazla hırpalamadan biraz döndürdünüz mü, tamamdır. Büş ya da yoğurt çok yakışır. Zarafette onunla yarışan dereotu da.
CİBEZ: Mart itibarıyla sahne alan cibez, özellikle Ege sofralarının demirbaş baharlıklarından. Marulumsu bir görüntüsü, azıcık haşlandıktan sonra zeytinyağı ve limonla mükemmel bir beraberliği var. Hele sarımsak da girerse devreye, şahlanıyor lezzeti.
ÇOBANÇANTASI: İlkbaharda çıkan kısa ömürlü bir aksesuar. Hindibaya benziyor, börek/gözleme harcına ayrı bir şıklık katıyor. Çantasından amma çok isim çıkarıyor: Acıbici, anababaotu, cıngıldaklıot, dağmarulu, deve mercimeği, itpancarı, itüzümü, keditırnağı, serçegözü... Hepsi o!
DEREOTU: En zarif, en elegan ot o. Baklanın, bezelyenin, kabağın mutlak süsü. Sakalotu ve tarakotu da dendiğini biliyor olabilir misiniz? Bir adı da piç rezene!
EBEGÜMECİ: Solo da olur; ısırgan, labada vb yeşilliklerle koroya da gelir. Salatası, kavurması, peynir/lor eşliğinde böreği, yumurtalısı, kıymalı yemeği ve esas bir de sarması yapılıyor Ege'de. İşlevsel, imkânlı...
FESLEĞEN: Pesto sosla uğraşmaya gerek yok, zaten çamfıstığı mücevher değerinde. Fesleğeni yaprak olarak kullanmak her zaman iyi fikirdir. Salatalara sınıf atlatır, basit bir sandviçi uçurur, domates ve mozarella/burrata benzeri yumuşak bir peynirle kombinlersiniz, olur biter.
GAYMACIK: İsmindeki sevimlileştirme mi sevildiği için, yoksa tavuk mu yumurtadan, belli değil ama kuzey Ege'de pek gözde. Kendi de özellikle taşlık yerleri seviyor, baharda uzun filizlerin ortasından göbek şeklinde çıkıyor. Haşlanıp soslandı mı, reddi zor.
HİNDİBA: Hindiyle ilgisi yok ama aslanla var! Arslandişi diye de biliniyor hindiba. Radika da o... Farklı tatlarda değişik türleri bulunuyor, nisan gibi başlanarak kış harici her mevsim toplanabiliyor. Sonunda 'Ğ' varmış gibi okumak menfaatinize bu arada, onu da atlamayalım.
ISIRGAN: Kavurması, salatası enfes olur ısırgan otunun, hele böreği, pidesi... Ama dikkat, eldiven takın ki yıkarken ısırmasın ellerinizi. Haddini aşması durumunda ebegümeciyle silme adeti var bilhassa Datça civarında. Hatta "Çizgan dağladı / Ebecik yağladı" diyorlar.
İZVİNYA: İşte bu, benim canım! Bütün listeden tek bir tane seç deseler o, bu! İzvinya, ısparıça, tilkikuyruğu, dikenucu, daha bilindik lisanda tatlı filiz ve nihayet: Yabani kuşkonmaz. Mart ortasında kendini gösteren, mayıs sonuna kadar da mest eden bir güzellik; hem tadı hem endamıyla...
KUZUKULAĞI: Ekşi, serinletici, çok hoş bir lezzeti olduğu için pazardan tazecikken alırsanız, salatası harikulade sonuç verir. Ekşiliğine vurgu yapan ekşikulak, ekşimelek, ekşimcik gibi adları da var. Çorbası da oluyor, omlete eklendiği de vâki... İlkbahar boyunca emrinize amade kuzukulağı, sonra kırmızı tohumlar veriyor. Ama onları da kuruttunuz mu, salataya süs... Peki Laponya'da ne işe yarıyor dersiniz? Peynir yapımında maya olarak kullanılıyor.