Geçen hafta Londra'da bir hastanedeydim. St Thomas' Hospital'da. Hasta mıydım, neyim vardı? Değildim çok şükür, konferansım vardı! İngiliz Beslenme Vakfı'nın 50. yılı kapsamında düzenlenen Geleceğin Yiyecek Tercihlerini Kimler Şekillendiriyor? başlıklı konferans, geçtiğimiz perşembe günü (12 Ekim) St Thomas' Hastanesi Governors Hall'da gerçekleştirildi. Parlamento Binası ve Big Ben'e nazır, geçmişi 1551'e dayanan muazzam bir binada...
Sağlıklı ve sürdürülebilir gıda tedariki nasıl sağlanacak? Küresel iklim değişikliklerinin meseleye etkisi ne olacak? Beslenmeye bağlı sağlık sorunlarına nasıl çözümler bulunacak? Gıda tercihleri nereye gidecek?..
Bu konuları deşip çözüm öneren konuşmacılar arasında akademisyenler, bilim insanları, ekonomistler, ürün geliştirmeciler, marka direktörleri, gıda ve beslenme alanında tüm dünyadan uzman isimler bulunuyordu.
Dikey bahçe
ETE ARTIK VEDA ET!
Sunumlarda sayılar havada uçuştu. Yüzdeler, oranlar, çizelgeler, pastalar, yıllara göre kıyaslamalar... Ama ben sizi rakamlara boğmadan sonucu söyleyeyim: Yemekten anladığımız şey, tamamen değişecek gibi görünüyor.
Hünkârbeğendi misal... Hünkâr beğenmiş zamanında ama geleceğin yemek tercihlerini belirleyenlerin dünyasında yeri yok. Et bulunuyor evvela içinde ve eti, devamlılığı çok maliyetli olduğu için hayatımızdan çıkarmak zorunda kalacağız belli ki...
Artan dünya nüfusu ve çevre kirliliğiyle beraber gelen iklim değişiklikleri, tartışmaları da taşıyor kucağında. Çevre ve besinlerin sürdürülebilirliği için kaynakları daha verimli kullanmak ve sera gazları oluşumunu düşürmek hedefleniyor.
Hayvan yetiştiriciliği ciddi ölçüde sera gazı oluşumuna yol açtığından, hayvansal yiyeceklerin tüketimini azaltmak ve tarımsal uygulamaları artırmak icap ediyor. Dolayısıyla da et, balık (ve diğer deniz ürünleri), süt, yumurta gibi temel hayvansal protein kaynaklarının, daha sürdürülebilir olan besinlerle ikamesi gündeme geliyor.
Böcekler Uzakdoğu'da tercih edilen bir lezzet.
YEMELİK 1400 BÖCEK TÜRÜ!
Baklagiller, can simidi... Soya da öyle... Bu ikisine ek olarak 'yeni' diğer protein kaynakları, özellikle de böcek ve yosunların tüketimi konusu, en sık bahsi geçenlerden.
Böcekler ve yosunlar birçok Uzakdoğu ülkesinde peynir-ekmek. Ama Avrupalılar pek aşina sayılmaz, bizse misliyle yabancısıyız. Halbuki yenilebilir yaklaşık 1400 böcek türü olduğu söyleniyor!
Böcek kullanılarak yapılmış bir taco.
Geleneksel hayvan yetiştiriciliği ile elde edilen protein miktarına ulaşmak için yenilebilir böcek yetiştirilecek olsa, doğaya salınan toplam sera gazı ve doğal kaynak kullanımının çok daha düşük olacağı hesaplanıyor. Besin değerlerine bakıldığında da yenilebilir böceklerin kaliteli protein ve lif yani posa içeriğinin yüksek olduğu anlaşılıyor. Peki algı ve alışkanlıkları ne yapacağız? Yemeğin kültürle olan bağını nasıl keseceğiz?
Yosun
YENİ PROTEİN KAYNAKLARI
Su yosunlarının kalsiyum, demir, bakır gibi mineral içerikleri de, çoğalabilme hızları da toprakta yetişen bitkilere göre çok yüksek. Deniz yosunları, Japonya ve Kore'de temel besin kaynaklarından. Bazı yosun türlerinin diğerlerine oranla protein içeriği yüksek, yağ içeriği düşük olabiliyor ama zaten genel olarak hepsi vitamin, mineral ve bazı önemli amino asitler açısından bereketli.
Su mercimeği
Mercimek sever misiniz? Peki su mercimeği? Çoğunlukla evcil hayvanlar için yem takviyesi olarak kullanılan bu deniz bitkisi, Asya'da çorba ve salatalara karıştırılıyor.
Ördek otu bitkisi ve bilhassa kurutulmuş ördek otu, yüzde 40'a yakın protein içeriğiyle bir diğer yeni ve makbul protein kaynağı.
Kanola
Kanola bitkisi ve kolza tohumu proteinini de çok daha fazla duyar olacağız, yazın kenara.
TATLI BİR HATIRA OLACAK
Tatlıyla mı bağlayalım? Kusura bakmayın. Meyveyle yetineceksiniz. Tatlı, tatlı bir hatıra olarak tedavülden tamamen kalkıyor. Obeziteye açılan savaşlar ilk ondan başlıyor. Gıda endüstrisinin 2020'de tüm ürünlerdeki şekeri yüzde 20 aşağı çekmesi yönündeki yaklaşım bol taraftar buluyor.
Zaten de yüzü geleceğe dönük olanlar, ürün paketlerindeki en ince yazıları bile macera romanıymışçasına heyecanla hatmediyor, sağlıklı seçimler yapmaya azami özen gösteriyor.
Tatlıyla aşk yaşayanlar bilir; irade sökmez, bazen yasak gerekir. Ayrıca da göz görmeyince gönül katlanır! Yanlış zamanlarda yaşamışız. Gelecek, keşke daha önce gelseymiş!
Kentli tarım yükseliyor
Tom Hind (AHDB yani Tarım ve Bahçecilik Geliştirme İdare Heyeti ondan soruluyor, ayrıca da İngiltere'nin en büyük süpermarketler zinciri TESCO'nun hissedarı) tarımın geleceğinde teknolojinin rolünün büyük olacağına inanıyor. Doğruluğu kesinkes teknikler, bitki ve hayvan genetiği ve otomasyonu, dikey tarım, kentli bahçecilik...
Görünen o ki bahçeye, terasa, hatta balkona bile ihtiyaç duyulmayacak. Zira mahsul içerde, ışığın altında kat kat istiflenmiş biçimde büyüyecek. Metrekareye geleneksel tarımdakinden çok daha fazla ürün düşecek. Daha az su kullanılacak ve ürünler daha hızlı boy atacak. Üstelik de nerede isterseniz orada olacak bu; herhangi bir yerde, her yerde!
İngilizler için yoğurt mutluluk anlamına geliyor
Avrupa Gıda Bilgi Konseyi'nin (EUFIC) koordine ettiği çok ilginç bir çalışmayla karşılaştık. Türkiye ayağını Sabri Ülker Vakfı'nın yürüttüğü Gıda Seçimini Tetikleyen Faktörler araştırması.
Türkiye'nin yanı sıra İngiltere, İtalya, Fransa ve Polonya'da uygulanan araştırma; insanların kahvaltılık gevrekler, hazır yemekler, yoğurt, tatlı atıştırmalıklar, soğuk içecekler gibi farklı ürünleri neden ve hangi duygularla tükettiklerini ortaya koyuyor:
Türkiye'de birçok ürün sadece mutluluk, güven ve sosyalleşmeye yardımcı olması nedeniyle tüketiliyor.
Türkler gıdalarla ilgili farklı bilgiler yüzünden sağlıklı seçim yapmakta zorlanıyor.
Araştırmanın yapıldığı her ülkede saadetin yolunun dengeli beslenmeden geçtiği sonucu çıkıyor.
İtalyanlar, İngilizler ve Fransızlar için yoğurt, mutluluk anlamına geliyor.
İngilizlerin seçimlerini etkileyen en önemli faktör gıdaların sağlıkla ilgili özellikleri...
Fransızlar gıdaların keyif/haz verme tarafıyla daha ilgili...
Avrupalılar tatlı atıştırmalıklardan lezzetli olduğu için haz alıyor. Türkler ise lezzetin yanı sıra sosyalleşmeye yardımcı olduğu için de tatlı ürünler tüketiyor.
İtalyanlar markaya önem veriyor. Polonyalılar ise gıdaya yakıt gözüyle bakıyor ve tercihlerini ekonomik faktörlere göre belirliyor.
Yemekte denge eğitimi
İngiliz Beslenme Vakfı (British Nutrition Foundation-BNF) dünyanın en eski beslenme topluluklarından biri. 1967 doğumlu. Dolayısıyla da 50. yaşını idrak etmekte bu yıl.
50. yıl etkinlikleri kapsamında düzenlenen Geleceğin Yiyecek Tercihlerini Kimler Şekillendiriyor? başlıklı konferansı, ulusal ve uluslararası pek çok bilimsel çalışmaya destek veren Sabri Ülker Vakfı'nın davetlisi olarak izledim.
İki vakıf arasında çok faydalı bir ortaklık var: BNF, okullarda bir beslenme/eğitim programı uyguluyor: 'Gıda-Yaşamın Gerçeği (Food-A Fact of Life). İngiltere'de 3 milyona yakın çocuğa dengeli beslenmenin prensipleri öğretilmiş ve öğretilmekte bu projeyle...
Çok benzer bir uygulama bizde de söz konusu. BNF'in bu programı 2011 yılında Sabri Ülker Vakfı tarafından, dönemin Hacettepe Üniversitesi Beslenme Sağlık Bilimleri Fakültesi Dekanı Prof. Tanju Besler önderliğinde bizdeki eğitim-öğretim sistemine göre düzenlenmiş. Yemekte Denge Eğitim Projesi adıyla ikinci, üçüncü, dördüncü sınıflarda 32 haftalık program olarak uygulanmaya başlanmış.
2017-2018 eğitim öğretim dönemiyle beraber yedinci yılında, 10 şehirde yaklaşık 6 milyona ulaşıyor. Az buz değil. BNF'in Nisan ayındaki Okul Çağındaki Çocukların Beslenmesi başlıklı konferansında, İngiltere Prensesi Anne'in de katıldığı bir oturumda büyük tezahürat toplamışlığı var hatta.
Etkinlik Londra"da St Thomas' Hospital'da düzenlendi.