Konser afişlerini duvarlara yapıştırmışlar. Yine nasıl güzel, nasıl bebek görünüyor. Yürüyüş yaparken dedikodusunu da yapmak zorunda kaldık:
- Yahu bu da 22'den yukarı çıkamadı hâlâ! Genler, maşallah...
- Evet, hep aynı... Genetik işte...
Tam da Suadiye'de, Figen Özdenak'ın mağazasının önündeydik: Gen.
Birkaç saat sonra Instagram'da gördük: "Ben yeme içme koymuyorum biliyorsunuz ama bu... Yemek değil iyilik" demiş. "İyilik yutuyorsunuz, ağzınızdan içeri ferahlık-tazelik spreyliyorsunuz sanki. Bu yemekler pişmemiş ya da çok az ısı görmüş, un yok, süt ürünleri yok, et yok, gluten yok, şeker yok ama dünyanın en lezzetli şeyleri var. Burası İstanbul'da 'Oh be, iyi ki var' dediğim yerlerden. Ağzınızdan içeri canlı yemek atarsanız, ilaç atmanıza gerek olmayacak dilerim. Can boğazdan gidiyor çünkü."
Nil Karaibrahimgil, Etiler'deki Atelier Raw'dan bahsediyor (Kanyon'daki Souq ve Maslak'taki Urban Riders'da da yerleri var).
"Dün gece @atelierraw'da @sanaheco'nun muhteşem çiğ mutfağından harikalıklar yedik" diyor (Dr. Sana S. Heco da buranın doktor olan ve kitap yazan şefi, çiğ lezzetler mucidi).
Birkaç dakika sonra Instagram'a koyduğu fotoğrafta detaya giriyor 'niltakipte': "Hurmayı al, içine bademleri koy, üzerinde zeytinyağı gezdir ve lime kabuğu rendele. Bu. Favori tatlım bu artık benim."
Atelier Raw'da böyle içinde şeker olmayan tatlılar ve etsiz, sütsüz, süt ürünsüz, glutensiz, katkısız, 'çöpsüz', sebze ağırlıklı yiyecekler var. Vegan lezzetler. Üstelik de ocaksız, fırınsız!
Denebilir ki, ne kalıyor geriye? Tahmin edemeyeceğimiz kadar çok şey... Badem çorbası, Osmanlı'dan ilhamlı... Karalahana, avokado, balkabağı, sarı biber, bezelye, domates; soğuk çorbalar uzayıp gidiyor.
Pancar ve elmadan risotto, karnabahardan pilav mümkün! Bu arada yabani pirinç, 'pirinç' adını taşısa da esasında 'otsul' bir bitkinin tanecikleri, pirinç değil yani, dolayısıyla da pilavı hayat kurtarıyor. Görüntüsünden hamur olduğuna yemin edebileceğiniz spagettiler yapıyorlar kabaktan, havuçtan, kereviz ve alabaştan. Filizler, otlar ve soslarla çeşitlendiriyorlar. Filizlendirilmiş tohumlar vitamin, mineral yüklemesi demek.
Glutensiz, laktozsuz, şekersiz atıştırmalıklar... Protein zenginliğiyle yumurtaya alternatif chia pudingler... Tatlılarda ekstra yaratıcılık görülüyor. Çiğ Donut misal. Badem ve Hindistan cevizi unu, pancar ve çiğ kakaoyla vicdan azabını minimize eden bir tatlı alırsınız herhalde. Gluten, şeker, süt, yağ yok!
Savarin'in dediği gibi, ne yersek o muyuz? Temiz yersek temizlenir, taze yersek tazelenir miyiz?
Nil Karaibrahimgil daimi tazeliğini buna mı borçlu? Yoksa genlerine mi? Keşke bunun yüzdesini, payını, rolünü ölçen bir alet olsa...
Ama çiğ yersek çiğ bir tip olmayız herhalde; en azından bu kadarını söyleyebiliriz!
Sosisler ne düşünür?
Sadece sosisler değil, patatesler, sandviç ekmekleri... Market raflarındayken ne düşünür? Bütün amaçları seçilip bir yuvaya gitmekken, birbirinin ruh eşi olduğunu düşünüp aynı sepete girdiğinde saadetten coşanlar varken, mutfak tezgâhında acı gerçeklerle karşılaştıklarındaki ruh halleri nasıldır?
!f İstanbul Bağımsız Filmler Festivali'nde, hangi sıfatı kullanacağıma tam karar veremediğim bir film gösteriliyor. İlginç? Acayip? Komik? Sinir? Uzun metrajlı bir animasyon bu: Sosis Partisi. Hem çok sempatik hem de sinir bozucu. Şaka maka ciddi ciddi de macera filmi.
Seslendirenler arasında Salma Hayek, Edward Norton, Seth Rogen var. Bugün Kanyon'da, 24 Şubat'taysa Nişantaşı City's ve Akasya'da, bakın bakalım yer kalmış mı?