Avrupa'nın en eski kentlerinden biridir Atina. 2 bin 500 yıllık geçmişinde maruz kaldığı akınlar nedeniyle birçok kültür iz bırakmıştır bu topraklara. Mesela Akropol'ün Parthenon tapınağı Antik Yunan medeniyetinin sembollerinden biridir. Roma, Bizans ve en son Osmanlı medeniyetlerinin bıraktığı izler de vardır. Tabii 1.ve 2. Dünya savaşlarının hasarlarına da rastlanır. Atina'nın bu çok kültürlülüğüne ışık tutan müzelerden biri de Benaki Müzesi'dir. Atina'nın çeşitli semtlerinde çeşitli faaliyetler gösteren Benaki Müzesi'nin bir binası da İslam Sanatları'na ayrılmış durumda. Burada yalnızca Osmanlı değil; genel olarak İslam dünyasında yaratılan eserler, yazıtlar, el işleri ve kendine özgün eşyalar tanıtılıyor. Aynı müze içinde İslam dünyasının dehaları gibi Hıristiyan sanatçıların İslam dünyasına bakışlarını konu alan eserlere de yer veriliyor. Geçtiğimiz hafta, müzenin programına göz atarken, Theodoros Rallis'in İslam Dünyasına Bakışı başlıklı bir serginin açıldığını görünce Atina'nın merkezindeki Asomaton sokağında bulunan müzeyi ziyaret ettim. 1852'de İstanbul doğan Theodoros Rallis'in Avrupa'nın ünlü ressamlarından biri olduğunu bilmiyordum. Müzede çok sayıda yerli ve yabancı ziyaretçi vardı. Ziyaretçiler cep telefonlarındaki kameralarıyla, Rallis'in sıra sıra dizilmiş tablolarının resimlerini çekiyordu. Tabloların hemen hemen tümü Rallis'in gerek 19. yüzyıl İstanbul'una gerekse Ortadoğu'daki İslam ülkelerine yaptığı ziyaretinde yarattığı eserlerdi. Varlıklı bir İstanbullu Rum ailesinin ferdi olan Rallis, o dönemde Heybeli Adası'ndaki Ticaret Okulu'ndan mezun olduktan sonra ailesi tarafından 'işletmecilik' üzerine yüksek tahsil yapması için İngiltere'ye gönderilmiş. Ancak Rallis'in gönlünde yatan başka bir aslan var. O da ressamlık... Babasının vefatını fırsat bilen Rallis, hiç mi hiç istemediği işletmecilik tahsilini bırakarak İngiltere'den Fransa'ya geçmiş ve tüm enerjisini küçüklüğünden beri yanıp tutuştuğu ressamlığa vermeye başlamış. 1873 Paris'inde Jean Leon Gerome gibi ustaların yanında resim sanatını öğrenen Rallis, çok kısa bir zamanda Fransız sanat dünyasına girmeyi başardıktan sonra, 1877'den itibaren Atina, Aynaroz, İstanbul, İzmir'den başka Ortadoğu ülkelerini ziyaret ederek İslam dünyasına nasıl baktığını tuvallerine yansıtmaya başlamış. Henüz 57 yaşında iken 1909'da Lozan'da vefat eden Rallis'in, diğer Avrupalı ressamlardan önemli bir farkı var. Rallis'in farkı, İslam dünyasına Avrupalı meslektaşlarından daha anlamlı bakmasından kaynaklanıyor. Bu özelliği sayesinde, o dönemlerde başarılması oldukça güç olan İslam sanatçılarının saygısını da kazanmayı başarmış Rallis. Rallis'in, İslam dünyasına, genel olarak üstten bakan ya da küçümseyen Avrupalı meslektaşlarının aksine daha saygılı olması İstanbul'da doğup büyümesinden kaynaklanıyor. Bu nedenle İslam sanatçıları tarafından da 'en saygın Avrupalı' olarak görülüyordu.