Çocukken sorarlardı; 'Issız adaya düşseniz yanınıza alacağınız üç şey nedir?' Arkadaş anketlerinin vazgeçilmez sorusuydu bu. Birbirimizi böyle tanımaya çalışırdık, ayrıca bu tip soruların cevabını almak kendinle çıktığın bir keşif gibi gelirdi. Hmmmm, ıssız ada, ben ve üç şey... ne olabilir acaba ne olabilir?
Naif çocuklardık tabii, üçlemelerimiz şu sularda seyrederdi; en yakın arkadaşım Emine, su, battaniye. Kitap, havlu, gözlük (tatile çıktığını zannediyor zaar) Veya annem, köpeğim pamuk, su. Bir tane daha; pusula, çakı, kankam.
Hadi sonuncusu; şapka, ilk yardım çantası, güneş kremi.
Böyle insanı salağa çeviren bir soruydu aslında.
Sana gerekli bi'şeyi alsan sevdiklerin dışarıda kalıyor. Hobilerine sarılsan, açlık baş gösteriyor.
Açlığı sarsan, güvenlik sakata geliyordu.
Bugünün gençlerine, çocuklarına ya da günümüz insanına bu soruyu sorsan üçün biri yüzde yüz belli; cep telefonu.
Cep telefonsuz nefesi kesilen, ruhu daralan, eli ayağı karışanlar birleşsin!
Alın size araştırması. Uluslararası Danışmanlık Şirketi Deloitte 30 ülkede araştırma yapmış. Türkiye akıllı telefon bağımlılığı şampiyonu çıkmış. Vay beee! Bu ne gurur!
Zaten aksi çıksa şaşardım.
Plaja iniyorum; deniz, kum, güneş. Bütün yıl bu anı beklemişsin, gel gör ki herkesin elinde cep telefonu, hipnotize olmuş sadece ona bakıyor.
Yemekte öyle, sevgililer öyle, konserde öyle, trafikte bile öyle. Türkiye'de kullanıcılar günde ortalama 71.7 kez akıllı telefonlarına bakıyorlarmış.
Varın siz düşünün. Başka bir şeye bu kadar baksak dünyamız çiçek gibi olmaz mıydı sevgili okurlar. Bip biiip! Hadi koşun mesajınız var.