Ayrılık eşittir felaket!
Ayrılık eşittir gözyaşı!
Ayrılık eşittir kavga!
Ayrılık eşittir intikam!
Ayrılık eşittir nefret, küslük!
Ayrılık eşittir ortak arkadaşları taraf tutmaya zorlama!
Ayrılık eşittir karşındakine acı çektirme, onun suyunu sıkma, canını yakma.
Ayrılık eşittir "Ben bu insanı nasıl sevdim, sevmez olaydım!"
Ayrılık eşittir "Sana hakkımı helal etmiyorum"
Ayrılık eşittir "Bir tek dileğim var, mutlu olma yeter"
Mi acaba? Öyle olmak zorunda- Mı acaba?
Bizim gördüğümüz, deneyimlediğimiz, alıştığımız ve en fenası beklediğimiz bu. Ağzımız köpürüyor, içimizde dansözler göbek atıyor birilerinin mutsuzluğunu duyunca. Tabii ya, evet yaaa.... Kim mutlu olmuş ki bu hayatta.
Çünkü ve maalesef asıl olan mutsuzluk bize göre. Yani hedef; mutsuzluk. Varılacak nokta; hüsran, bir daha yüz yüze bakmama.
Koordinatlarımız bozuk gönül ilişkilerinden yana. O yüzden kıl oluyoruz, gıcık kapıyoruz farklı sevgililere, karı-kocalara.
Misal Asena ve Caner Erkin. En başından uyuz olduk ikisine de. Kadın sözüm ona aldattı, adam da kılıbıktı sineye çekti. Sanırsınız sabah akşam onlarlaydık. Asena'nın kendine has giyiminden, eğlencesine, sosyal hayatına, Caner'in sakinliğine, hediyelerine kadar sinir olduk.
Çünkü farklıydılar, beklediklerimizi yapmadılar.
Şimdi de güle oynaya mahkemeye gidip boşandılar. Çıkışta da yine güle oynaya kahvaltı etmeye, menemene, omlete, sucuğa, bal-kaymağa gittiler.
Aslanım Caner, helal olsun Asena.
Ezberi bozduğunuz için sizi ayakta alkışlıyorum.
Böyle de boşanılır işte. İlişkinin ne olduğu ayrılıkta belli oluyorsa eğer onlarındaki 'mis gibi' ilişkiymiş işte.
Dost olmayı bilmişler, birbirlerini yüzde yüz sevmişler, tutkuyla kalkıp kinle oturanlardan olmamışlar.
İnanmak istemeyeni çoktur ama böyle de boşanılır işte!