İleri seviyede medeniyet şaşırtıcı olabiliyor tabii. Biz daha kadın hakları, çocuk hakları diye birbirimizi yiyelim, başımıza gelmeyen kalmasın.
Olayı başa sarıyorum. Yalnız yaşayan ve sabahın köründe evden çıkıp akşam perişan vaziyette eve gelen bir arkadaşım var. Aslında böyle bir kamyon dolusu arkadaşım var da şu anda konumuz bu arkadaşım.
Bizimkinin bir de kedisi var. Daha doğrusu vardı. Kediler şimdi olmuş iki.
Dedim "Hayırdır?" Cevap aynen şu; "Kızım senin haberin yok mu, İsviçre'de evde tek başına kedi büyütmek yasak."
Yahu ne İsviçresi? Ne kedisi? Ne yasağı? Burası Türkiye, ne oluyor?
Hayvan haklarının insan seviyesine çıktığı İsviçre'de şu oluyormuş. Sabah tık tık kapınız çalıyor, karşınızda bir kamu görevlisi. "Merhaba"yla girişi yapıyor ve sizi sorguya çekiyor.
Evde kedi var mı, varsa sizin çalışma saatleriniz ne, eğer sabah çıkıp akşam geliyorsanız ve kedi bütün gün tek başına kalıyorsa hoop kediyi kutuya koyup 'hayvan hakları namına' alıyorlar.
Çünkü İsviçre'deki hayvan hakları çerçevesinde kedilerin evde yalnız kalması yasak. Ya bir arkadaş kedi daha alacaksınız ya da kedi sahibi olamayacaksınız. İşte o kadar.
Kedilerin psikolojisi bozuluyormuş. Tamam! Süper! Ne kadar ince bir düşünce! Tebrikler.
Ve fakat medeniyette bu seviye, bu frekans, bu zirve çok acayip değil mi? Bizim gibiler için yani. Kedinin ruh halini düşünen bir kanun sistemi uzaklara dalıp dalıp gitme sebebi.
Bence zaten ne kediler, ne köpekler, ne de insanlar yalnız kalmalı. Günün sonunda herkesin bir arkadaşa, yoldaşa, eşe, dosta ihtiyacı var değil mi?
Bir kedi olamadık değil mi?