Tatile gitmek güzel değil mi? Yok, değil.
Bir kere tatile gitmenin de bir stresi var. Zaten her haltın stresi var anasını satayım.
Nerede kalacaksın? Kiminle gideceksin? Arabayla mı uçakla mı gideceksin? Trafiğe göre kaçta çıkacaksın? Mutlaka en önemli şeyleri unutup, gereksiz ne varsa alacağın o bavula ne koyacaksın?
Peki bikiniye hazır mısın? Selülitler ne âlemde? Çocuğun varsa ekle bunlara çocuğun eşyalarını, hastalanma ihtimallerini, oyuncaklarını, kaprislerini, isteklerini.
Hadi gittin tatile. İyisin, iyi. Yorulsan da iyisin. Zaten ilk iki gün olaya alışmaya çalışmakla geçiyor. Eğer hayalindeki gibi bir tatili yakalayabilmiş nadir tatilcilerdensen birkaç güne keyfine diyecek olmuyor. Ellerinle tatil köyü, büfe kuyrukları, üst üste plajlara yani özetle kaosun içine düşmüşsen sana toptan yazık oluyor. Sonra dön bakalım şehrine, işine, evine, mecburiyetlerine.
Daha bavulu geri toplarken insana fenalıklar basıyor, mideye bulantı salınıyor.
Alın işte harika dört günden sonra İstanbul'a döndüm. İtiraf ediyorum, çok mutsuzum. Tatil dönüşü depresyonu diye bi'şey var. Tabii, onun da depresyonu var. Depresyona bağlanmayan ne var ki? O da var.