Haydi bakalım, yepyeni bir erkeğimiz var. Duyduk duymadık demeyin; metroseksüel erkek dönemi kapandı şimdi huzurlarımızda 'spornoseksüel' erkekler.
Alkış!
Nedir bu spornoseksüel? Öncelikle spor ve pornodan kes yapıştır kelimeyi bizlere kazandıran kişi gazeteci Mark Simpson. Kendisi 'metroseksüel'i de hayatımıza sokup, haberi olmasa da yurdumuzda acayip dalgalanmalara sebep olmuştu.
Türkücü erkeklerimizin çiğ köfteden suşiye, risottoya geçişlerini, üstsüz pozlar verişlerini, zengin gösterdiğine inanılan pantolon paçalarının İtalyan paçalara yerini devredişini, renkli pantolonları, havalı saçları ağzımız beş karış açık kalarak izlemiştik.
Kuaföre kuaför, bakıma bakım, tarza tarz demediler vallahi.
Kas daha çok kas
Bir de 'metroseksüelliği' erkekliğe küfür sayıp, alınan, mevzu açıldı mı "Yoooğ kardeşim, erkek adam dediğin göbekli olur, üç günlük tişörtle gezer, krem sürmek de neymiş, mangalımı yaparım, göbeğimi salarım" direnişçileri de vardı tabii.
Neyse... Mark Simpson'a göre metroseksüel erkeğin bir üst seviyesiymiş spornoseksüeller.
Efendim özetle; vücutları onların tapınağı. Fitness delileri. Spor salonuna uğramadıkları gün sinirleri alt üst olabilecek abiler.
Genellikle yaz kış yanık tenliler, dövmeleri olmazsa olmazları. İyi bir vücut, dövmesiz hiçbir işe yaramıyor yani. Kaslarını göstermekten, üst bedenleri çıplak selfiler, belfieler çekmekten korkmuyorlar. Bir tür spor pornosu onlarınki. Bedenleriyle aşk yaşıyorlar. Pek tabii ki yediklerine içtiklerine son derece dikkat ediyorlar.
İcabında ellerinde sebze suları, detoks çayları bir günü sadece sıvı ile geçirebilirler.
Kas, daha çok kas. Spor, daha çok spor.
Metroseksüel erkeklerden en büyük farkları kılık, kıyafet, havalı saçların onların birinci planında olmaması. Hayır yani, özensiz giyiniyorlar demiyorum. Asla! Tövbeler olsun! Altını çizmek istediğim; onların en biricik, en önemli aksesuarları vücutları!!!
Futbol yıldızı Ronaldo 'spornoseksüellerin' baş kahramanı, ele başı, ikonu. David Beckham da hadisenin babası. Modern dünyanın yeni nesil genç erkekleri de hayran oldukları futbolcuların peşine takılıp bu rüzgara kapılmış gidiyorlar işte.
İlk bakışta bizden aklıma gelenler ise futbolcu Tümer Metin, Türkiye'nin en iyi kuaförlerinden Yıldırım Özdemir, işadamı Önder Öztarhan, şarkıcı
Murat Boz. Çok mu sıkılıyorlar?
Hepsi iyi güzel de olan yine biz kadınlara oldu desenize. Metroseksüellik yüzünden sevgililerimiz, kocalarımız kozmetiklerimize dadanmış, bizden daha bakımlı olmaya çalışıp sinirlerimizi zıplatmışlardı. Güzellik-bakım dünyamızı elimizden almışlardı.
Şimdi de en büyük sporu sahilde yürümek olan kadınları kas dünyasına ayar edecekler. Hayır yani, esasen biz kadınlar erkeklerden böyle bir beklenti içinde değildik ki. Hatta özellikle bu derece kendilerine düşmelerini, güzelleşmelerini, vücutlarını sergilemelerini istemezdik. Erkeklerimizi futbola kaptırdık, modaya kaptırdık, kuaförlere kaptırdık, başka kadınlara zaten kaptırdık bir de kendi bedenleri, kasları, dövmeleri, diyetleriyle uğraşacağız iyi mi?
Adamlar bizden çok mu sıkılıyorlar acaba?
Erkek tanımındaki bu değişim neyin habercisi ya da sonucudur acaba?
Valla çok zorlanıyoruz ha. Kadın kısmı 'göbeğim', 'selülitim', 'memelerim' derken zaten kendine sarmasıyla meşhurdur, bir erkeklerin beden kaygısı eksikti yani.
Ama yine de ne yalan söyleyeyim, 'spornoseksüel' tabir edilen erkeklere bakmak güzel ama onlarla yaşamak, yanlarında özgüvenimizi sabit tutmak biraz sıkıntılı olabilir.
Cümlemize hayırlı olsun.