Eee, Sevgililer Günü'nü kazasız belasız atlattık mı? Ben imza günü için Ankara Antares AVM'deydim, bol bol öpücük, kalp, çiçek aldım ve nasıl geçtiğini anlamadım. Umudunuzu kaybetmeyin bekarlar bunun 2015'i de var.
Umut garip bi'şey. En ihtiyaç hissettiğinde yitip gidebilir, en beklenmedik zamanda elinden tutup seni koşturabilir değil mi? Pek popüler değil umut bugünlerde.
Umutsuzlukla coolluk yanyana.
Hiç de cool değil aslında. Umutsuz ömür geçer mi Allah aşkına.
Bir de mutsuzluk var lıkır lıkır içtiğimiz. O kadar destekleniyoruz ki mutsuzken, o kadar herkes gibi, o kadar onlardan oluyoruz ki şöyle dolu dolu "Mutluyum" demeye utanıyoruz.
A acayibiz, mutluluk başımıza gelince elimizi ayağımızı koyacak yer bulamayıp onu bozmak için her haltı yiyoruz.
Umutsuzluk sigara olsaydı paketin arkasına 'Dikkat! Hayatınızın içine edebilir' yazardım.
Söylediklerimizle yaptıklarımız birbirinden uzaktaysa kimi kandırıyoruz?
Aslında daha önemli soru şu; Neden kandırıyoruz?
İşin yüzde yüzünü bilmeden, araştırmadan, öğrenmeden damgayı basıveriyoruz ya o da olmuyor işte. Gerçek gizli kalmıyor sonra döşen özürleri, döşenemezsen uydur bahaneleri, aklamaya çalış kendini.
Bence önce bulmaya çalış seni bu kadar aceleci, açık yakalamacı, fırsatçı yapan kendini.
Etrafımı saran, çalıştığım, arkadaşlık ettiğim, karşılaştığım kadınlara bakıyorum.
Hepsine bayılıyorum. Hangi boyda, hangi kilodalar, saçları ne renk, kıyafetleri nasıl bakmıyorum. Umursamıyorum.
Onların gözlerinin heyecanla dolmasına bayılıyorum. Kadın olmaya bayılıyorum.
Onlarla çalışmaya, gülmeye, ağlamaya, tartışmaya, yanyana durmaya bayılıyorum.
Bütün kadınlar nefistir.
Ve sonunda her şey nefis olur biliyorum.
Çünkü sen istediğinde, inandığında nefissin.
Uykusuzun halinden uykusuz anlar.
Uyumadan diğer güne geçtiğim oluyor bazen. Tabii çevreme rahatsızlık veriyorum.
Sinirli cadıya dönüyorum, hemen sinirleniyorum, sabırsızlaşıyorum, karbonhidrat kuyusuna düşüp çıkmamak istiyorum. Bırakın çikolatalı ekler yerken boğulayım, huzurla ölürüm inanın. "E uyusana kızım" diyeceksiniz elbet. Uysaydı uyurduk. Kısmet. Ana fikir:
Uyumak lazım. Uyku şart.
Uyku demişken, Gülben Ergen'in kafasını dinlemek için Nişantaşı'nda bir daire tuttuğunu okudum dün. Yani çocuklarından ayrı, tek başına kalmak istediğinde orada kalıyormuş Gülben.
Bence harika! Eğer imkanınız varsa müthiş bir fikir. İnsanın kendine ihtiyacı olduğunda, hayatının karmaşasından dışarı kaçası geldiğinde bir yeri olması ne büyük bir lüks. Gülben ne iyi yapmış.
Diyorum ben "Ayrı evlerde evlilik en iyisidir, uzun ve mutlu ilişkinin sırrıdır" diye, kabul görmüyorum.
Ben de bundan böyle gözüme hoş gelmeyen ne varsa görmüyorum. Hadi o zaman, iyi pazarlar.