"Elimden gelen her şeyi yaptım" diyorsun. Yaptın mı?
"Daha fazla dayanamadım, bittim" diyorsun.
Bu senin son noktan mı?
"Sevdim, çalıştım, uğraştım ama karşılığını alamadım" diyorsun.
Emin misin?
Ne çok yolun yarısından döndük, sevdik de kimleri arkada bıraktık, çabalarımızı çöpe attık, yıllarca verdiğimiz emekleri havaya saçtık. Çünkü tahammül kolay iş değil. Kabul! Kimse tahammül etmek zorunda değil. Sabır lafta rahat da pratikte bebek işi değil.
Ama... İşte o ama...
İşte o 'acaba' ve 'keşke' olmasa...
Bir cenaze evinin ardından kafamda sorular kaldı.
Sevdiklerimize küsüyoruz ya, bazı şeyleri yarıda bırakıyoruz ya, pes ediyoruz ya...
Ee, bir de ölüm var ya...
Gerçekten her şeyi yaptık mı?
Sen elinden geleni yaptın mı?
Elinden gelen bu kadar mıydı?
Gönül ferahlamıyor bunlardan yüzde yüz emin olmadıkça.
Bir şey oluyor.
Mesela her şey bitiyor, elde hiçlik kalıyor.
İhtimaller, o 'bir gün'ler, o ölümsüzlük hissi çekip gidiyor.
Ve sen kendinle kalakalıyorsun.
Bir şey oluyor.
Elinden geleni yaptığını zannederken aslında şunu da yapabilirdim diyorsun. İnsanız diyorsun. Ben de diyorum. Sen de diyorsun.
Tabii ki senin hayatın, güvenliğin, huzurun, mutluluğun en önemlisi.
Bunun aksini kim söyleyebilir ki.
Ama elinden geleni yapmış olmanın hafifliği esas aradığımız duygu değil mi?
Bundan sonra elimizden geleni yapalım mı?
Yapalım.
Ben de yapmalıyım.
Yapmadım. Birçok konuda yapamadım. Ama yapalım.
Elimizden neler gelebileceğini fark etmeyi başarabilirsek zaten yaparız.