Bugün 'ihtiyaç' dünyasına taktım. Kimse kimseyi kandırmasın. 'Tek başıma yeterim, güçlüyüm, süper kahramanım, ben böyle iyiyim' demek yalan.
En burnundan kıl aldırmaz, en dağları devirir, en lider, en imparatorumuzun bile başkalarına ve kendinden gayrı kollara ihtiyacı var.
Mesela herkesin birine ihtiyacı var. Sadece ona bakan, ona dönük, onu saran, onu düşünen birine. Bir partnere, ortağa, yastığının yanındaki yastığı doldurana.
Sonra 'işe yarama' hissine ihtiyaç var. Nefes alıp duruyoruz da niye anasını satayım? Ye, iç, uyu, uyan, işe git nereye kadar.
Birilerinin gününü güzelleştirdiğimizi bilmeye ihtiyacımız var.
Çok sağlam arkadaşlara ihtiyacımız var.
İşin içinden çıkamadığımızda yüzümüze gerçeği söyleyecek, akıl fikir verecek ama nasihatten sakınacak birine ihtiyacımız var.
Nefes almaya, durmaya, çalışmak kadar dinlenmeye, sindirmeye, dibine kadar eğlenmeye, günde en az bir saat kendimizle baş başa kalmaya, tembellik yapmaya, çocuk gibi hayal kurmaya da ihtiyacımız var.
Aslında bizim bize lazım olduğuna inandığımız ama hiçbir artısı olmayan ne varsa bir kenara koyup, oyalanmayı, ertelemeyi, kaderimize yanmayı bırakıp kendimiz gibi olmaya ihtiyacımız var. Kalbimizden geçen gibi...
Öyle işte, diyesim geldi.
Herkese iyi pazarlar.