Ünlüler dünyasında gün geçmiyor ki tartışma çıkmasın, hatta hız alınamayıp küçücük olaylar kocamanlaştırılıp mahkemeye taşınmasın.
Son mahkemelik ikilimiz şen kahkahasıyla ünlü sunucu Saba Tümer ve duayen spikerimiz Gülgün Feyman.
Efendim şimdi Gülgün Feyman katıldığı bir televizyon programında "Saba bana hostes olarak geldi spiker olmak istiyorum dedi kendisine ders vermedim" demiş.
Buradan aldığımız mesaj, hissettiğimiz duygu ne?
Gülgün Hanım Saba'yı küçümsemiş, hafiften hor görmüş, biraz da aşağılamış. Yani kendince.
Saba da programında konuya açıklık getirmiş ve olayı kendi açısından anlatmış ve giriş yaparken de "İnsanlar gündemden düşünce bana sarıyorlar, ben aslında cevap vermiyorum" demiş.
Sonuç: Gülgün Feyman Saba Tümer'e dava açmış. "Hakaretten."
Şimdi kimin kime hakaret ettiği tartışılır da sorma istediğim üç soru var.
1. Mesleklerinde duayen saydığımız kişiler yıllar sonra tekrar sahalara dönüş yaptıklarında niçin ilk iş aynı meslekteki genç, gündemdeki ve başarılı kişileri hedef alan cümleler kurma ihtiyacı hissederler?
2. İncir çekirdeğini doldurmayacak kelimeler insanın egosunu ne vakit ve hangi durumda zedelemeye başlar?
3. Hakaret nedir? Üşenmedim Saba'nın konuşmasını izledim ortada bir hakaret göremedim.
Hey magazin dünyası, hey egolarla kurulan legolar hey.