Türkiye'nin en iyi haber sitesi
AYŞE ÖZYILMAZEL

Sofra bu muydu?

Valla iyi günümdeydim. Bomba gibiydim, pozitiflik dört bir yanımdan akıyordu. Ajdam'dan iyi olmasın bir çeşit duygu fışkırması içindeydim.
Londra sokaklarını geziyordum, yanımda çok sevdiğim arkadaşlarım vardı. Hava güzeldi, sevdiğim adam kalbimdeydi. Hani daha ne olsundu.
Grup alışveriş aşkına dağılınca arkadaşım Sarp'la "Hadi şu meşhur Sofra'ya gidip yemek yiyelim" dedik.
Sofra'yı bilmeyenlere kısa bilgi vereyim; Sofra Londra'nın ünlü Türk restoran zinciri. Ödüllü, Londra'nın en iyi 10 restoranından biri seçilmiş falan.
Şefi-sahibi Hüseyin Özer de civarda pek popüler. Kendisini "Özer" diye çağırıyorlar. Gazetelere çıkıyor, övülmelere doymuyor.
Bir değil beş tane Sofra var Londra'da. Anlayacağınız Sofra yıllar içinde sağlam büyümüş bir restoran zinciri.
Hemen cep telefonumuzdan Googlelamak suretiyle en yakındaki Sofra'yı buluyoruz. Şansımıza Sofra'nın son şubesi St. Christopher's Place çıkıyor. Bir taşla iki kuş vurmanın sevinciyle koşa koşa gidiyoruz.
Kapıda sevimli suratıyla Bukle karşılıyor bizi. Bukle işe iki üç gün önce başlamış. Zaten restoranda gördüğümüz görebileceğimiz tek sevimlilik ve güzellik Bukle'den ibaret oluyor.
Dışardaki masalardan birine oturuyoruz, gerisi çile bülbülüm çile. Garsonlar mönüden habersiz, kimse yardımcı olmuyor. "Biz buranın en beğenilen yemeklerinden ve mezelerinden tatmak istiyoruz, siz getirin" diyoruz, şaşkın şaşkın yüzümüze bakıyorlar.
Yahu ne var ne yok deneyeceğiz işte. Yoook! Onların çalıştıkları restorandan haberleri yok.
Sonra şefin meze tabağını getiriyorlar.
Hah! Böyle kötü bir meze tabağı hiçbir yerde yok! Zorlasalardı yemekler bu kadar sıradan, sunum bu kadar yavan, tatlar bu kadar özelliksiz olabilir miydi acaba?
Bakıyoruz bize restoran yetkililerinden hayır gelmeyecek, kendimiz bir şeyler seçiyoruz. Gelenlerden sadece köfteyi beğeniyoruz, gerisi fena.
E peki madem vasatın altında bir yerdi burası nasıl ödüller aldı, gazetelerde "şahane" başlıklarıyla yazıldı? Belki de sorun hızlı büyümede, restoranı beşlemededir. Hani hırstadır.
Eh çünkü ne kadar çok restoran o kadar az ilgi, o kadar az kontrol değil mi?
Yahu bardağa buz koydurabilmek için bile on dakika dil döktük, olacak iş mi?
Sonunda uğraşmaktan vazgeçip yemekleri öylece bırakıyoruz, bari midemizi temizleyelim diye garsonumuza soruyoruz; "Fernet Branca var mı?" (bitki özlü, alkollü İtalyan içkisi. Mideye iyi geliyor, yeniliyor).
Garson; "Yok".
Biz: "Peki ona benzeyen başka bir içki var mı?"
Garson: "O ne ki?"
E kardeşim bilmediğin içkiye neden "Yok" çekiyorsun.
Bu da ayrı bir konu yani.
Hesabı tez vakitte ödemek suretiyle Sofra'dan kalkıp bu kış muhteşem bir açılışla Londra'yı coşturan W Hotel'deki Spice Market'ta soluğu alıyoruz ve uzun uzun aramızda tartışıyoruz; "Sofra bu muydu yani".

YAZARIN BUGÜNKÜ DİĞER YAZILARI
Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA