İyi pazarlar dostum;
"Ben, ben, ben yine ben, hep ben" dediğin zaman.
O son model şahane arabanla altın kolyeni takmak suretiyle patinaj çektiğin zaman.
Car car car önüne geleni yerli yersiz eleştirdiğin zaman.
Kendini övmelere doyamadığın zaman.
Sana gelen tebrik tweetlerini Retweetleme hastalığına tutulduğun zaman.
Başkasının başarısının senin sayende olduğunu savunmaya kalktığın zaman.
Eski sevgilini yerden yere vurduğun zaman.
Hesap gelince taca kornere baktığın zaman.
Magazincilere orta parmağını kaldırdığın zaman.
Kendinle dalga geçmeyi beceremediğin zaman.
Parmağındaki tek taşı çevredeki tüm kadınların gözüne gözüne sokmaya çalıştığın zaman.
Cep telefonunu elinden düşürmeyerek karşındakini saksı yerine koyduğun zaman.
Hizmet sektöründe çalışanlara "Ben Hürrem Sultanım" edasıyla davrandığın zaman.
Memelerini, bacağını, sırtını aynı anda dekolteler içinde sergilediğin zaman.
Kendi fotoğrafını bilgisayarının duvar kâğıdı yaptığın zaman.
Onaylanmak için yanıp tutuştuğun zaman.
Teşekkürü çok gördüğün zaman.
Rakibini karalayarak oy toplamaya çalıştığın zaman.
Tutamayacağın sözleri verdiğin zaman.
Başkası gibi olmaya özendiğin zaman.
Farkındalığını yitirdiğin zaman.
Aklın, vizyonun, içgörün, üzüntün, kederin, sevincin İstanbul'un sosyetik bölgeleri içinde can çekişip durduğu zaman.
İki kitap okuduğun için hayatın sırrını çözdüğünü düşündüğün zaman.
Cihangir kafelerinde sabahtan akşama içip, ona buna sallamaktan başka bir işe yaramadığın halde adam olduğunu sandığın zaman.
Kavga ederken karşındakine "Sen kimsin lenn!" çıkışında bulunduğun zaman.
Valla da billa da sekside değil eksidesin. Boşuna uğraşma, kendini kasma, çabalama, tepişme diye söylüyorum yani.
Tabii yine de sen bilirsin.
Bizim Ayşekız demedi demezsin.