Mesela gözlerini açar mısın?
Öyle kocaman kocaman değil.
Gerek yok, sen görmek iste ve gör yeter.
Mesela kalktığın yönden kafanı çevirir bir de bu tarafa bakar mısın?
Tek cevap yok, tek yol yok! Farkına varır mısın?
Her gün başımıza neler neler geliyor. Kimisi tatlı, kimisi tatsız, kimisi piyangodan kıyak, kimisi ister sıkı bir dayak.
Her gün bize kimler kimler neler diyor. Kiminin dili ballı, kimininki yılanlı, kimi tıkıyor nefesimizi, kimi övgülere doyamıyor kabartıyor içimizi.
Bir şey istesem yapar mısın? Öyle canını zırt pırt sıkmaz mısın?
Başına gelen her olayda içine kapanıp küsmez misin?
Hani "Her şerde bir hayır vardır" derler ya, sen hayırları tutup bacağından ayırmaz mısın?
Düşünüyorum da hayat çok dalgacı değil mi? Israra, şımarıklığa, sıkı sıkı yapışmaya gelmiyor değil mi?
Misal en yaygın konudan giriş yapalım; aşk, ikili ilişkiler... Onun böyle olmaması gerekirdi değil mi? Sana fenalar etmemesi gerekirdi. Çekip gitmemesi, toz olup uçmaması, kalbini kırmaması, ihanetin kitabını yazmaması gerekirdi.
Ama olanlar oldu sana.
Şimdi çok kızgınsın. Bu sana yapılır mıydı? Neden sen? Neden şimdi?
Şişşşt! Çok sordun, sorma. Anladım ki "akışına bırakmak" yaraşır yola çıkmışa. Kabullenmek güzeldir olup biteni fark edebildikten sonra.
Tesadüfler yoksa eğer teessüfler de olmamalı hayata. Bilmediğimiz plana.
Sor kendine; kaç kere "kötü" zannettiğin, felaketin adlandırdığın şeyler için aradan zaman geçtikten sonra "iyi ki" çektin?
Benim çoook. Sayamıyorum, ucu yok.
Kaçırdığım bir uçak, geç kaldığım bir yemek, yarı yolda bırakan bir adam, gelmeyen o telefon, alınmadığım iş, atılmayan imza, atılan imza, bozulan sözler...
Ne zaman ki ego gidiyor bedenden, ne zaman ki sükûnet sarıyor dört bir yanını, ne zaman ki derin nefes alıp masaya yatırmayı becerebiliyor insan hadiseleri işte o zaman anlıyor gerçeği.
En büyük başarılar, kavgalar, en beklenmeyen aldatılmalar, seni en depresyona sokan ihanetler, en mutlu kavuşmalar, en acı küslükler hepsi ama hepsi bir neden için...
Senin için, benim için...
Gördüm ki; ne iyi gerçekten iyi, ne kötü gerçekten kötü. Hepsi yolcunun yolundaki taşlar, küçük duraklar.
O yüzden şimdi tekrar istesem yapar mısın? Gözlerini açar mısın?
Başına gelenlere tutunmaz mısın? Fazladan anlamlar yüklemez misin?
Her gününe "Peki" demeyi başarır mısın?
Elinden geleni yaptıktan sonra "kabullenmeyi" dener misin?
Bak bir hikâye okudum geçen gün.
Bir gün bir çiftçi hayvanlarını beslemeye gider ve sahip olduğu tek atın öldüğünü görür. Komşuları gelir; "Tek atını kaybetmen korkunç bir şey" der.
Çiftçi; "Belki" diye yanıtlar. Ertesi gün çiftçinin oğlu gelir, az önce vahşi bir at sürüsünü ele geçirdiğini söyler. Komşuları bu kez; "Çok şanslısın" der.
Çiftçi "Belki" der. Birkaç gün sonra çiftçinin oğlu atlardan birini evcilleştirirken bacağını kırar.
Komşular gelir "Ne kadar şanssızsın" der. Çiftçi yine; "Belki" der.
Haftalar sonra çiftçinin oğlunun ayağı hâlâ sakattır. Hükümdar tüm sağlıklı gençlerin savaşa gitmesini ferman eder ama çiftçinin oğlu sakat olduğundan savaşa alınmaz.
Savaşta oğullarını kaybeden aileler çiftçiye; "Oğlun yanı başında olduğu için çok şanslısın" der.
Çiftçi ne der? "Belki".
Bilmem anlatabildim mi?