Türkiye nüfusu hem yaşlanıyor hem de doğurganlık hızı yavaşlıyor. Doğrusu Cumhurbaşkanı Erdoğan "3 çocuk" tavsiyesinde bulunduğunda bunu garipseyenler, itiraz edenler, şimdi ne kadar haklı olduğunu konuşmaya başladı.
Bugün Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz başkanlığında Nüfus Politikaları Yüksek Kurulu ilk toplantısını gerçekleştirecek. Kurul çok önemli stratejilerin oluşturulmasını sağlayacak. Yeni bir strateji eylem planının başlatılması gündemde.
Şöyle bir geçmişe bakacak olursak Cumhuriyet ilk kurulduğunda nüfusu arttırıcı politikalar savunuldu. Savaştan çıkmış bir ülke nüfus problemini çözmek için önemli planlamalar yaptı. 1960 darbesinden sonra nüfusu azaltma yönünde politikalar ön plana çıktı. 1980 askeri müdahalesinden sonra dönemin Cumhurbaşkanı Kenan Evren "en fazla 2 çocuk" kampanyası yaptı. Etkileri de görüldü. Erdoğan'ın nüfusa yönelik söylemlerine ise hepimiz şahidiz.
Nüfus Politikaları Yüksek Kurulu'nun pek çok gündemi olacak. Örneğin bazı illerde pilot uygulaması yapılan Aile ve Gençlik Fonu'nun tüm ülkeye yaygınlaştırılması tartışılacak. Malumunuz bu fon, petrolden, doğalgazdan, madenlerden gelen gelirlerin bir kısmıyla yeni evlenen gençlere faizsiz destek veriyor. Nüfusun düşük olmasının en önemli sebeplerinden bir tanesi de evlilik yaşının giderek yükselmesi olarak görülüyor. Yaş yükseldikçe doğal olarak doğurganlık oranı da düşüyor.
Geçtiğimiz günlerde sohbet etme şansı bulduğumuz Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz, "Kadınları 'ya iş hayatı ya da aile hayatı' diye ikisi arasında bir tercihe zorlamamak için yeni çalışma modelleri geliştirmemiz gerekiyor. Kadınların işgücüne katılımı çok önemli. Kadınların işgücündeki varlığı milli gelirimizi de yükseltecek. Türkiye çok şükür ki yaşlanmadan üst-orta gelire ulaştı ama birçok gelişmekte olan ülkenin en büyük problemi bu. Zenginleşmeden yaşlanmak. Biz çok şükür yoksul bir ülke değiliz, alt-orta gelirden üst-orta gelire geldik. Şimdi de yüksek gelirli ülkeler liginin eşiğindeyiz. İşte bizim o yüksek gelirli ülkeler ligine hızla geçiş yapmamız ve bu demografimizin hala devam eden avantajını çok iyi kullanmamız lazım" dedi.
Aslında örnek ortada. Giderek yaşlanan Avrupa, ekonomik krizlerden de kafasını kaldıramıyor ve giderek "hasta adam" damgasını yiyor.
Bu noktada kadınların işgücüne katılımı açısından nasıl çalışma modelleri gerekir? Yıllarca kadınları çalışma hayatında destekleyen Alarko Holding Yönetim Kurulu Üyesi Leyla Alaton'a sordum. Alaton, "Çok memnun oldum Sayın Yılmaz'ın böyle bir atılımda bulunmasına. Çünkü bu güneş enerjisini kullanmak gibi bir şey. Yani düşünsenize nasıl büyük bir katkısı olacaktır ekonomiye, kadınların da verimliliğe ve ekonomiye katkısıyla. Bu kararlar çok umut veriyor bana" dedi.
Alaton bu noktada kadınların hayatının kolaylaştırılmasının önemine vurgu yaptı ve öneride bulundu: "Çocuğunuzu iç huzuruyla bırakabileceğiniz kreşler, bakım merkezleri yapılmalı. Meslek okulları kurulmalı. Kadınlar için çocuk bakımıyla ilgili mesleki eğitim verilmeli. Bu çok büyük istihdam da yaratacaktır. Düşünsenize ne kadar büyük bir öğretmen, hemşire, çocuk bakım uzmanı ihtiyacı olacak. Böylece hem kadınları bu kreşlerde, merkezlerde istihdam etmeli hem de diğer kadınların iş hayatından kopması engellenmeli."
Alaton'a göre esnek ve uzaktan çalışma imkânları da kadınların hayatını kolaylaştırabilir. Öneriler çoğalabilir. Mesele çok kritik mesele. Geç olmadan harekete geçmek çok önemli.