Gerçekten çok büyük bir heyecan... Çocukluğumdan beri yüzlerce belgesel ve film izleyen bir uzay meraklısı olarak Türkiye'nin insanlı ilk uzay yolculuğuna şahit oluyoruz, gurur duyuyorum. 2021 yılında Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın, Türkiye'nin Milli Uzay Programı'nı açıkladığı toplantıyı izlemiş ve "Ne işimiz var uzayda?" diye eleştirenlerin aksine "Nihayet" demiştim. Ve bugünlerde bir haberci olarak bunlara şahit olmak şahane bir duygu... Dünya için küçük ama Türkiye için sadece önyargıları kırmak için bile dev adım. 1 trilyon dolara yaklaşan küresel uzay ekonomisi rekabetinde belki hemen çok hızla söz sahibi olmak mümkün değil. Ama önce aya, sonra uzay sanayisinin geliştirilmesine daha sonra uzayda liman işletmesi kurmaya kadar uzanacak program, Türkiye'yi başka bir seviyeye taşıyacak. Belki de rekabete sonradan katılmak teknolojinin daha hızlı geliştiği bir dönemde olduğumuz için avantaj bile olabilir. Şu anda uzayda ülkeler üçe ayrılıyor. Uzayda birinci ligde olan yani uzayda birçok şeyi başaran 5-6 ülke, daha çok takipçi oluyor ve gerektiği yerlerde işbirliği yapıyor. Türkiye'nin işbirliği yapmayı planladığı ülkeler daha çok bizim gibi yolun başında yani bu yeni uzay çağında "Biz de varız" demek isteyenler. TUA öncülüğünde Türk Devletleri Teşkilatı bünyesinde inisiyatif başlatıldı. Bu ülkeler hep birlikte bir küp uydu projesi üretecek. Ayrıca Pakistan, Endonezya Malezya, Afrika ülkelerinden bazıları, Brezilya, Meksika, Macaristan, Polonya gibi birçok ülke Türkiye ile işbirliği yapmayı istiyor. Bu işbirlikleri hem maliyetlerin azalması hem de insan kaynağı açısından önemli.
Türk Uzay Ajansı Kurucu Başkanı Serdar Hüseyin Yıldırım ile konuştum. Yıldırım, "Uzayda olmak çok önemli, çünkü önemli bir dönem başlıyor. 2026 yılından itibaren uzayda üretim başlıyor. Bu dönemi kaçırmamak lazım. Ülkemiz bundan çok şey kazanacak sadece teknolojik değil aynı zamanda ekonomik değer kazanacak. Uzay ekosistemi oluşmadan, uzay sanayiinde çalışan şirket olmadan bizim belli hedeflere ulaşmamız çok zor olur. Dışarıya bağımlılığımızı azaltmamız için sanayiciye bu programın hangi ciddiyetle uygulanacağını göstermemiz gerekir. Ülkemizde şu anda çok sayıda startup var. Biz her yönüyle gelişmiş bir uzay sanayine sahip olmazsak bu hedeflere ulaşmakta çok zorlanırız. Ar-Ge, Ür-Ge tesislerimizin olması lazım. Bunlar sadece milli ölçekte yapılabilecek işler değil. Mutlaka dünyaya entegre olması lazım. Memnuniyetle görüyorum ki Türkiye'de bu işler güzel bir şekilde ilerliyor" dedi.
Uzay istasyonu bir labarotuvar ve Türkiye ilk kez bu deneyleri yapma fırsatı olacak. 14 günde 13 deney yapılacak. Türkiye'nin ilk uzay yolcusu Alper Gezeravcı'nın uzayda gerçekleştirileceği "extremophyte" adlı deneyde, Tuz Gölü'nde endemik olarak yetişen Schrenkiella Parvula bitkisinin uzay ortamında tuz ve diğer stres etkenlerine verdiği tepkiler araştırılacak.
Deneyi tasarlayan bilim insanlarından Yaşar Üniversitesi Tarım Bilimleri ve Teknolojileri Fakültesi Dekan Vekili Prof. Dr. İsmail Türkan ile konuştum. Uluslararası Uzay İstasyonu'nda gerçekleştirildikten sonra Türkiye'de devam edecek olan deney kapsamında bitkinin yüksek tuzluluğa karşı gösterdiği tolerans ve mikro yerçekimi arasındaki etkileşimin ortaya konmasının hedeflendiğini söyledi. Uzay ortamında bu tür bir etkileşim ilk kez araştırılacak. Türkan, "Bitkinin bu özelliğinin, diğer gezegenlerde kurulması planlanan üslerde, tuz ve metal içeriği yüksek regolitlerin (Ay ve Mars toprağı) iyileştirilmesi ve astronotların çeşitli atıklarının arıtılmasında kullanılabilme potansiyelinde olduğunu düşünüyoruz. Bu ilk bilim misyonu kapsamında ülkemize ait, dünyada model olarak kabul görmüş endemik bir bitki türü ile uzay ortamında ilk kez deney yapılacak olması çok önemli" dedi.
Çok heyecan verici... Alper Gezeravcı'nın hikâyesini dinlediğimde şöyle bir cümleye takıldım: "Uzay benim hayallerimin bir parçası değildi. Ülke olarak bu alanın dışında kalmıştık ve uzayla ilgili belgeseller ya da filmlerde bir konu gördüğümde hemen kendime bu hayalin başka milletlere ait olduğu yönünde telkinde bulundum."
Bugün Türk çocuklarına "uzayın derinliklerine kadar hayal kurabilme" imkanı doğdu. Bu imkanı sağlayanlara ne kadar teşekkür etsek az.