15 Temmuz'da öyle bir gece yaşadık ki her uyandığımız sabaha "Önce vatan" diyerek başlıyoruz. Vatan yoksa gerisinin teferruat olduğunu anladık çünkü.
Bunu idrak edenler "Önce ülkemiz büyüsün. İşimiz, şirketimiz, kurumumuz zaten büyür" diyor.
İdrak edemeyenler ise klasik muhalefete devam ediyor. Oysa zaman faizi tank, doları silah olarak kullananların karşısında durma zamanı...
Zaten ülkesi için her şeyini feda etmeye hazır küçük tasarruf sahipleri yine devrede.
Peki, 15 Temmuz sonrası "Ülkemiz için canını verenlere borçluyuz" deyip kendini göstermeye çalışanların harekete geçmesi gerekmez mi?
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın çağrısının ardından önce Borsa İstanbul, sonra TMSF varlıklarını TL'ye çevirdiğini duyurdu. Kulislerde duyduğumuz birçok şirketin fedakârlığa hazırlandığı...
Özellikle inşaat sektöründe bu hafta art arda açıklamalar duyabiliriz.
Fakat bir sorunumuz var. Maalesef bizde şöyle bir hastalık gelişti.
Muhalefet yapmış olmak için muhalefet yapmak... Şimdi diyorlar ki "Bu kurumlar, varlıklarını TL'ye çevirdi ama ekonomiyi etkilemez bile." Bakın size 2001 krizinden bir örnek vereyim. Gazeteler şöyle yazıyordu:
"Hükümete güvensizlik yüzünden sivil toplum örgütleri döviz alınca fiyat 1.5 milyonu aştı." TOBB ihracatçılar için Eximbank'a 100 milyon dolar aktaracaktı. Piyasadan 25 milyon dolar aldı. TL'den 6 sıfır atılmadığı günlerdi. 1 milyon 365 bin lira olan dolar iki gün içinde 150 bin lira artarak 1 milyon 500 bin lirayı aştı.
Bugün ülkeye güveni göstermek için sivil toplum örgütlerinin, TOBB gibi, TESK gibi yüksek varlığa sahip kurumların taşın altına elini koyması gerekiyor.
Üyelerinden her yıl yüksek oranlarda para toplayan ve kendilerine sivil inisiyatif diyen bu kuruluşların ne kadar varlığı olduğu hep tartışılagelmiştir. Rakamı net bilemesek de bugün TOBB'un varlıklarının 5 milyar doları bulduğu söyleniyor.
Ne kadarı dövizde bilmiyoruz.
Ama 2001'in tersi yönünde bir adım atmasının piyasayı etkileyeceği aşikâr.