15 Temmuz Türkiye'de farklı bir hava yarattı. Sokaktaki vatandaştan fabrikasının başındaki işadamına kiminle konuşursak konuşalım motivasyon aynı: "Bizim için şehit olanlara borcumuz var. Çok çalışmalıyız."
Hangi işadamıyla konuşsak beklettikleri ya da 2017 planlarına aldıkları projeleri bu yılın son çeyreğinde hayata geçireceklerini söylüyor. Darbe girişiminde bulunanlara, hainleri maşa olarak kullananlara ve algısı değişmeyen Batı'ya inat...
Bugünlerde Türkiye'nin yaptığını anlatmak gibi bir motivasyonu da var. Ekonomi Bakanı Nihat Zeybekci işadamlarıyla 30 günde 24 ülkede algı operasyonlarıyla mücadele edecek. İlk toplantı Danimarka'nın başkenti Kopenhag'daydı. Haftaya Polonya ve Romanya'da bakanlara, iş dünyasına Türkiye'nin yaşadıkları ve ekonomik gücü anlatılacak.
***
Burada belki de olayın en basit görünen ama en can alıcı kısmı
tercümanlar... Geçtiğimiz aylarda
Çin'e giden bir işadamı arkadaşımın anlattıkları bunun önemini gösteriyor. Pekin'de iş toplantılarında gün boyu kendisiyle birlikte olan hatta daha iyi tercüme edebilmesi için
şirkete ait bütün finansal raporları ve projeleri verdiği tercümanla sohbet ediyor.
Genç tercüman üniversite öğrencisi...
Çin'deki bütün
Türk tercümanların her cumartesi toplandıklarını anlatıyor. Daha deneyimli olan
abileriyle buluşuyorlar. O hafta hangi şirket için çalıştılarsa onu anlatıyorlar.
Notları ve şirketle ilgili bütün bilgileri, varılan anlaşmaları abileriyle paylaşıyorlar. Abileri çoğu üniversite öğrencisi olan bu genç tercümanların
Çin'deki tüm
eğitim masraflarını karşılıyor. O yüzden itiraz da etmeden
paylaşımlarını aksatmıyorlar.
Bu arkadaşım da 15 Temmuz'dan sonra olayın vahametini anlayanlardan... Şimdi
en büyük sorununun İngilizce konuşulmayan yerlerdeki tercümanlar olduğunu düşünüyor.
Sadece vatan toprağına değil, şirketler de dahil dünyadaki
içinde Türk geçen her anlaşmaya göz dikmişler yani... Himmet toplamak, şantaj yapmak, bilgi sızdırmak için ne kadar
şeytani planları varsa ortaya çıkıyor.