Türkiye'nin en iyi haber sitesi
SOLİ ÖZEL

Siyaset üretmek

Başbakan Erdoğan'ın ABD ziyaretinin içerideki cumhurbaşkanlığı kavgalarının gölgesinde yapılması kötü oldu. Ziyaretin içeriğine yönelik anlamlı bir tartışma pek yapılamadı. PKK meselesinin görüşülüp görüşülmediği konusu dahi hem biraz geçiştirildi, hem de irtica tartışmalarının gölgesinde kaldı.
İçerideki itiş kakış, kamuoyunun dikkatini bu duruma odakladı. Dahası ABD'nin sembolik müdahalesini davet etti. Başbakan bu şekilde sivil siyasete verilen destekten nasibini aldıysa da genel anlamıyla Türkiye'nin tüm kurumları adına konuşamadığının ortaya çıkması da tatsızdı. Türkiye açısından vahim sayılması gereken asıl görüntü ise ülkenin yönetici kadroları arasındaki mutabakat eksikliğinin hangi boyutlara vardığının ayan beyan sergilenmesiydi.
Duruma bu şekilde bakıldığında ABD ziyaretinin bilançosunun içerik açısından Türkiye'nin geniş kapsamlı taleplerini tatmin etmekten uzak olduğu da ortaya çıkıyor. TEPAV Uluslararası Politika Araştırmaları Enstitüsü Direktörü Mustafa Aydın'ın cuma günkü Radikal gazetesindeki kapsamlı analizi de bu durumu vurguluyordu. Aydın'a göre iki tarafın basın açıklamaları, Başbakan Erdoğan'ın kendi gündemindeki konularla ilgili maruzatını sıraladığını ortaya koyuyordu. Bu durumda ziyaretin temelde " ilişkilerde normalleşme sürecinde bir adım olarak değerlendirilmesi uygun olur".

Çare
ilişkiyi 'farklılaştırmak'
Türkiye Başbakanı'nın asıl gündem maddesinin PKK olduğu düşünüldüğünde bu meselenin tartışılmaması ihtimali ya da gerçeği sıkıntılı bir durum yaratıyor. Bir bakıma ABD'nin de desteğiyle PKK konusunda bir rahatlama yaşandığı söylenebilir . ABD'nin herhalde içinde olduğu bir süreç sonunda Başbakan'ın ziyaretinin hemen öncesinde bir ateşkes ilan edildi. Bunun haberini Irak Devlet Başkanı Celal Talabani verdi. Gerek Talabani'nin, gerekse Barzani'nin açıklamalarından PKK konusunda daha ileriye gidilmesinin Türkiye'nin K.Irak'taki Kürt yönetimiyle ilişkisini farklı temele oturtması şartına bağlı görüldüğü anlaşılıyor.
PKK hakkında bir kitap da yazmış olan TEPAV'dan Nihat Ali Özcan, Türkiye'nin bu meseleye yönelik iyi düşünülmüş ve hesaplanmış bir stratejisi olmadığı kanısında. The New Anatolian gazetesine yazısında "devlet katında böylesine yönetilmesi zor ve başarısızlık halinde maliyeti yüksek bir projeyi yönetecek ortak bir aklın ve stratejinin varlığından söz etmek zor gibi görünmekte" diyor.

Seçim
için yatırım mı?
İster terörle mücadele çerçevesinde ister daha genelde Kürt meselesinin çözümüne yönelik politikalar bağlamında böylesi bir boşluğun varlığı yeterince vahim . Özcan daha da ileri giderek iktidar partisinin ABD destekli ateşkes projesinin taktik bir hamle olduğunu savunuyor. Bu mantığa göre "eğer 'Ateşkes' projesi yaza kadar sürdürülebilirse toplumda tansiyon düşecek, cumhurbaşkanı seçiminde Erdoğan'ın eli rahatlayacaktır ." Silahlı Kuvvetler ise gelişmeyi uzaktan seyretmekle ve olası bir pazarlıkta varılacak çözümün sınırlarını çizmekle yetinmektedir.
Şu sırada her ne gerekçeyle olursa olsun silahlar susmuşken yapılması gereken bu kopukluğu sona erdirmek olmalıdır. 2007 yılı Irak'ın geleceği ve İran meselesinde önemli ve Türkiye açısından tatsız gelişmelere gebedir.
Bir an önce ülkenin en can alıcı konusunda siyasi mutabakat sağlamak ve toplumun desteğini alacak politika seçeneklerini üretmek de bu nedenle elzemdir. Zira Türkiye kendisi siyaset üretmediğinde başkalarının siyasetlerinin oyun alanı haline gelmekte ve ağır bedel ödemektedir.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA