İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu, çok değil 6 yıl önce babasıyla birlikte, "İstanbul'u kazanamam, benim siyasi hayatım bitecek" diye ağlayarak genel siyaset sahnesine çıktı.
Daha çıkar çıkmaz da "o makam" için "her yol mübah siyaseti" izledi. İstanbullulara deprem sorununu çözmek dâhil verdiği hiçbir sözü tutmadı, hatta bazılarını "Hatırlamıyorum" bile dedi. Ama hiç gündemden inmedi. Kimi zaman valiye veya kurumlara hakaret edip hakkında açılan davaları siyaseten kullandı, kimi zaman doğal felaket yaşanırken o bir balıkçıda yabancı misyon şefleriyle gizli görüşerek tartışmaların odağında yer aldı.
Bununla yetinmedi, parti içinde "müteahhit kafalı" diyenlere meydan okudu, hatta onu o makama taşıyan ve "baba-oğul" ilişkisi kurduğu Kemal Kılıçdaroğlu'nu bile hançerleyerek CHP'yi ele geçirdi.
Geriye dönüp bakın, İstanbul'a yaptığı hizmetlerle değil daha çok polemik ve davalarıyla gündemde kaldı. En son bir bilirkişiye çatarak ortalığı ateşe verdi, siyaseti gerdi. Hep aynı yöntem; vali davası, ahmak davası, yolsuzluk davası say say bitmez. Ha, bir de adı şüpheliler arasında yok ama onsuz düşünülmeyecek bir dava daha var: "Balya balya para kuleleri" davası... Tam bir skandaldı. CHP İstanbul il binasının alınmasından söz ediyorum. Olay patladığında herkes şoke olmuştu. Bir grup CHP'li, bir büroda saatlerce para sayıyorlardı. Bu koca CHP'nin nerelere savrulduğunun fotoğrafıydı.
Siyasetin gündemine oturan ve kamuoyunda çok tartışılan bu konuyla ilgili İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı resen harekete geçmiş ve 8 Ağustos 2024 tarihinde soruşturma açmıştı. Kamuoyu doğal olarak "paranın kaynağı"nı merak ediyordu. Ortada 15.5 milyon Türk Lirası, yani o günün dolar kuruna göre 2.5 milyon dolar vardı. Bu para nasıl toplanmıştı? Rüşvet söylentilerinin ayyuka çıktığı o günlerde "paranın izi sürülürse" çok daha büyük skandal patlayabilirdi. Ama ne yazık ki, savcılık iddianamede paranın izini değil, "bağış"ı öne çıkartıyordu.
Bu da 2828 sayılı Siyasi Partiler Kanunu'na muhalefet (kanuna aykırı bağış) suçuydu. Aralarında eski CHP İstanbul İl Başkanı Canan Kaftancıoğlu, eski Maltepe Belediye Başkanı Ali Kılıç, eski Şişli Belediye Başkanı Muammer Keskin'in de olduğu 22 kişi şüpheli olarak yargılanıyordu. Gördüğüm kadarıyla bugünkü CHP'yi yöneten Özgür Özel-Ekrem İmamoğlu ekibinden çok, eski CHP'liler çoğunluktaydı. Başka isim var mı bilmiyorum ama yeni yönetimi daha doğrusu İmamoğlu'nu temsil eden iki kilit isim vardı ve önemliydi: Fatih Keleş ve Tuncay Yılmaz... Biri İBB Spor Kulübü Başkanı, hâlâ Bakırköy Belediye Başkan Yardımcısı, diğeri İmamoğlu İnşaat Şirketi Genel Müdürü.
İstanbul Büyükşehir'de hâlâ etkili olan Fatih Keleş ifadesinde, "Bazı kişiler tarafından bağış toplandığı"nı söylüyor. Peki kimdi o kişiler ve ne karşılığı yüklü bağış yapmışlardı?
Kamuoyunun en merak ettiği ise İmamoğlu İnşaat Şirketi Genel Müdürü'nün, CHP İstanbul il binası için toplanan paraları çantayla taşımasıydı. O paraların kimlerden ve nasıl toplandığına dair bilgisi olmadığını söyleyen Yılmaz, savcının, kendisini zorda bırakan, "Görüntülerde euro saydığınız görülüyor" sorusuna verdiği şu cevap üzerinde de hiç durulmamış:
"Benim neden bu paraları saydığıma dair verecek bir cevabım yok. Neden saydığımı da hatırlamıyorum."
Tıpkı İmamoğlu gibi ekibi de "hatırlamamakla" malul...
Oysa soruşturmada paranın izi sürülse ve kilit roldeki Keleş ve Yılmaz üzerinde durulsaydı sadece 15 milyonun değil post truth siyasetin finansmanı da deşifre olurdu.
İlginç olansa bütün bu kişilerin, "kanuna aykırı bağış toplamak" suçundan yargılanacak olmaları. Bazıları sadece parayı götürmüşler o kadar. Peki asıl para toplama kararını veren kim, o niye meçhul?