MAHMUT ÖVÜR

Asıl korkuları ‘terörsüz Türkiye’ ihtimali

Toplumun önemli bir kesimi, içinden geçtiğimiz günleri biraz merak biraz da şaşkınlıkla izliyor. Şaşkınlar, çünkü son birkaç ayda yakın vadede hayal bile edilemeyecek bölgesel gelişmeler yaşandı.
Hatırlayın, hiç kimsenin beklemediği bir anda MHP Lideri Devlet Bahçeli çıkıp 22 Ekim'de öyle bir konuşma yaptı ki herkesin ezberi bozuldu ve "terörsüz Türkiye" süreci başlatıldı.
Arkasından çok değil, bir buçuk ay sonra yine herkesi şaşırtan Suriye'de bir halk devrimi gerçekleşti. Esad kaçtı, Baas rejimi yıkıldı. Rusya ve İran geri çekildi. Türkiye sadece Suriye'de değil bölgede ve Akdeniz havzasında yıldızı parlayan bir ülke pozisyonuna geldi.
O güne kadar Türkiye'nin yumuşak gücü ve insanı önceleyen siyasetiyle Asya'da, Afrika'da, hatta Latin Amerika'da elde ettiği etkinliği bir yana bırakıyorum, sadece bölgedeki dengeleri değiştirecek bu iki gelişme bile sokaktaki insanı umutlandırmaya yetiyor.
İlginçtir, bir yanda böyle umut vaat eden bir Türkiye var, diğer yanda ise siyasi gerilimin yükseldiği, operasyonların, gözaltıların, protestoların, meydan okumaların sürdüğü bir başka Türkiye var.
Peki ne oldu da tarihi bir fırsatı yakalayan ülkede, siyasi gerilim böylesine had safhaya yükseldi?
Bu işte bir gariplik yok mu? Ortada bir seçim ihtimali de bulunmuyor. Buna rağmen bir anda CHP'nin başını çektiği, İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu'nun da köpürttüğü siyasi zemini zehirleyen bir süreç başlatılması hiç hayra alamet değil. Ne oldu da tıpkı 60 darbesi öncesi ve Gezi kalkışması gibi sokağa çağrıdan söz edilir oldu?
Gerekçeleri de yıllardır hiç değişmedi: "İktidar yargı yoluyla muhalefeti susturmak istiyor."
Menderes'ten Demirel'e, Özal'dan Erdoğan'a hep aynı suçlama yöneltildi. Hepsi de "diktatör" ilan edilmişti.
Bugüne ilişkin iki şeyin altını çizelim; yargı son dönemde aktif bir biçimde belediyeler üzerinden siyasetin vesayet altına alınmasına ve yolsuzluklara karşı ciddi bir mücadele başlattı. Kayyum ve yolsuzluk operasyonları bu yaklaşımın bir sonucu. Bu aynı zamanda bir temizlenme süreci... Dosyaları açıp bakın, söz konusu belediyelerin hem terörle ilişkilerine dair ciddi veriler var hem de yolsuzluklarla ilgili iddialar yenilir yutulur gibi değil.
Ne yazık ki muhalefet, "Yargı işini yapsın, bizim belediyelerde yolsuzluk yoktur" deme cesaretini göstermedi. Daha vahimi, topluma umut veren bir siyaset üretemediği için de yine gözünü sokağa dikti ve sokaktan medet umar oldu. Aynı şeyi Cumhuriyet Mitingleri'yle de yapmışlardı.
Aslında yargı kararları ve iktidarın farklı uygulamaları bir bahane.
Arka planda çok daha derin korkuları var. Bugüne yakından bakalım. İlk sırada İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu var. Onun "ahmak", "ihaleye fesat karıştırmak" gibi, "balya balya paralar" gibi, hatta diploma meselesi gibi birçok davası ve sorunu var. Buna CHP içinde Mansur Yavaş'la rekabetini de eklemek gerekiyor. Ama başta İmamoğlu ve CHP olmak üzere muhalefet aktörlerinin daha önemli bir korkusu var; o da ABD Başkanı Trump'ın bile hakkını teslim ettiği Başkan Erdoğan'ın Suriye'deki başarısı ve buna paralel PKK'yı devreden çıkarma ihtimali. Eğer bu kez terör meselesi kökten çözülür ve PKK kendisini feshederse bu Türkiye'de yeni bir tarih yazmaktır.
Tarihi 2023 seçimlerinde Altılı Masa siyasetçileri nasıl tasfiye edildiyse Suriye'deki başarı ve terörün bitirilmesiyle de topluma yeni hiçbir şey söylemeyen post-truth siyasetçiler de tarih olacak, esamileri okunmayacak.
Kılıçdaroğlu'nun deyimiyle "Geliyor gelmekte olan", asıl korkuları bu...

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.