MAHMUT ÖVÜR

Ayşe Barım ve Antalya Altın Portakal Festivali

Her şey Rekabet Kurulu'nun dizi dünyasındaki kartelleşme ve o kartelleşmenin yol açtığı çürümeye neşter atmasıyla başladı. Kamuoyu bu operasyonu daha ayrıntılı bir biçimde sevgili Fuat Uğur'un "Kartelleşen dizi şirketleri ve oyuncu ajansı 'Mama'larına baskın" yazısıyla duydu.
Önce dizi sektöründeki kartel şirketlere, ardından da oyuncu ajanslarına ve menajerlik firmalarına operasyon yapıldı.
Dünyaya yılda 600 milyon doların üzerinde ihracat geliri sağlayan dizi sektörünü giderek kısırlaştıran, çürüten bu kartellere karşı yapılan operasyon müthiş bir rüzgâr estirdi. Çünkü sektördeki herkes her şeyi biliyor ama medyadan siyasete uzanan müthiş ağ nedeniyle kimse konuşamıyordu. Her şey birkaç büyük şirket ve birkaç menajerlik firması arasında dönüp duruyordu. O isimlerin en başında da günlerdir adı etrafında fırtınalar kopan ID Danışmanlık şirketinin patronu Ayşe Barım vardı. Sektörün patroniçesiydi.
Patroniçe Barım, dizi sektöründeki kartelleşmenin simgesiydi. Onun izni olmadan bir dizide rol almak, öne çıkmak mümkün değildi. Yetişmiş yetenekli yüzlere oyuncunun, sektöre farklı renk getirmek isteyen genç yönetmenlerin kaderi onun iki dudağı arasındaydı. Bu fotoğraf, sinema ve dizi sektörünü bilenler için hiç yabancı değildi. Ama hiçbir dönem bu kadar baskın ve aleni kirli ilişkiler kurulmamış ve sektör böylesine derin bir çürümenin eşiğine gelmemişti.
Bu nedenle operasyon her kesimden destek gördü. Birçok sanatçı, kartelleşmeyi ve çürümeyi deşifre eden açıklamalar yaptı. Hatta hükümete muhalif solcu sanatçılar bile şöyle demeye başladı:
"Bu tekelleşme çarkına çomak sokmaya çalışanların yalnız bırakıldığı bir sistem oluşturuldu."
Ama ne zaman işin içine Gezi kalkışması girdi, solcular da çark etmeye başladı. Meşhur sosyalistler bile geri adım atıp vahşi kapitalistlerin kartellerine ve rezil sistemine sahip çıkmaya başladı. Oysa Gezi, sadece yerli kartelcilerin değil Soros gibi küreselcilerin de destek verdiği hükümeti devirme kalkışmasıydı. Merak eden solcular, aynı tarihlerde Brezilya'da solcu Devlet Başkanı Dilma Rousseff hükümetinin nasıl düşürüldüğüne ve yine bir önceki solcu Başkan Lula'nın nasıl içeri atıldığına bakabilir. Cumhuriyet savcılarının Gezi'yle ilişkili soruşturmasından ne çıkar bilemem ama şu gerçek değişmez: O kartelciler Gezi kalkışmasının esas aktörleriydi. Yoksa Koç gibi sanayiciler, babalarının hayrına otel kapılarını Gezicilere açmazdı.
Bu yüzden Gezi kalkışmasına sarılanların dönüp o olayın arka planına bakmaları gerekiyor. Bu topraklara öyle bir zehir zikredildi ki, muhaliflik Türkiye düşmanlığıyla eşdeğer hâle geldi. O günlerde bu ülkenin sinema alanında en önemli festivallerinden Antalya Altın Portakal Festivali ile ilgili bir olaya tanık oldum. Antalya Belediye Başkanı AK Partili Menderes Türel, festivalin geçit töreni için çok sayıda sanatçıyı davet etmişti.
Ama hesaba katmadığı bir isim vardı. Bugün de gündem olan Ayşe Barım... Barım, o gün davet alan bütün sanatçıları tek tek arıyor ve "Davete katılmayın" talimatı veriyordu. Tıpkı "Gezi'ye gidin" dediği gibi "Antalya'ya gitmeyin" diyordu. Onlar da emir eri gibi talimata harfiyen uyuyor ve "Antalya'ya gelmiyoruz" diyorlardı. Neyse ki araya tecrübeli bir bürokrat girerek durumu halletti.
Şu rezilliğe bakar mısınız? Antalya Altın Portakal, Türkiye'nin sinema yoluyla dünyaya açılması, sanatın birleştirici gücü hiç umurlarında bile değil. Yeter ki AK Parti'nin hanesine artı yazmasın.
Aynı şeyi 2017 yılında daha sert yapmaya başladılar. O zaman şöyle yazmıştım:
"İşin arka planında da her olayı büyütüp bir muhalefet odağına dönüştürmek isteyen 'Gezi tayfası' var. Dahası, işi sırf Antalya Uluslararası Film Festivali ilgi görmesin diye, dünyanın ünlü sanatçılarının Antalya'ya gelmesini engellemeye kadar vardırdılar. Lobi yaptılar. Arkasından da Antalya'yı itibarsızlaştırmak için aynı günlerde İstanbul'da ve aynı adla 'Antalya Film Festivali' düzenleyeceklerini açıkladılar. Tipik Gezi aklı bu..."
Bu paçoz siyaset tavrı aynı zamanda kartelleşmenin gücünü ve siyasete müdahalesini de gösteriyor. Bu mutlaka durdurulmalı. Bu durdurulmazsa giderek kısırlaşan, birbirine benzeyen pespaye hikâyelerle dizi sektörü çöker, ihracat rekoru da hayal olur. Rekabet Kurulu'nun soruşturması sonuna kadar götürülmeli.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA