Nihayet Uluslararası Ceza Mahkemesi (UCM), İsrail Başbakanı siyonist Binyamin Netanyahu ve eski Savunma Bakanı Yoav Gallant'ı, Gazze'deki katliamları nedeniyle savaş suçlusu ilan etti ve tutuklama emri çıkardı.
Bu son bir yılda, başta soykırıma tabi tutulan Filistinliler olmak üzere mazlum halkların, dünyanın onlarca şehrinde sokaklara dökülen vicdan sahibi milyonların duyduğu en güzel haberdi. İnsanlık, İsrail'in işlediği soykırım suçu karşısında BM dâhil bütün küresel kurumların işlevsizleştiği gerçeğini bire bir yaşayarak öğrendi. Ancak o kurumlarda da tıpkı sokaklara dökülen milyonlar gibi vicdanı sızlayan insanlar vardı ve dünyanın en pervasız, en kan dökücü ve dokunulmaz devletine, bütün baskılara, tehditlere rağmen dokundu.
Arkasında ne hesaplar olursa olsun bu karar dünyanın geleceği açısından insanlığa biraz olsun umut verdi. Devamı gelir mi bilemem ama bu bile dünyanın baronlarını çıldırtmaya yetti. Soykırımcı Netanyahu, UCM'nin kararını klasik yalanıyla karşıladı: "Yahudi düşmanlığı..." Artık o bir savaş suçlusu ve yargılanacağı günü bekleyecek.
Onu yalnız bırakmayan biri daha var: ABD Başkanı Joe Biden. Onun yaptıklarını o kadar içselleştirmiş ki, öfkesini gizleyemiyor: "UCM'nin İsrailli liderlere karşı tutuklama kararı çıkarması bir rezalettir."
Şu gerçek bir kez daha tescillendi: ABD olmasa İsrail hiçbir şeydir. Bunu da Biden hiç saklamıyor. Uluslararası hukuk kararına rağmen hâlâ ABD'nin İsrail'in vahşetine destek vereceğini söylüyor: "Her zaman İsrail'in güvenliğine yönelik tehditlere karşı İsrail'in yanında duracağım."
Bu kirli işbirliğine mutlaka dünyanın başka zalimlerinden de destek gelecek. Ama onları mahkûm eden kararı veren Lahey'deki hâkimler de yalnız değil. Dünyanın birçok ülkesinden onlara inanılmaz destek geldi ve geliyor.
Kim ne derse desin, UCM'nin kararı en kötü ihtimalle İsrail ve ABD'nin karizmasına çizik attı. Ama asıl beklenen, bu kararı anlamlı kılacak Uluslararası Adalet Divanı'nın İsrail devletini "soykırımcı" ilan etmesi. Belki o zaman dünya için gerçek anlamda yeni bir dönem başlar.
***
İMAMOĞLU, İSTANBUL'DA VEFA'YI BİLİYOR MU?
İç siyasetin gündeminde yine CHP var. Daha doğrusu CHP içi 4 aktörün iktidar savaşı. Dün eski CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun hakaret davasının duruşması vardı. Kılıçdaroğlu "Safları sıklaştırın" diyerek davayı bir anlamda CHP içi kendi siyasi yolculuğunun bir aracı hâline getirdi. Bunu başardı da... CHP Genel Başkanı Özgür Özel'den Mansur Yavaş'a herkes orada pozisyon almak zorunda kaldı. Biri hariç, İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu.
İmamoğlu, Kılıçdaroğlu'nun bütün sıkıştırmalarına rağmen o gün Almanya'daki bir toplantıyı bahane ederek o duruşmaya katılmadı. Belki de intikamını aldı. Bu yüzden bilinçli bir tercihti. Çünkü Almanya'daki toplantı öyle ertelenmeyecek bir toplantı değildi. Sanıyorum bir ay önceydi; Berlin'de yaşayan bir dostum, eski Yeşiller Partisi milletvekili şimdilerde SPD ile ilişkili Özcan Mutlu'nun devreye girerek İmamoğlu'na PR için bir panel ayarladığını söyledi. İşte İmamoğlu, kendisini siyasete kazandıran, İBB Başkanlığı yolunu açan Kılıçdaroğlu'nun duruşmasına, Berlin'de Helmut Schmidt Vakfı'nda yapılacak bu toplantı için katılmadı. İstese erteleyebilirdi.
Sahi İstanbul'a uğramayan İmamoğlu'nun, İstanbul'da bir Vefa semti olduğunu biliyor mu dersiniz?