Suriye'de siyasi çözüm üretmek için, Türkiye'nin de destek verdiği Anayasa Komisyonu, Fikirdaş Ülkeler ve Uluslararası Dostluk Grubu gibi birçok girişim oldu. Ancak hiçbiri başarılı olamadı. Devreye Türkiye ile Suriye arasında, Rusya ve İran'ın da katıldığı Astana süreciyle başlayan ve yaklaşık iki yıldır hızlanan direkt "diyalog" süreci girdi.
Bir önceki Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu döneminde başlatılan, Dışişleri Bakanı Hakan Fidan'ın derinleştirerek devam ettirdiği bu süreç, bugün devlet başkanlarının görüşme noktasına kadar geldi.
En net açıklamayı da bizzat Başkan Erdoğan yaptı:
"Beşar Esad şu anda Türkiye ile ilişkileri düzeltme noktasında bir adım attığı anda biz de ona karşı o yaklaşımı gösteririz."
Diyalog sürecinin hayata geçirilmesi için bu kez Rusya Devlet Başkanı Putin ve Irak Başbakanı Sudani'nin de devrede olduğunu belirten Başkan Erdoğan, son açıklamasıyla bunu daha da somutlaştırdı:
"Biz davetimizi yapacağız. İnşallah bu davetle birlikte de Türkiye-Suriye ilişkilerini geçmişte olduğu gibi aynı noktaya getirelim istiyoruz. Davetimiz her an olabilir"
Görünen o ki bu kez işin rengi biraz farklı. Hem Türkiye hem de Irak dahil bölge ülkeleri küresel sıkışmanın yaşandığı bir zaman diliminde bölge sorunlarını birlikte çözme kararlılığında. Bu da yeni bir dönemin hatta yeni bir ittifak hattının işareti.
SİYASİ MİKSER
Dikkatinizi çekmiştir, bu haberlerin duyulmasıyla sanki bir merkezden düğmeye basılmış gibi Kayseri, Konya ve Sultanbeyli gibi muhafazakar şehir merkezlerinde göçmen karşıtı eylemlerle, Suriye topraklarında Türkiye'ye yönelik saldırılar birbirini izledi. Bu tesadüf değildi.
Başkan Erdoğan da buna dikkat çekti:
"Muhakkak ortada bir mikser var. Yani bu tür olaylarda bir siyasi mikserin olmaması mümkün değil. Onlar ne kadar bu işi karıştırmaya gayret ederlerse etsinler zaten biz güçlü bir devlet olarak bunlara gereken tokadı anında attık. Bundan sonra da atmaya devam ederiz,"
Diyalog ihtimalinin içeride ve dışarıda birilerini rahatsız ettiği çok açık. Mesela PKK eksenli SDG(YPG) bunu gizlemiyor bile... ABD destekli SDG, yayınladığı bildiride işgalin esas aktörü ABD emperyalizmine tek söz etmezken, Türkiye'yi "işgalci" ilan ediyor. Türkiye'de "PYD komşumuz olsa ne olur?" diyenlere duyurulur.
ORTADOĞU SATRANCI VE CHP
İşin belki de asıl can alıcı yanı, Ortadoğu'da büyük satranç oynanırken meseleye iç cephedeki aktörlerin nasıl baktığı. Özellikle de yerel seçimlerden birinci çıkan CHP'nin... CHP Genel Başkanı Özgür Özel, bu açıdan tarihi bir sorumlulukla karşı karşıya. Ortada siyasi bir garabet var, Kayseri'de göçmenlere karşı saldırılar olurken Özel, toplumu sağduyuya çağırıyor ama partisinin İstanbul Gençlik Kolları sosyal medya hesabından Atatürk'e ait olmayan şu sözleri paylaşıyor:
sözleri paylaşıyor: "Gereğinden fazla merhamet, vatana ihanettir."
Güya sosyal demokrat olacaklar... Bu gençlerin böyle bir rezilliğe, kışkırtıcılığa imza atmaları gerçekten dehşet verici... Bu çağrının neresinde sağduyu var?
Tam bu zehirlenen siyasi zeminde Özel, Şam'a gidip Esad'la görüşeceğini de söylüyor. Merak ediyorum, oraya gittiğinde Esad'a, partililerinin ruh halini mi yansıtacak yoksa seçim sonrası verdiği "Türkiye siyaseti yapacağım" sözünün gereğini mi yapacak?
Son sözü bir önceki Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu'na bırakalım:
"Bu görüşme bölge açısından hayati derecede önemli. Tek bir görüşmeden bir şey çıkmayabilir ama önce görüşmek ve peşin hükümlü olmamak lazım."
Bu köşe yazısını aşağıdaki linke tıklayarak sesli bir şekilde dinleyebilirsiniz
Mahmut Övür | Özgür Özel, Esad'a ne diyecek?