Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın önce İspanya, sonra da G7 zirvesi için gittiği İtalya gezilerinde birçok devlet başkanı ve başbakanla önemli görüşmeler yaptı.
Ayaküstü görüştüğü isimler arasında Katolik dünyasının ruhani lideri Papa da, ABD Başkanı Biden da, Hindistan Başbakanı Narendra Modi de, Cezayir Cumhurbaşkanı Abdülmecid Tebbun da, Ürdün Kralı 2. Abdullah da vardı.
Ancak hem İspanya Başbakanı Pedro Sanchez'le hem de Brezilya Devlet Başkanı Lula da Silva ile bir araya gelmesinin ve samimi görüşmesinin özel bir anlamı bulunuyordu. İkisi de "sosyalistti" ve Türkiye'nin "muhafazakâr demokrat" siyasetçisi Başkan Erdoğan'la dünyada olup bitenlere, Batı Bloku'nun dayatmalarına, savaş kışkırtıcılığına büyük oranda aynı pencereden bakıyorlardı.
Bunun son örneği, Gazze'de Filistin halkına yönelik siyonist soykırım karşısında ortak tavır almalarıydı. Bu yüzden Başkan Erdoğan, İspanya'da yaptığı konuşmada sosyalist Sanchez'in hakkını teslim ediyor ve şöyle diyordu:
"İspanya'nın İsrail mezalimi karşısında izlediği tutumu takdirle karşıladığımızı burada hassaten vurgulamak istiyorum. Sayın Sanchez, ilk günden bu yana gerçekten ilkeli, tutarlı ve dirayetli bir politika benimseyerek hem İspanya halkının hem Filistinli kardeşlerimizin hem de Türk milletinin gönlünde müstesna bir yer edinmiştir."
İSTENMEYEN ADAM LULA
Büyük ihtimalle İtalya'da bir araya geldiği Brezilya'nın sosyalist Devlet Başkanı Lula ile yaptığı samimi sohbetin konusu da benzerdi. Çünkü Lula da Filistin halkının yanında duran, soykırıma karşı çıkan ender dünya liderlerinden biriydi ve şöyle diyordu:
"İsrail hükümetinin Filistin halkına yaptığı şey bir savaş değil, soykırımdır; çünkü kadınları ve çocukları öldürüyorlar. Bu bir soykırım değilse, soykırımın ne olduğunu bilmiyorum."
Üstelik Lula, o konuşmasında İsrail'in zulmünü Hitler'in Yahudilere yaptığı soykırımla kıyasladığı için İsrail tarafından "istenmeyen adam" ilan edilmişti.
Bu zalim dünyada böyle birkaç cesur lidere sahip olunması bile insanlığı umutlandırıyor. Bu noktada dikkat çeken ise, bu umudu, "muhafazakâr demokrat" bir lider ile iki sosyalist liderin her daim sıcak tutmaları.
Bu tabloyu görünce insan ister istemez içeriye dönüp, Türkiye'nin solu veya sosyalistleri ne düşünüyor diye merak ediyor?
İyi düşünmedikleri çok açık. Ve ne yazık ki sadece Gazze konusunda değil, Ukrayna-Rusya Savaşı'ndan Karabağ'a, Suriye'de ABD'nin PKK terör örgütünü bir aparat olarak kullanmasından Libya meselesine kadar birçok konuya başta CHP olmak üzere sol, ağırlıkla Batı eksenli bakıyor. Seküler Hafter'i desteklemede olduğu gibi...
ÖZEL VE SANCHEZ
Ne garip değil mi? CHP'nin üyesi olduğu "Batılı" Sosyalist Enternasyonal'in başkanı Sanchez bile Başkan Erdoğan'la küresel meselelerde ortak bir tavır alırken, cumhuriyetin kurucu partisi tam tersi bir yerde duruyor.
Nihayet, yerel seçim sonrası CHP Genel Başkanı Özgür Özel, "normalleşme" çıkışıyla bu durumu biraz değiştirmeye çalıştı ama anlaşılan uzun sürmeyecek. Baksanıza, daha iki ay bile geçmeden, genel merkezinde konuk ettiği ve "Cumhurbaşkanım" dediği Başkan Erdoğan'ın partisini "suç örgütü" ilan etti.
Ortada garip bir durum var; ya Özel değişimi içselleştiremedi ya da görünmeyen bir baskıyla karşı karşıya kaldı... Siyasi cesaret yoksa ikisiyle de baş etmek zor. Çünkü açıklamalar, "Cesareti olmayanın hep bir bahanesi vardır" sözünü hatırlatıyor.
Kurban Bayramı'nız mübarek olsun...