Nihayet Cumhur İttifakı üzerinden operasyon yürütenler etkili oldu ki, MHP gündeme geldi. Zaten birkaç yıldır Almanya'dan ABD'ye uzanan ve sanki bir merkezden düğmeye basılmış gibi MHP'ye yönelik akıl almaz bir kampanya vardı.
Hatırlayın önce Almanya'da Yeşiller ve Sol Parti, "Ülkücü derneklerin yasaklanması" talebini seslendirdi. Bu dalga daha sonra Fransa ve ABD'ye sıçradı. Kendi içlerindeki ırkçı Nazi yükselişine "dur" diyemeyen Batı, nedense "ülkücüleri" dert edinmişti.
O dert edinenlerin başında da ABD'nin Temsilciler Meclisi'ndeki Yunan kökenli Demokrat Nevada Vekili Dina Titus geliyordu. Onun önerisiyle ABD'nin 2022 savunma bütçe tasarısına (NDAA) eklenen bir maddede, Dışişleri Bakanlığı'nın "Ülkü Ocakları'nın yabancı bir terör örgütü olma kriterlerini karşılayıp karşılamadığının" araştırılması isteniyordu.
Düğmeye kimlerin bastığı belli... Kendilerini kuşatan ırkçı dalgayı durduramayanlar nedense 10 bin kilometre ötedeki MHP'yi dert edinmişti. Bu işte bir bityeniği olduğu çok açıktı.
O da şimdilerde ortaya çıktı. O günlerde "Türkiye, ABD'nin 51'inci eyaleti değildir, sömürgesi değildir" diyen MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, ABD yönetimini ağır eleştiriyor ve şöyle diyordu:
"ABD yönetimi bir yanda suç işlerken, diğer yanda insanlık vicdanına ve uluslararası hukuka tamamıyla kasteden bir ilkelliğin ve iradesizliğin pençesindedir. Terör örgütleriyle düşüp kalkan bu ülkenin Ülkü Ocakları bağlamında köksüz ve mesnetsiz iftira yığınağına tevessül etmesi korkunç bir yanlış, korkak bir saptırmadır."
Küresel güç merkezlerinde başlayan bu kara kampanyaya Türkiye'den de destek geldi. Batı Bloku'nun teröre verdiği desteği, ırkçı yükselişi sorgulamayan başta CHP olmak üzere sosyalist ve liberal solcular, MHP'ye yüklendi.
Genel seçim öncesinde başlayan bu kampanya, özellikle Sinan Ateş cinayetiyle açık bir saldırıya dönüştü. Cinayetin arka planında tıpkı Hrant Dink cinayetinde olduğu gibi nasıl karanlık ilişkiler ağı olduğunu duruşmalar başlayınca göreceğiz ama onların derdi başkaydı. Bu yüzden sabah akşam CHP'den DEM'e, sol partilerden fondaş medyaya hepsi bu konuyla yatıp kalktı.
MHP'ye yönelik akıl almaz ağır suçlamalar tesadüfen yapılmadı. Böyle bir pervasızlık sadece MHP karşıtlığıyla da açıklanamazdı. Daha büyük bir amaç vardı ve o da nihayet yerel seçim sonrası anlaşıldı. Meğer dertleri Cumhur İttifakı'nı dağıtmakmış.
Bir anlamda CHP'nin DEM'ine karşılık AK Parti'nin MHP'si aynı kefeye konularak suçlanıyordu. Oysa MHP'yi bu kefeye koymak kasıtlı değilse bile siyasi körlük ve insafsızlıktı.
Çünkü MHP, 2007'den beri sivil siyasetin yanında durduğu gibi 15 Temmuz darbe girişimi ve küresel kuşatmalar karşısında önemli bir rol üstlendi ve ülkenin "teslim" alınmasına direndi.
Hatta birileri görmese de CHP'lilerin dahi göçmen karşıtlığını kışkırttığı bir zaman diliminde AK Parti'yle birlikte yol yürüyerek iç kargaşaya fırsat vermedi.
Peki bugün MHP'yi düşmanlaştıran CHP ve DEM ne yaptı? Onların fondaş medyası bütün bu olaylarda nasıl bir rol oynadı?
Gelecekte bu partiler nasıl bir rol üstlenir bilemem ama yakın geçmişin tarihi yazılırken, CHP'nin başını çektiği Millet İttifakı ve DEM dâhil bütün partilerin "kötü bir rol" üstlendiklerinin yazılacağını biliyorum.